20.05.2014

Eisenach banka soygunu ve müdahil davacılardan muhbirlerin sorgulanması talebi

Eisenach’da 4.11.2011’de gerçekleşen ve ardından Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın Eisenach’ın sınırındaki bir konut bölgesinde polis tarafından bulunduğu banka soygunu bugünkü duruşma gününün konusuydu. Tanıklar olarak, saldırıya uğrayan Sparkasse’nin görevlileri ve olay esnasında orada bulunan müşterilerle oradan geçmekte olan bir yaya çağrılmıştı. Toplanan deliller o ana kadar bilinenleri doğruladı: İki bisikletli Sparkasse’ye baskında bulunmuş, banka görevlilerini kendilerine 70.000 Euro teslim etmeye zorlamışlar ve bir görevliyi yere devirmişlerdi. Bisikletleriyle kaçarken bir yaya iki bisikletlinin bir karavana yaklaştıklarını, bisikletlerini karavana yüklediklerini ve hızla oradan uzaklaştıklarını görmüştü. Bu kişi kısa süre sonra olanları iki polis memuruna bildirmiş, polislerse bisikletlileri aramışlardı. Tanık bugün verdiği ifadede Uwe Mundlos’u basında çıkan fotoğraflarda bisikletli iki kişiden biri olarak teşhis ettiğini söyledi.

Müdahil davacılar bunun ardından muhbir Szczepanski’nin tanık olarak sorgulanması için dilekçe verererk NSU çevresinde faal olan tüm muhbirlerin sorgusu için dilekçe vereceklerini duyurdular.
Muhbir Szczepanski uzun yıllar militan Nazi camiasında aktifti ve ağır ırkçı suçlar işlemişti. Saksonyalı Blood and Honour grubunun ortadan kaybolan Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ı desteklemek hakkında konuştuğunu ve planlar yaptığını ve üyelerden birinin üçlüye “Blood and Honour” parasıyla silah sağlamakla görevlendirildiğini öğrenmişti. Bu organizasyonun bir parçasıydı ve silahlı savaş hakkındaki tartışmalara da katılmıştı.

Anayasayı Koruma Dairesi’nin muhbirlerinin suç eylemlerine müdahil olmaları, Federal Kriminal Dairesi’nin 1997 yılında Anayasayı Koruma Eyalet Dairesi’ne “kaynak koruma nedeniyle” AKD’nin bilgilerinin polise “ancak geç iletildiği”, sağçı eylemlerin “artık önlenemediği”, AKD’nin planlanan aramalar konusunda kendisine bilgi verildiği durumlarda kaynaklarını önceden uyardığı ve bu şekilde “delillerin yürütmenin eline geçmeden ortadan kalkması tehlikesinin (ortaya çıktığı), “suç işledikleri tespit edilen” AKD kaynaklarının çoğunlukla ne suçlanabildikleri ne de hüküm giyebildikleri”, “kaynakların çoğunluğunun (…) inançlı aşırı sağcılar” oldukları, “AKD’nin koruması altında ideolojileri açısından cezalandırılmadan eylemde bulunabildikleri ve yürütme organlarını ciddiye almak zorunda kalmadıkları” konularında şikayette bulunmasına yol açmıştı.

Federal Savcılık, NSU’nun yapılanmasının ve miltan Nazilerin farklı ağlarıyla bağlantılarının aydınlatılmasında kritik bilgiler verebilecek olan bu muhbirlerin çoğunluğunu tanık olarak göstermemişti. İzole olmuş 3 kişilik grup teorisini ayakta tutmak istiyordu. Ancak muhbirlerin sorgusu kullanılan üstünü örtme taktiğine rağmen, bu önemli konuyla ilgili yeni bilgiler edinilmesi için az da olsa fırsat sunuyor.