Aylık arşivler: Ocak 2015

29.01.2015

Zschäpe’nin savunması müdahil davacıları suçlamak ve böylece Zschäpe’nin “delil niteliğindeki itirafı” ile ilgili tanıklıklara yönelen dikkatleri dağıtmak istiyor

Bugünkü tanıklıklar Keupstraße’de gerçekleşen bombalı saldırının mağdurlarının müdahil davacı olma haklarıyla ilgili anlaşmazlıklar tarafından gölgelendi. Bu durum dün kimi mudahil dava temsilcilerinin Keupstraße sakinlerinden çok agresif şekilde vekalet aldıklarının ve kısmen net bir uzlaşma olmadan ve yaralanmalara dair net olmayan ididalarla müdahil dava izni için dilekçe verdiklerinin anlaşılmasıyla baş göstermişti. Zschäpe’nin savunması bunu açıkça hem müvekkilini çok dramatik şekilde zan altında bırakan delillere yönelik dikkati dağıtmak hem de rahatsızlık verici müdahil dava avukatlarına saldırmak için bir fırsat olarak gördü.

Akşamüstü geçen hafta sorgulanan bir müdahil davacının terapisti ifade verdi. Zschäpe’nin savunması öncelikle onu yoğun şekilde sorgulamaya başladı ve tanıktan müdahil davacının saldırının psikolojik yan etkilerini yaşamadığını, mevcudiyeti kesin olan panik ataklarına çocuklukta yaşadıklarının yol açtığını duymak istedi. Terapist bunu onaylamadı. Çocuklukta yaşananlar depresyona yol açmıştı ama bunlar panik ataktan tamamen farklı semptomlar ortaya çıkarmıştı. Tanık ona bu semptomların bombalı saldırı sonrasında ortaya çıkıp uzun bir süre içerisinde giderek kuvvetlendiğini anlatmıştı. 2011 yılında içinde savaş sahnesi olan bir sinema filmi sırasında ekstrem bir panik atak geçirmişti. Acil doktorunun gelmesi gerekmişti. Hastane yolunda tıbbi müdahale görebilmesi için ilk yardım aracının durması gerekmişti. Ancak bunun ardından hastaneye sevk edilebilmişti. Bombalı saldırıda yaşanmış olanların o anda paniğe yol açtığını düşünüyordu. Bugün teşhisini post-travmatik stres sendromu olarak değiştirmeyi düşünüyor ve bunu saldırıyla bağlantı içerisinde görüyordu.

Sorgunun ardından müdahil davacının avukatı ve bu blogun iki yazarından biri olan avukat Hoffmann, savunmanın sorguyu bu şekilde esneterek müdahil davacıyı hastalığının yanlış bir tasviriyle suçlamaya yönelik tavrının yerinde olmadığına dikkat çeken bir açıklama yaptı. Savunma avukatı Heer bunun üzerine Zschäpe’nin savunmasının önümüzdeki hafta bu tanığın ve başka müdahil davacıların müdahil dava izninin iptal edilmesi için dilekçe vereceğini duyurdu.

Böylesi bir dilekçe hukuki açıdan başarısızlığa uğramaya mahkum. Böyle bir iptal burada sadece izin dilekçesinde yanlış bilgi verilmesi durumunda başarılı olabilir. Burada söz konusu olan tanık, Keupstraße’deki bombalı saldırı sonucunda doğrudan yaralanmamıştı ve bunu asla iddia etmemişti. Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi onu ve fiziksel olarak yaralanmayan başka kişileri, bombaya suçluların onların ölümünü hedefledikleri varsayılacak kadar yakın oldukları için müdahil davacı olarak kabul etmişti. Mahkeme bombalı saldırıyı 17’si hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanan 21 kişiye yapılmış bir cinayet teşebbüsü olarak kabul ediyordu. Müdahil davacının, doktorunun ve terapistinin tarif ettiği olay mahkemenin müdahil davaya izin vermesine gerekçe olanın tamamen aynısıydı.

Diğer bir deyişler: Bu insanlar aslında bomba nedeniyle yaralandıklarından dolayı müdahil davacı değillerdi. Onlar müdahil davacıydı, çünkü bomba onlara da yönelikti, çünkü NSU katilleri bombanın çevresindeki herkesi, bu müdahil davacıları da öldürmek istemişlerdi. Bu cinayet teşebbüsünün bu kurbanlarını şimdi katillerin planına rağmen yaralanmadıkları için “gerçek” kurbanlara karşı kullanmak sadece sinik bir tutum olmakla kalmıyordu. Bu her şeyden önce NSU 2011 yılında kendini ifşa edene kadar Keupstraße sakinlerine karşı yürütülen polis soruşturmaları ve basının şüphelerinin ardından Keupstraße halkını bölmeye ve içlerinden bazılarını suçluların kurbanı (bu durumda mahkemeye yanlış bilgi verildiği iddiasıyla) olarak göstermeye yönelik yeni bir çabaydı.

Geçtiğimiz haftalarda edinilen izlenimlerin ardından Keupstraße sakinlerinin bu bölme çabalarına ortak olmayacakları bekleniyor. Mahkemedeki ifadeleri ve mahkeme salonu önünde yaptıkları bildiriyle NSU bombasının tüm Keupstraße sakinlerine yönelik olduğunu sürekli vurguladılar ve mahkeme karşısındaki genel tavırları birbirlerine karşı kullanılmalarına izin vermeyecekleri izlenimini verdi.

Bu (göstermelik) çatışmanın özellikle can sıkıcı olan yanı bugünkü önemli tanıklıklara az ilgi gösterilmesiydi.

İlk olarak bombanın konudğu yerin karşısındaki binanın iki sakini yaşadıklarını anlattılar. Bir adam bomba patladığı sırada BMW aracıyla avlu girişine girmişti. Arabanın tüm tavanı patlamanın kuvvetiyle çökmüştü. Bina cephesinin ikinci katında çivilerin saplı olduğunu anlattı. Kayınvalidesi bomba nedeniyle yaşadığı korkuları mahkeme heyeti başkanını memnun edecek şekilde anlatma konusunda önceki tanıklarla aynı zorlukları yaşadı. Geceleri bir araba kapısı kapandığını duyarsa uyanıyor ve olayı hatırlıyordu, genel olarak kötü uyuyordu. Saldırının ardından 6-12 ay içerisinde 15 kilo kaybedip 70 kilodan 55 kiloya düştüğü bilgisi bile belli bir dikkat uyandırdı. Bu kadın için de bombanın olayın 11 yıl sonrasında hala yaşamının kimi kısımları üzerinde etkili olduğu anlaşıldı.

Günün en önemli şahidi Frühlingstraße’deki yangın enkazında bulunan bir DVD’yi incelemiş olan bir polis memuruydu. Bu DVD ile ilgili olarak tahminen daha fazla memurun sorgulanması gerekecek. DVD’de “Killer” (katil) ve “für die aktions (eylemler için) -dvd” isimlerini taşıyan iki klasör vardı. “Killer” isimli klasörde muhtemelen olası saldırı noktalarına ait adres ve isim listeleri vardı. Aralarında Köln’den çeşitli kuruluşlar vardı. Bunlardan ikisi Keupstraße’deydi ve bu ikisinden biri de çocuk yuvasıydı. Ama bunun dışında göçmen yurtları, silah dükkanları ve Siegenli bir savcının adresi de vardı. Ayrıca Nürnberg, Burgdorf ve Frankfurt’taki iki tenis kulübü ve bir hotelin üye ve personel kimliklerine ait 3 taslak vardı. Her birinde Zschäpe’nin vesikalık resmi ve Mandy Struck’un ismi vardı.

Bunun dışında Zschäpe ve Böhnhardt’ın kilo verme planlarıyla ilgili “bahis sözleşmeleri” vardı. Bahisle ilgili “200 kez video klip montajı yapmak” gibi girdiler vardı. Bilgisayarların tamamında bu kadar çok sayıda montajı gerekli kılan çapta kendileri tarafından hazırlanmış videolar bulunmadığından, hangi videoların sözkonusu olduğu açıkça anlaşılıyordu: Bahis NSU’nun suçları üstlendiği videoların hazırlanması üzerineydi. Yani Zschäpe görünüşe göre bu videoların hazırlanmasına dahil olmuştu. Bu, grupta suç ortağı olarak rolüne dair önemli bir ipucuydu. Böhnhardt bu bahislerde “Killer” ismini kullanıyordu, Zschäpe’nin ismi “Liese” ve Böhnhardt’ınki ise “Cleaner” (temizlikçi) idi. Bu cinayetlerdeki görev dağılımına işaret ediyor olabilirdi. Mundlos hedefi öldürmeye yönelik şekilde ateş ediyor, Böhnhardt ise işi garantiye almak amacıyla ateş ediyor, izleri siliyor, örneğin mermi kovanlarını topluyor olabilirdi. DVD Zschäpe’nin de grubun eşdeğerli bir üyesi olarak suçların üstlenildiği DVD’lerin hazırlanması gibi temel işlere dahil olduğunu ve hatta üçlünün aralarında cinayetlerin işlenmesiyle ilgili “şaka” yaptıklarını gösteriyordu. Müdahil dava avukatı Scharmer bu DVD’nin delil gücüyle ilgili olarak Zschäpe’nin “delil niteliğindeki itirafı” ifadesini kullandı.

28.01.2015

Keupstraße: Kim tehlike altındaydı?
Ve: Sanık Schultze: Nazi camiasından çıktı mı yoksa sadece camia mı değiştirdi?

Bir ailenin üç üyesi Keupstraße’deki saldırıyı nasıl yaşadıklarını anlattılar. Anne bombaya havadan 30 metreden daha az bir uzaklıkta bulunuyordu ve korkuyla sarsıntıyı güçlü şekilde yaşamıştı. Bedensel olaraksa kulağıyla ilgili sorunlar yaşamıştı. Yılbaşında patlatılan havai fişekler gibi gürültülerin onu bombanın patladığı ana geri götürdüğünü ve içindeki korkuları yeniden uyandırdığını anlattı. Bugün hala haftanın iki günü iyi uyuyabiliyor, geri kalanında uyku problemleri ve korkular yaşıyordu.

Oğulları öncelikle rahatsızlık ve (özellikle de orada bulunan gazetecilerin bir kısmında) öfkeye yol açtı, çünkü patlama anında Keupstraße’nin çaprazında bulunan Schanzenstraße’de arabada bulunduğunu anlattı. Heyet başkanı hakim Götzl, avukatının tanığın davaya müdahil davacı olarak katılma izni için verdiği dilekçede tanığın Keupstraße’deki bombanın etki alanında bulunduğunun yazdığını hatırlattı. Ancak kızkardeşinin sorgusu sırasında dilekçedeki eksiklik açığa çıktı: Genç adam arabasıyla eve dönerken doğrudan Keupstraße kavşağında, yani gerçekten de bombanın sadece 25 metre uzağında ve bu nedenle potansiyel olarak etki alanında bulunmuştu.

Wohlleben’in savunması o sırada bir dilekçeyi görüşmek üzere ara talebinde bulundu. Açık şekilde bu çelişkileri kendi çıkarlarına kullanıp müdahil davacuların meşruluğuna karşı çıkmayı umuyorlardı ama sonunda bundan vazgeçtiler çünkü dilekçeleri için geçerli bir gerekçe yoktu. Wohlleben Keupstraße saldırısı ile ilgili olarak yargılanmıyordu. Keupstraße’deki bombanın uzaktan ateşlenmesinde kullanılan ve aynı üreticiye ait elektronik yapı parçalarını kullanıldığına dair deliller vardı, ama bunllar destek eylemlerinin somut kanıtı olmak için yeterli değildi.

Ardından Düsseldorf’tan Aids-Hilfe’nin (Aids yardımı) sanık Schultze ile çalışmış olan ve Schultze’nin 2011 yılı Kasım ayında Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’a bir silah teslim ettiğini anlatmış olduğu bir çalışanı sorgulandı. Tanık temelde dava için önem taşıyan ayrıntıları hatırlayamadı. Ancak Schultze’nin kendi Nazi faaliyetleriyle ilgili anlattıklarına dair söyledikleri şaşırtıcıydı. Evet, Thüringen Vatan Koruma’da faal olduğunu söylemişti. “Gençlik grubunun”, üyeleri aralarında kavga etmeyen tek grup olmasından gurur duyuyordu. Schultze Naziler arasında da “hobi pedagoğu” olarak çalışıyordu.

2011 Kasım ayında Böhnhardt ve Mundlos’un ölümü ve NSU’nun ortaya çıkmasının ardından Schultze gerginleşmişti. O zaman silahtan bahsetmişti. O silahla neler yapıldığına dair o zaman neler düşündüğü sorusuna “hiçbir şey” cevabını vermişti. Tanık buna inanmamıştı, ama böylesi bir cevap Schultze için tipikti.

Schultze belli ki Düsseldorft’ta tamemen kesintisiz olarak, kendini Nazi geçmişinden uzaklaştırmadan eşcinsel camiasına girmiş ve cinsel kimliğini açıklamıştı. Daha erken bir ifşa (ne de olsa antifaşist gruplar Jena’da yürüttüğü Nazi faaliyetlerini açığa çıkarmıştı) sadece NSU’nun daha erken açığa çıkarılmasını sağlamakla kalmayıp ona bugün artık düşünülmesi imkansız olan büyük bir ceza indirimi de sağlayacaktı. Nazi camiasından itibarlı bir çıkış başka türlü olmalıydı.

27.01.2015

Keupstraße’deki çivili bomba saldırısının mağdurları: Korku ve acı nasıl kanıtlanır?

Bugün bombanın patladığı sırada etki alanı içerisinde olan, ama önemli fiziksel hasara uğramayan kimi tanıklar ifade verdi. Bu tanıkların anlattıkları doğal olarak geçtiğimiz haftanın ağır yaralılarına göre daha az sansasyoneldi. Bu durum maalesef heyet başkanı hakim Götzl’ün soru programını sabırsız, zorlayıcı ve acımasız şekilde uygulamasına neden oldu. Bu tanıklar bir cinayet teşebbüsünün mağdurları olarak kısmen müdahil davacı olsalar da, mahkeme bu mağdurların tarif edilmesi güç korkularını ve psikolojik problemlerini anlamakta ve bunları yeterince ciddiye almakta zorlandı.

Tanıkların çok benzer hissiyatları çok farklı şekillerde anlatmaları çok ilginçti. Hepsi bombayı duymuş, hissetmiş, kısmen duyma sorunları yaşamıştı ve özellikle 100 metre uzaktaki bir dükkanı bile vuran çiviler sonucunda yaşadıkları korkuları anlattılar.

Neredeyse kimse kendi isteğiyle doktorlara veya terapistlere başvurmadı, hatta kimileri hiç başvurmadılar. Bunun nedeni kısmen problemlerini kabullenmek istememeleri, kısmense tanımlayamadıkları korkularıydı. Bugünkü bakış açısından o zamanlar mağdurlara psikososyal yardım sunulmadığı, kimsenin Keupstraße sakinlerine böylesi bir yardımın gerekliliğini açıklamamış olduğu anlaşıldı.

Herkes görevli polis memurlarının kendilerine “suçlu” gibi davrandığını, sürekli olası “mafya”, PKK veya Hizbullah bağlantıları hakkında kendilerine soru sorulduğunu, oysa ki bu bombalı saldırının sadece ırkçılar veya Naziler tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğini açık şekilde belirtmiş olduklarını anlattılar. Tanıklardan biri bir polis memurunun ona parmağını ağzına götürerek “Şşş” dediğini ve Nazi ve ırkçılar hakkında daha fazla şey anlatmamasını istediğini anlattı.

Böhnhardt’ın üzerinde bomba olan bisikletini nasıl dikkatlice Keupstraße yönünde sürüklediğini gören bir tanık, kendisine Viva binasının gözetleme kamerarından kötü kalitede bir resmin gösterildiğini anlattı. Ama ona Nazi camiasından Alman terör suçlularının resimleri gösterilmemişti. Yeraltındaki bilinen Nazilerin fotoğraflarının gösterilmesiyle tüm NSU daha o zamanda ortaya çıkarılabilirdi.

Motoruyla yolda olan ve çok hızlı sürmekte olan bir bisikletlinin neredeyse kendisine çarptığını söyleyen başka bir tanık olayın akşamında polise haber verdiği ve Viva resimlerinin bu bisikletli ile olan bağlantısını kurduğu halde neden bu konu hakkında hiç sorgulanmadığına şaşırdığını söyledi. Tanık polisin yaralılara nasıl davrandığı hakkındaki izlenimlerini ayrıntılı şekilde anlattı. Üstü kısmen kana bulanmış olan bir yaralı ona “bu normal değil, suçu üstümüze atıyorlar.” demişti.

22.01.2015

Keupstraße’nin diğer mağdurları

Bugün Keupstraße’de gerçekleşen saldırıda yaralananlar ifade vermeye devam etti. İlk olarak patlama esnasında müşteri olarak kuaför salonunda bulunan Keupstraße’den bir lokanta sahibi ifade verdi. Bugün üzerinde „Her yer Keupstraße“ inisiyatifinin ([link: http://keupstrasse-ist-ueberall.de/] t-shirtü vardı.

Tanık nispeten şanslıydı ve „sadece“ kulak zarından yaralanmıştı, olayın psikolojik etkilerini de bir sürenin ardından atlatmıştı. Buna karşın polisin ve basının Keupstraße’ye yönelik suçlamalarından dolayı büyük finansal sıkıntılar yaşamıştı. Özellikle de restoranının Alman kökenli müşterileri oraya gelmeye artık cesaret edemiyorlardı.

Ama o da olayın ırkçı arka planını hemen anlamış ve polise bildirmişti: Bunu yapanların „bar fedaileri“ olduğuna yönelik iddialara inanmıyordu. „Daha çok aşırı sağcı bir arka plan olduğuna inanıyorum. Oradaki Türklerin ortak yaşamına zarar verilmek isteniyor.“ Tanık sözü buraya getirerek Alman ve Türk kökenli kişilerin yeniden güven dolu bir şekilde bir araya geleceklerine dair umudunu ifade etti.

Ardından o zamanlar doğurmasına az kalmış genç bir kadın olan ve patlama sırasında oğluyla birlikte kuaför salonunun karşısındaki evlerinde bulunan bir tanık ifade verdi. Pencereden dışarı baktığında tahribatın tüm boyutunu, her yerleri kan içindeki insanları görmüştü. Tanık bu manzarayı bugün hala aklından çıkaramıyordu. Sokaktaki çivileri gördüğünde aklından ilk geçen oğlu aşağıda oynuyor olsa başına ne geleceğiydi. Tanığın bugün hala yaşananların psikolojik etkisinin altında olması şaşırtıcı değil.

Bugün ifade veren diğer tanıklar da benzer şeyler anlattılar. İçlerinden çoğu, özellikle polisin kendilerine ve Keupstraße sakinlerine yönelik suçlamalarının onları ağır şekilde hayal kırıklığına uğratmış olduğunu bir kez daha vurguladı. Eskiden Türk ordusunda subay olan, yani polisin seks ticareti yapanlardan veya PKK’dan şüphelenmeye yönelik teorisine göre şüpheli olması mümkün olmayan bir tanık bile yoğun şekilde sorgulanmış ve sonra da kendisinden Almanya’yı terketmemesi istenmişti.

Son olarak bir bilirkişi Köln’deki çivili bombanın modelini örnek alan bir bombayla yapılan bir saldırı deneyi hakkında bilgi verdi. Orada çiviler 5 metre uzaklıktayken 1,5 mm kalınlığındaki madeni levhaları delip geçiyordu. Böylesi çiviler bir insanın gövdesine veya kafasına isabet ettikleri takdirde büyük oranda ölümcüllerdi. Ama ölümcül hasarların söz konusu olduğu alan bundan çok daha genişti: Çivilerin çoğu 5 metre uzaklıkta ölümcül bir isabet için gerekli olan enerjinin 2.5 katına tekabül eden bir kinetik enerjiye sahiptiler, yani belirgin şekilde daha uzaktayken bile hala ölümcüllerdi. Yine bugün sadece ucu ucuna ve büyük bir şans eseri, örneğin kendileri ve patlama arasında park edilmiş arabalardan dolayı böylesi bir bombaya hedef olmaktan kurtulan başka tanıklar da ifade verdi.

Buna ilaveten bir diğer büyük tehlike de bomba için kullanılan gaz tüpünün parçalarıydı. Patlama deneyi sırasında bunlar 55 m uzaklığa eriştiler. Deneyi yöneten kimyacının final raporu önümüzdeki hafta tamamlanacak.

Zschäpe’nin savunması bir kez daha insani olarak aşırı derecede rahatsız edici olan yüzünü gösterdi: Avukat Heer, gergin olduğu çok belli olan ve bu yüzden konuya geçmeden önce giriş mahiyetinde bir kaç cünle söyleyen bir tanığın sözünü kısa süre sonra keserek ondan hemen asıl delil konusunda geçmesini istedi. Heyet başkanı böylesi yakışıksız oyunlara geçit vermeyerek tanığın acele etmeden ifade vermesine izin verdi. Tanık da beklendiği üzere bir kaç cümlenin ardından 9.6.2004’te gerçekleşen olayı anlatmaya başladı.

Tüm duruşma haftasının atmosferine damgasını vuran, Keupstraße’den yaralıların „Her Yer Keupstraße“ inisiyatifinin [link: http://keupstrasse-ist-ueberall.de/] ve mahkemeye gelen diğer destekçilerin dayanışmacı desteği ile mahkeme önünde yaşananlara yönelik görüşlerini dile getirebilmeleriydi. Tanıklar sadece olayı ve yaralarını değil, nasıl şüpheli hale geldiklerini, sokağın sakinleri arasındaki güven hissinin polisin dile getirdiği suçlamalar nedeniyle nasıl bozulduğunu ve hatta Keupstraße sakinlerinin bugün „saldırıdan sonraki saldırı“ olarak tanımladığı durumu aktardılar.

Bir sonraki duruşma haftasında yine öncelikle Keupstraße mağdurları ve bilirkişilere söz verilecek.

21.01.2015

„Dayanışma eksikti“: Keupstraße’deki çivili bomba saldırısının diğer yaralıları

Bugün Keupstraße’deki çivili bomba saldırısının diğer yaralılarından bir kısmı ifade verdi.
En dikkat çekici olan yüm yaralıların halen saldırının psikolojik sonuçlarına karşı yoğun şekilde mücadele ediyor olmalarıydı. Örneğin sokağın diğer tarafındaki dükkanın, şans eseri park edilmiş bir arabanın siper olduğu ve bu nedenle „sadece“ üç çivinin isabet ettiği ve ağır şekilde yaralanmayan sahibi: „Bugün Keupstraße’de otururken bir bisikletin geçtiğini gördüğümde yeniden olabilir diye düşünüyorum.“

Kuaför salonunun yanındaki dkkanda bulunan kadının talihi, yetkililerin Keupstraße sakinlerine „normal“ mağdurlar gibi davranmadığını bir kez daha gösterdi: Tanık patlamanın hemen ardından ağır yaralı genç adamlardan birini görmüş, bacağındaki alevleri söndürmüş ve bunun kısa süre ardından bilincini kaybetmişti. Ağır bir travma geçirdiği açıktı. Büyük çaptaki tüm felaketlerde, hele ki bir suç işlendiğinde alışıldık olan tepki onun gibi mağdurların acilen kapsamlı bir travma terapisi görmesini sağlamaktı. Tanığın durumunda bu yapılmamıştı: Saldırının sonrasında bir kaç terapi seansı gerçekleşmişti, ama daha sonra kendisine terapi görme hakkının sona erdiği söylenmişti. Ancak 2011 yılında NSU’nun ortaya çıkmasının ardından uygun bir terapist bulunması için kendisine yardım edilmişti. Psikolojik şikayetleri bugün hala sürdüğünden halen bu terapistin yanında terapisine devam ediyor.

Kuaför salonunun şans eseri sadece kulaklarından hafif yaralanan başka bir müşterisi o zaman gördüklerini bugün şöyle anlattı: „2011 yılından sonra ruhsal açıdan kimi olaylarla ilgili fikirleri değişmişti: Dayanışma eksikti.“ Kendisine de seks ticareti hakkında bir şey biliyor mu, PKK hakkında bilgisi var mı, onlarla bağlantısı var mı gibi sorular sorulmuş, parmak izleri ve DNA örneği alınmıştı. Bu sorgu özelilkle Türk olmadıkları belli olan şüphelilerin kovuşturma fotoğraflarının halihazırda mevcut olduğu bir zamanda gerçekleştirilmişti.

Polisin soruşturma dosyalarında sürekli „bar fedaisi çevresinden“ müşteriler olarak geçen ve o zamanlar 30’larının başlarında üç genç aile babası olan ve paralarını elektrikçiilik veya forklift sürücülüğü gibi „şüpheli“ işlerle kazanan üç adamın durumu da benzerdi. Onlarda hastanede yaraları iyileştirildikten sonra polis tarafından saatlerce sorgulanmış ve seks ticareti, uyuşturucu, PKK konularında bildikleri bir şeyler var mı diye sıkıştırılmıştı. Onların da parmak izleri ve DNA örnekleri alınmış, kendilerine şüpheli gibi davranılmıştı. Hepsi de fiziksel olarak güçlü olan bu genç adamların uyku problemleri, kabuslar, kalabalık fobisi gibi kalıcı psikolojik problemlerini çok duygusal ve samimi şekilde anlatmaları da çok dokunaklıydı.

Son olarak saldırıya maruz kalan kuaför dükkanının sahibinin kardeşi olan ve saldırıda yaralanan kuaför ifade verdi. Bisikletini oraya koyan suçluyu görmüş ve polise çok ayrıntılı şekilde tarif etmişti. Yani polise ilk günden bu yana saldırganların mağdur tarafından açık tenli ve sarışın olarak tarif edildiğini biliyordu. Ancak bu onları tanığa ve ailesine Keupstraße’deki Türk kökenli diğer herkes gibi süpheli muamelesi yapmaktan ve tanığı 2006 yılında haftalar boyunca takip etmekten alıkoymamıştı. Tanık saldırının kuaför salonu ve genel olarak Keupstraße’deki iş sahipleri için ağır ekonomik sonuçlarını da anlattı: Çünkü medyada da görülen çok sayıdaki suçlama, Keupstraße’ye ve oradaki dükkanlara doğal olarak eskisinden çok daha az sayıda insanın gelmesine neden olmuştu.

Gün özetle NSU bombacılarının şans eseri olabildiğince çok kişiyi öldürme hedeflerine ulaşamadıklarını, ama Keupstraße halkına olabildiğince çok acı yaşatma hedeflerine gayet başarılı şekilde ulaştıklarını bir kez daha gösterdi. Keupstraße sakinleri ve ziyaretçilerinin mücadele arzularını hala kaybetmemiş olduklarını görmek bu açıdan rahatlatıcıydı. Bu hem dün gerçekleşen güçlü bildiri ve gösteriden hem de kendisini „Kölnlü Türk Alman bir genç“ olarak tanımlayan bir tanığın NSU’nun açığa çıkmasının ardından Köln’ü ve Almanya’yı terketmeyi düşündü mü sorusuna verdiği sembolik cevaptan anlaşıldı: „Hayır? Neden terkedeyim ki? Köln’de yaşıyorum, şehrim burası, Almanya benim memleketim. Neden buradan gideyim ki?“
.

20.01.2015

Keupstraße’deki çivili bomba saldırısına dair ilk tanık ifadeleri – ve „bombadan sonraki bomba“ hakkında

Bugün Köln’deki Keupstraße’de 9 Haziran 2004’te gerçekleşen çivili bomba saldırısının lk mağdurları ve onları takiben yaralanmalarını tedavi eden doktorlar ifade verdi.
İlk olarak patlama sırasında bombanın yakınındaki kaldırımdan geçmekte olan iki genç adam olayı çok serinkanlı ama sarsılmış oldukları da belli şekilde anlattılar. İkisinden de bacakların ve sırtın derinliklerine saplanan çok sayıda çivi çıkarılmıştı. Kırıkları, şiddetli yanıkları, kulak zarı hasarları ve sonradan ortaya çıkan etkiler nedeniyle bugün hala sıkıntısını çektikleri başka yaralanmaları vardı. Bunların yanında bir de psikolojik hasarlar: mevcuttu: Her ikisi de „yeniden normale dönmek“ için uzun zamana ihtiyaç duymuş olduklarını, bugün hala terapi gördüklerini açık şekilde anlattılar.

İfadeleri geçen hafta patlayıcı madde soruşturmacısının sorgusu sırasında edinilen izlenimi doğruladı: İkisinin de hayati tehlike taşıyan yaralanmalara sahip olmaması tamamen bir şanstı. Tedavi eden doktorlar onlardan birine bombadan biraz daha uzakta dursaydı çivilerin bacaklara ve sırtın alt kısmına değil üst gövdeye isabet edeceğini söylemişti. Bunun sonuçlarını düşünmek ürkütücü.

Tanıklar Köln’de „bombadan sonraki bomba“ olarak bahsedilen olay hakkında da konuştular: Polisin mağdurlara, Keupstraße halkına yönelik şüpheleri. İki arkadaş bu nedenle hastanedeki ilk iki hafta boyunca kendi aralarında konuşamamışlardı, çünkü bombayı onların koymuş olduğundan şüpheleniliyordu. Daha sonra kimlik bilgileri tespit edilmiş, DNA örnekleri ve parmak izleri alınmıştı.

İkisinden biri henüz hastanedeki sorgusunda bombanın olabildiğince çok yabancıyı öldürmek isteyen Naziler tarafından yerleştirildiği şüphesini dile getirmişti. Bugün o zamanlarki düşüncelerini özetledi: „ Açıklamaya ihtiyaç yok: … Büyükanne ve çocukların dolaştığı bir caddeye gündüz vakti bomba yerleştiriliyorsa bunun ne olduğunu anlamak için soruşturmacu olmaya gerek yok.“ Bu ifadesinin ardından izleyici locasındaki kimi kişilerden alkış aldı ve bu durum Heyet Başkanı Götzl’ün hoşuna gitmedi. Bilindiği gibi polis tanığın burada belirttği bu makul şüphenin peşinden gitmedi.

Bombanın önüne yerleştirilmiş olduğu bir berber salonunda oturmakta olan bir adamın başına gelenler de bu iki genç adama çok benziyordu. Onda da etrafa uçan çiviler ve cam parçaları nedeniyle çeşitli yaralanmalar oluşmuştu. Bugün hala olayın psikolojik etkilerinden mustaripti. Uyku sorunu yaşıyor, kalabalık içerisindeyken panik atak geçiriyordu. Daha önceleri serbest çalışan tanık işini sonlandırmak zorunda kalmıştı ve saldırıdan bu yana iş göremez durumdaydı.
Bir diğer yaralı Türkiye’den kaçmış olduğunu, ama Almanya’da kendisine Türkiye’de asla yaşamak durumunda kalmayacağı bir şeyin yapıldığını anlattı.

Duruşmanın genelinde, ırkçı bir suç motivasyonuna yönelik soruşturma yapılmamasına ve onun yerine kurbanlara suçlu muamelesi yapılmasına yönelik o zamanlar verilen kararın hiçbir açıdan anlaşılır olmadığı fazlasıyla açıklık kazandı.

Tüm duruşma gününe yaralıların ve destekçilerin mahkeme salonu önünde yaptıkları gösteri eşlik etti. Duruşma gününün sonunda gösteri yapan 1.500 kişi mahkemeden Münih’in merkezine yürüdü. „Her yer Keupstraße“ inisiyatifi ve gösterinin katılımcıları, NSU cinayetlerinin aydınlatılmasını sağlamak için kamusal alanda baskı yapmaya devam edeceklerini duyurdular.

13.01.2015

Eski muhbir Carsten Szczepanski’nin sorgusunun devamı.
Ve: Cephe parçalanıyor. Wohlleben’in savunmasının delil tespiti talepleri

Bugün ilk olarak Köln Keupstraße’deki çivili bombanın etkisini araştırmış olan bomba soruşturmacılarının sorguları sonlandırıldı.
Ardından eski muhbir Carsten Szczepanski’nin sorgusuna devam edildi. (Sorgusunun başlangıcı için 03.12.2014 tarihli blog metnine bakınız.)

Sorgu beklendiği üzere zorlu ve ağır geçti; tanığın eski yoldaşları, isimler ve tarihlere dair hafızası (veya hatırlama isteği) zayıftı. Yine de görece açık şekilde camianın ideolojik yönelimi ve şiddet eğiliminden bahsetti. Müdahil davacılar tanığın sorgusunun sonuçlarını, burada anlamına uygun olarak özetleyeceğimiz sözlü bir açıklamada özetlediler. Açığa çıkan sadece 90’lı yılların Nazi camisına yön veren ırkçı şiddet eylemlerinin aleni propagandası değildi. Her şeyden çok dehşete düşüren tanığın muhbirlik faaliyeti sırasında tam da bu politik eylemleri sürdürmesi, tutukluluğu sırasında bile şiddeti aşırı derecede yücelten bir fanzin çıkarması ve fanzinleri yayınlamadan önce muhbir liderine göstermesi ve hiçbir itirazla karşılaşmamasıydı. Tanığın Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ın Chemnitz’de kalmaları ve oradaki Blood and Honour şubesinin onları desteklemesine yönelik verdiği bilgilerin üçlünün tutuklanmasına yol açmaması gerçeği bu Anayasayı Koruma Dairesi’nin Nazi camiasıyla mücadele ve onların tutuklanmasıyka ilgilenmediğini gösteriyordu.

Szczepanski’nn aslında yarın da gelmesi gerekiyordu; bununla birlikte yarın için artık delil programı olmadığından, heyet başkanı Hakim Götzl yarınki duruşma gününü tereddüt etmeden iptal etti.

Ana duruşma gününün finalinde Wohlleben’in savunması çok sayıda delil tespiti talebinde bulundu. Tavırları şu yöndeydi: Ortadan kaybolan üçlünün ve NSU’nun destekçileri arasındaki merkezi figür Ralf Wohlleben değil, „Blood & Honour“ Saksonya şubesiydi ve Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’un NSU cinayetleriyle sonuçlanan radikalleşmesine sebep olan ve NSU’ya bu cinayetlerde kullanılan silahları tedarik eden de onlardı. Bu olayların kanıtlanmasıyla ilgili olarak „B&H“ Saksonya’dan tüm önemli kişilerin yanısıra „B&H“ Thüringen ve Almanya’nın o zamanlarki liderleri de ifade vermek üzere çağrılmalıydı.

Bu delil talepleri savunma avukatları Heer ve Stahl’ın yüz ifadelerinden de anlaşıldığı üzere Zschäpe’nin savunmasından tamamen bir uzaklaşma anlamına geliyordu.
İlginç olan Wohlleben’in savunmasının bugün gelmeleri için dilekçe verdiği tanıkların, tam da mahkemenin müdahil davacıların dilekçeleri üzerine geçen haftalarda yakından ilgilendikleri çevreden olmalarıydı. Bu bilindiği üzere sadece Federal Başsavcılık ve Zschäpe’nin savunması tarafından değil Wohlleben’in savunması tarafından da eleştirilmişti. Geçtiğimiz haftalarda davanın yavaşlamasına neden olacakları nedeniyle sürekli suçlanan müdahil davacıların doğru yönde oldukları bu açıdan doğrulandı. Kimi dilekçelerin işin iç yüzünü bilen kişilerin verdiği bilgilerle gerekçelendirilmesi de ilginçti, örneğin „B&H“ Saksonya’nın çözülme toplantısında Böhnhardt ve Mundlos’un hazır bulundukları bilgisi bunlardan biriydi.

Aynı zamanda Wohlleben’in savunmasının müvekkillerini (B&H Saksonya ile karşılaştırıldığında) nispeten zararsız ve olaylardan habersiz ve bununla birlikte nihayetinde suçsuz olarak gösterme çabasının sonuç vermesi ihtimal dışıydı. Çünkü hem tarafsız deliller hem de müşterek davalı Schultze’nin ifadesi Schultze ve Wohlleben’in „üçlüye“ (politik suikastlar haricinde hiçbir kullanım amacı olmayan) susturuculu bir ateşli silah tedarik ettiklerini net şekilde ortaya koyuyordu.
Wohllleben’in savunması görünen o ki yenilenen tutuklama talebinin reddedilmesini doğru şekilde yorumladı: Müvekkilleri yıllar sürecek olan bir tutukluluk cezas tehditi altındaydı, çünkü susturuculu Ceska 83’ü tedarik ettiği kanıtlanmıştı, çünkü Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos ile „halk ölümü“ kampanyasını yürütmüş olan ve Uwe Böhnhardt’ın yüksek derecede agresif şiddet eğilimlerini bilen Wohlleben kime bir cinayet silahı verdiğini tam olarak biliyordu. Delil tespiti dilekçeleri şimdi Chemnitz’deki destekçilere yönelik ele geçen yeni bilgileri tüm sorumluluğu onlara yükleyecek şekilde kullanılmaya çalışılıyordu. Böhnhardt ve Mundlos’un ortadan kaybolmalarından önce, Wohlleben ile politik ve arkadaşça yakın oldukları bir zamanda Chemnitzli Blood and Honour yapısı üzerinden bomba imalatı için TNT sağlamaları, daha o zamanda bir bomba atölyeleri olması, yani hem patlayıcı bomba saldırıları gerçekleştirilmesine yönelik istekleri hem de B&H ile politik olarak örtüşmelerinin o zamanda mevcut olduğunu savunma kasten görmezden geliyordu. Wohlleben’in 1998 yılından 2000’lerin başına kadr B&H Saksonya ile bir bağlantısı olmaması Jena’daki bombalardan dolayı ona karşı da soruşturma yürütülmüş olması ve üçlünün merkezi destekçisi olarak kendini bu yüzden arka planda tutması nedeniyle olmalıydı.

12.01.2015

Keupstraße bombalı saldırısının tanıkları dinlenmeye başlandı

Bugün NSU’nun Köln’deki Keupstraße’de gerçekleştirdiği çivili bomba saldırısına dair ilk tanıklar sorgulandı. Açılışı yapan Nordrhein-Westfalen Eyalet Kriminal Dairesi’nden iki patlayıcı madde soruşturmacısı çivili bombanın aşırı tahribat etkisinden etkileyici şekilde bahsettiler: Bombada, tahribat etkisinin artması için 5 kg üzerinde karabarut ve 700 dülger çivisi vardı, infilak ve ve etrafa savrulan çiviler nedeniyle 150 metre mesafedeki camlar bile patlamıştı. Bomba uçak modellerinin yapı parçalarıyla uzaktan ateşlenmişti.

Çivili bombanın NSU katillerinin planlarına rağmen kimseyi öldürmemiş olması büyük bir şans. Keupstraße’deki çok sayıda kişinin kısmen hayati olan yaralanmaları önümüzdeki haftalarda konu edilecek. 20.01.2015 tarihinden itibaren yaralılar tanık olarak dinlenecek.