Günlük arşivler: 21. Ocak 2015

21.01.2015

„Dayanışma eksikti“: Keupstraße’deki çivili bomba saldırısının diğer yaralıları

Bugün Keupstraße’deki çivili bomba saldırısının diğer yaralılarından bir kısmı ifade verdi.
En dikkat çekici olan yüm yaralıların halen saldırının psikolojik sonuçlarına karşı yoğun şekilde mücadele ediyor olmalarıydı. Örneğin sokağın diğer tarafındaki dükkanın, şans eseri park edilmiş bir arabanın siper olduğu ve bu nedenle „sadece“ üç çivinin isabet ettiği ve ağır şekilde yaralanmayan sahibi: „Bugün Keupstraße’de otururken bir bisikletin geçtiğini gördüğümde yeniden olabilir diye düşünüyorum.“

Kuaför salonunun yanındaki dkkanda bulunan kadının talihi, yetkililerin Keupstraße sakinlerine „normal“ mağdurlar gibi davranmadığını bir kez daha gösterdi: Tanık patlamanın hemen ardından ağır yaralı genç adamlardan birini görmüş, bacağındaki alevleri söndürmüş ve bunun kısa süre ardından bilincini kaybetmişti. Ağır bir travma geçirdiği açıktı. Büyük çaptaki tüm felaketlerde, hele ki bir suç işlendiğinde alışıldık olan tepki onun gibi mağdurların acilen kapsamlı bir travma terapisi görmesini sağlamaktı. Tanığın durumunda bu yapılmamıştı: Saldırının sonrasında bir kaç terapi seansı gerçekleşmişti, ama daha sonra kendisine terapi görme hakkının sona erdiği söylenmişti. Ancak 2011 yılında NSU’nun ortaya çıkmasının ardından uygun bir terapist bulunması için kendisine yardım edilmişti. Psikolojik şikayetleri bugün hala sürdüğünden halen bu terapistin yanında terapisine devam ediyor.

Kuaför salonunun şans eseri sadece kulaklarından hafif yaralanan başka bir müşterisi o zaman gördüklerini bugün şöyle anlattı: „2011 yılından sonra ruhsal açıdan kimi olaylarla ilgili fikirleri değişmişti: Dayanışma eksikti.“ Kendisine de seks ticareti hakkında bir şey biliyor mu, PKK hakkında bilgisi var mı, onlarla bağlantısı var mı gibi sorular sorulmuş, parmak izleri ve DNA örneği alınmıştı. Bu sorgu özelilkle Türk olmadıkları belli olan şüphelilerin kovuşturma fotoğraflarının halihazırda mevcut olduğu bir zamanda gerçekleştirilmişti.

Polisin soruşturma dosyalarında sürekli „bar fedaisi çevresinden“ müşteriler olarak geçen ve o zamanlar 30’larının başlarında üç genç aile babası olan ve paralarını elektrikçiilik veya forklift sürücülüğü gibi „şüpheli“ işlerle kazanan üç adamın durumu da benzerdi. Onlarda hastanede yaraları iyileştirildikten sonra polis tarafından saatlerce sorgulanmış ve seks ticareti, uyuşturucu, PKK konularında bildikleri bir şeyler var mı diye sıkıştırılmıştı. Onların da parmak izleri ve DNA örnekleri alınmış, kendilerine şüpheli gibi davranılmıştı. Hepsi de fiziksel olarak güçlü olan bu genç adamların uyku problemleri, kabuslar, kalabalık fobisi gibi kalıcı psikolojik problemlerini çok duygusal ve samimi şekilde anlatmaları da çok dokunaklıydı.

Son olarak saldırıya maruz kalan kuaför dükkanının sahibinin kardeşi olan ve saldırıda yaralanan kuaför ifade verdi. Bisikletini oraya koyan suçluyu görmüş ve polise çok ayrıntılı şekilde tarif etmişti. Yani polise ilk günden bu yana saldırganların mağdur tarafından açık tenli ve sarışın olarak tarif edildiğini biliyordu. Ancak bu onları tanığa ve ailesine Keupstraße’deki Türk kökenli diğer herkes gibi süpheli muamelesi yapmaktan ve tanığı 2006 yılında haftalar boyunca takip etmekten alıkoymamıştı. Tanık saldırının kuaför salonu ve genel olarak Keupstraße’deki iş sahipleri için ağır ekonomik sonuçlarını da anlattı: Çünkü medyada da görülen çok sayıdaki suçlama, Keupstraße’ye ve oradaki dükkanlara doğal olarak eskisinden çok daha az sayıda insanın gelmesine neden olmuştu.

Gün özetle NSU bombacılarının şans eseri olabildiğince çok kişiyi öldürme hedeflerine ulaşamadıklarını, ama Keupstraße halkına olabildiğince çok acı yaşatma hedeflerine gayet başarılı şekilde ulaştıklarını bir kez daha gösterdi. Keupstraße sakinleri ve ziyaretçilerinin mücadele arzularını hala kaybetmemiş olduklarını görmek bu açıdan rahatlatıcıydı. Bu hem dün gerçekleşen güçlü bildiri ve gösteriden hem de kendisini „Kölnlü Türk Alman bir genç“ olarak tanımlayan bir tanığın NSU’nun açığa çıkmasının ardından Köln’ü ve Almanya’yı terketmeyi düşündü mü sorusuna verdiği sembolik cevaptan anlaşıldı: „Hayır? Neden terkedeyim ki? Köln’de yaşıyorum, şehrim burası, Almanya benim memleketim. Neden buradan gideyim ki?“
.