Aylık arşivler: Kasım 2014

27.11.2014

Savunmadan anlamsız bir hakimin reddi dilekçesi daha

Bugün ilk olarak Federal Kriminal Dairesi’nden bir dilbilimci bilirkişi raporunu sundu. Örgütün diğer Nazi yapılarına yollamış olduğu NSU mektubunu Beate Zschäpe’nin yazısıyla karşılaştırmıştı. Vardığı sonuç: NSU mektubunun sahibinin Zschäpe olması mümkün, ama kesin değil.

Bunun ardından 1990’lı yılarda Beate Zschäpe ve Ralf Wohlleben’i sorgulamış olan bir polis memurunun ifade vermesi gerekti. Hatırladığı bir şey yoktu. Heyet başkanı Götzl ona her zaman olduğu gibi sorgu tutanaklarından hatırlatmada bulunup onları paragraf paragraf okuyarak her soruda hafızasının canlanıp canlanmadığını sormak istediğinde Zschäpe’nin savunması müdahalede bulundu.

Tüm bunlar Zschäpe’nin savunmasının verdiği ve Wohlleben’in savunmasının dahil olduğu bir diğer hakimin reddi talebiyle sonlandı. Heyet başkanı duruşmaya ara verdi; dilekçeyle ilgili olarak bir sonraki duruşma günü olan önümüzdeki Salı gününe kadar karar verilecek. Reddedileceği kesin, çünkü hiç bir temeli yok.

Savunmanın, müvekkiline karşı güçlü ve aktif rolü yapmak istediği açık. Bu belki de önümüzdeki hafta için bir sinyal. Haftaya muhtemel bir Chemnitzli destekçi olan, kısa süre önce sorgulanmış Antje Probst’un o zamanlarki eşi ile muhbir Carsten Szczepanski sorgulanacak.

26.11.2014

İnkar ve Masum Gösterme Çabaları X – „Federal Ordu’dan bilinen yoldaşlık hissi camiada biraz daha yaşatıldı.”

“Nasyonal Sosyalist Yeraltı”nın üyeleri ve destekçilerine karşı süren davada dayanılması da özetlemesi de güç günler oluyor. 26.11.2014 de böyle bir gündü. Tanık olarak çağrılan Ralph Hofmann’ın 1999 yılında Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe ‘ye, bir daire kiralanması ve çeşitli eşyaların sipariş edilmesi için kimliğini verdiğinden şüpheleniliyor. Kimlik, Zwickau Frühlingstraße’deki binanın enkazında bulundu. Onun adına kiralanmış olan Chemnitz’deki başka bir eve teslim edilen ve parası asla ödenmeyen diğer eşyalar da (gündelik şeylerin yanında bir gece görüş aleti, yani yeraltından saldırıların gerçekleştirilmesi için gerekli olan bir alet) orada bulunmuştu.

Hofmann polise verdiği ifadede kimliğini 1999 yılında bir alışveriş merkezine kaybettiğini iddia etmişti. Thomas Starke kendisine bir keresinde, iki “yoldaşı” evinde ağırlayabilir mi diye sormuştu. Bu akşam saatlerinde bir barın önündeki br sokakta olmuştu, Starke’nin yanında kim olduklarını anlamadığı kapşonlu iki adam vardı. Başka bir Nazi tanık, 19.03.2014’te mahkemeye verdiği ifade de Hofmann’ın Starke ve üçlüyü kendisine yönlendirdiği, onun da bunun üzerine onlara kalacak bir yer sağladığını anlatmıştı. Hofmann ise polise böyle bir olay anlatmamıştı.

Hofmann’ın kendisi “Blood & Honour” ağına hiç bir zaman dahil olmamıştı, parti politikasına daha çok yönelmiş gruplarda faaliyet gösteriyordu, “Chemnitz Vatan Koruma”da fonksiyonerdi ve kısa süre öncesine kadar, henüz bu sene yasaklanan “Chemnitz Nasyonal Sosyalistler”in etkinliklerine düzenli olarak konuk oluyordu.

Hofmann, kendinden önceki birçok kişi gibi, kendini tehlikesiz ve sadece çok az politik olarak göstermeye çalıştı. “Paylaştığım çeşitli görüşler oldu. Gençtik ve kimi şeylerle kendimizi özdeşleştirebiliyorduk. Federal Ordudaki zaman sonrasında insan kendini biraz daha geliştiriyordu ve askeri olan vasıtasıyla daha çok elitist olana yöneliniyordu.”

Heyet başkanı tanığı önce çok net ve sabırlı bir şekilde sorguladı, verdiği yanlış bilgilere dikkat çekti, ama onu konuşmaya zorlamadı. Hofmann önce Starke’nin kendisiyle “iki adama” kalacak yer bulunması nedeniyle bir kez daha konuşmuş olduğunu, ama daha sonra onları bir tanıdığına gönderdiğini anlattı. Bu anının kendi lehine olması, mahkemenin aracılık ettiğinden haberi olması nedeniyle olası, ama kesin değildi. Heyet başkanı bunun ardından tanığın ifadesinin tüm çelişkilerini belirttikten sonra sorguyu yarıda kesti, ama ona baskı uygulamak için tek bir denemede bile bulunmadı.

Savunmanın tanığa doğal olarak bir sorusu yoktu. NSU’nun desteklenmesi hakkında başka bilgilerin ortaya çıkması onların çıkarına değil. Federal Savcılık da tek bir soru bile sormadı, olayları aydınlatacak her şeyi reddediyorlar gibi görünüyor.

Müdahil davacılar tanığa baskı uygulamaya devam etmeyi denediler, ama bunun için bir kez daha mahkemenin sorularıyla bağlantı kurmaları gerekti. Mahkemenin sabrı çoğu akşamüstü olduğu gibi tükenmek üzere olduğundan bu çabalar geçersiz tekrar soruları olarak geri çevrildi.

Sorgu, Wohlleben’in savunması ve bir müdahil dava temsilcisi arasındaki bir yüzleşmeyle sona erdi. Müdahil dava avukatı tanığa NSU tarafından öldürülenlerin isimlerini hatırlatmak istedi, ama buna itiraz edildi.

Sonuç olarak Nazi camiasının NSU’yu sadece cinayetlerinde desteklemekle kalmayıp tüm aydınlatma çabalarını bugüne kadar engellemiş olduğu bir kez daha açıklık kazandı. Bunun yanısıra NSU’yu sadece “Blood and Honour” çevresinin desteklemediği, dazlak camiasının dışından aktivistlerin de destek verdiği belli oldu. Bu diğer çevrenin desteği, Blood and Honour’un 2000 yılında yasaklanmasının ardından gelen yıllarda “B&H” üyeleri üzerindeki takip baskısı artarken de söz konusu olmuştu. Hofmann’ın André Eminger’in telefonunda “Ralph Jäger” adı altında kayıtlı olması da buna işaret ediyor olabilirdi. Bu tanım onun ordu tutkusuyla ilgili olabilirdi, Hofmann ordudaki zamanını bir avcı birliğinde geçirmişti. Yani Eminger onu bu kadar iyi tanıyor olmalıydı.

25.11.2014

Ve bir kez daha: Ceska 83’ün tedarik kanalı ve muhbir ifadelerinin değeri

İlk olarak tanık Hans-Ulrich Müller’in 24.06.2014 tarihinde İsviçre’de Başsavcılık tarafından adli yardım talebi kapsamında gerçekleştirilen sorgusunun tutanağı okundu. Müller bu sorguda gerçeği söyleme yükümlülüğü altında eski kız arkadaşı veya başka birinin olası suçlarıyla ilgili bilgi vermedi. Ceska 83’ü Müller’in İsviçreli arkadaşının silah ruhsatıyla almış olduğuna yine itiraz etti. Ama Müller’in arkadaşı bunu sorgusunda bu şekilde anlatmıştı.

Ardından sanık Carsten Schultze bir kez daha muhbir Brandt ve onun muhbir yöneticisi Wießner’in verdiği bilgilerle ilgili sorgulandı. Heyet başkanının niyetinin Brandt’ın ifadelelerinin güvenilirliğini sorgulamak olduğu açıktı. Brandt’ın anlattıkları arasında Schultze’nin ortadan kaybolan üçlü için para transferinde bulunduğu da vardı. Carsten Schultze, Brandt’ın verdiği ve onu Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’ye daha da yaklaştıran bilgilere itiraz etti. Schultze, diğer bilgiler söz konusu olduğunda hatırlamadığını öne sürdü, oysa ki Brandt’ın anlattıkları tamamen doğru olabilirdi.

Son olarak davada sanık temilcisi olarak bulunan Başsavcı Weingarten tanık olarak sorgulandı. Sorguda tanık Enrico Theile’nin hazırlık soruşturmasındaki sorgusu konu oldu. Theile o sorguda, “silahların” hepsinin “Müller”den geldiğini iddia etmişti. Orada mevcut olan polis memurlarının Weingarten’ın o esnada sesini yükselttiğini ifadelerinde söylemiş olmaları nedeniyle Wohlleben’in savunması yasak olan sorgu yöntemlerinin kullanıldığını öne sürmüştü. Weingarten o zaman gerçekleşen sorguyu tutanakta kayıtlı olduğu şekilde anlatmıştı. Tanık Theile haklı olarak “polis konusunda deneyimli” olarak tanımlanabilirdi; bağıran bir başsavcının onu bir şekilde etki altında bırakması sürpriz olurdu. Theile’nin de imzalamadığı sorgu tutanağından da bu açıkça anlaşılıyordu.

Son olarak savunma ve müdahil davacılar, muhbir Kai Dalek’in sorgusuyla ilgili açıklamalarda bulundular. Müdahil davacılar açıklamalarında Dalek’in Anayasayı Koruma Dairesi görevlileriyle yapılan pazarlıklara dair verdiği bilgilerden hangi sonuçların çıkarılabileceğini ortaya koydular:

“Dalek’in ücret karşılığında fiilen Anayasayı Koruma Dairesi çalışanı olarak kendisini göreviyle tamamen özdeşleştirdiği açıktı. Kendisi ve bununla birlikte Bavyera Anayasayı Koruma Dairesi’nin silahlardan, patlayıcı maddeden, genelde Thüringen Neonazi camiasında artan bir askerileşme ve radikalleşme ile özelde “Thüringen Vatan Koruma”nın varlığından (gerekli önlemler alınmadan) haberleri olması hakkındaki bir itirafı kendisinin ve Bavyera Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin çalışmalarına gölge düşürürdü. Tanık Dalek’in polis tarafından gerçekleştirilen sorgusunda Thüringen Vatan Koruma’nın askeri bir kolunun kurulması, atış talimleri ve silahlarla patlayıcıların varlığı ile ilgili tüm somut sorular ve hatırlatmalardan kaçması ve o zaman verdiği cevapları göreceleştirmeye çalışması da bu arka plan göz önünde tutularak değerlendirilmeliydi.

Dalek buna karşılık Brandt’ın Anayasayı Koruma Dairesi’nin ilgili bölümlerinin çalışanlarını ve muhbirlerini ceza takibinden koruduğunu doğruladı. Dalek de muhbir yöneticisinin onu Bavyera’da soruşturma önlemlerinden koruyabileceğini, ama Thüringen’de bir etkisi olmadığını söylediğini ifadesinde belirtmişti.

Tanık Neonazi camiasındaki faaliyetinin Bavyera’daki muhbir yöneticileriyle yakın ilişki içerisinde koordine edildiğini anlattı. Görevleri arasında Thüringen Vatan Koruma’nın Frankonya’ya doğru genişlemesini engellemek vardı ki bunu gerçekleştirmişti. Brandt’ın da politik faaliyetlerini ve askerileşmeyi Thüringen Dairesi ile ortaklaşa kararlaştırdığını varsaymıştı.

İfadesinin iç yüzü gözönüne alındığında Bavyera Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nde Thüringen Vatan Koruma’nın faaliyetlerine dair kapsamlı raporlar olduğu, örgütün içerisinde şiddet, askerileşme ve eylemlerle ilgili taktik tartışmalarının yürütüldüğü anlaşılıyordu.”

20.11.2014

İnkar ve Masum Gösterme Çabaları IX – Sachsen’ın müzik dostları

Duruşma günü 2012 Şubat ayında gerçekleşen ve sanık Schultze’nin kendisine gösterilen susturuculu silahlar arasından cinayet silahı Ceska 83’ü tipi açısından teşhis etmesi gereken “silah örnekleri sunumu”nun anlatılmasıyla başladı. Federal Kriminal Dairesi’nin “koleksiyonundan” silahların gösterildiği bu tuhaf teşebbüs beklendiği üzere delil değerine sahip bir sonuç ortaya çıkarmadı.

Bunun ardından, muhbir Carsten Szczepanski’nin ifadelerine göre ortadan kaybolan Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ın desteklenmesinde rolü olan tanık Antje Probst sorgulandı. Probst iddialara göre Zschäpe’ye ülkeyi terketmesi için bir pasaport sağlamıştı.

Tanığın sorgusuna heyet başkanının saatler süren sorgusunun ardından ara verildi ve 10.12.2014’te devam edilecek. Probst faaliyetlerini artık kaldırılamayacak derecede inkar etti. Özellikle sanık Eminger ve kardeşini tanıdığını inkar ederken düştüğü durum anlamlıydı. Götzl’ün polise tanığın Eminger kardeşleri tanıdığını itiraf etmiş olduğunu hatırlatması üzerine “Ah kahretsin! Şimdi tabii ki tüm inanılırlığım şüphe altında.” diyerek tepki verdi.

Probst mahkemeye yalan söylemeye devam etti. “Blood & Honour” onun için politik bir faaliyet değildi. “Bir barda oturup kimi müzik etkinlikleri düzenlemek güzel olurdu diye düşünüyorduk…” dedi. Gruptan diğerlerinin belki de politik hedefleri vardı: “Belki beyaz bir dünya, derisinin rengi beyaz insanlar, bunun belki bazıları için bir rol oynamış olduğunu düşünebiliyorum.” O zamanlar birlikte ayda bir iki konser düzenliyorlardı. Seyirci sayısı 40 ve 400 arasında değişiyordu.

Kendisine bir parti veya konserde Uwe Mundlos ve Beate Zschäpe’nin yanında göründüğü bir fotoğraf gösterilmesine rağmen, ortadan kaybolan üçlünün hiç farkına varmamış veya onlarla hiç görüşmemiş olduğunu iddia etti. Üçlünün Chemnitz’de kaldığından da; silahlar, üçlünün desteklenmesi veya bağış toplanması konularından da haberi olmadığını öne sürdü.

İlginç olan, 1997 veya 1998 yılında bir ara Carsten Szczepanski’nin konser gelirlerinden 20.000 markın eksik olduğunu belirttiği bilgisiydi. O zaman parayı onun kendisinin şahsi amaçlarla kullandığını tahmin ediyordu. Ama yakın arkadaşı (ve yine B&H’den) Jan Werner, “kafayı yedin, kimsenin para çaldığı yok” demişti ve “çeneni kapa” sözleriyle bunu daha fazla tartışmalarını engellemişti. Şiddeti yücelten konserler anlaşılan o ki örgütün kasasına çok fazla para getiriyordu. Bu daha sonraki NSU’ya verilen desteğin temeli olmalıydı.

Probst’un sorgusuna devam edilmeden önce, o zamanlar kendi de Nazi müzik çevrelerinde aktif olan eski kocası ve muhbir Carsten Szczepanski sorgulanacak. Bu, yüzleştici bir sorguya yol açacak.

19.11.2014

„Yönetici yoldaş“ Dalek ile ilgili daha fazla bilgi

Bugün muhbir Kai Dalek’in sorgusuna devam edildi. İlk olarak müdahil davacılara soru sorma hakkı verildi. Gergin olduğu görülen heyet başkanı Götzl sürekli araya girerek, müdahil davacıların sorularına itiraz etti ve sorguyu kesintiye uğrattı.

Bavyera İçişleri Bakanlığı’ndan daha önce gelen kısıtlı ifade verme izninin ardından, bugün okunan bir mektupla tanığın muhbir yöneticilerinin isimlerini vermesine bile izin verildi.

Eski muhbir sözü fazla uzatsa da bugün net bilgiler vermeye hazır gibi görünüyordu. İki yıldan fazla süre çok düzenli şekilde “Thüringen Vatan Koruma”nın “Çarşamba toplantılarına” katılmıştı. Toplantıların ertesi günü, tüm faaliyetleri ve bilgileri hakkında önce telefonla sonra yazılı olarak Eyalet Dairesi’ne rapor veriyordu. Bu ifade önemliydi, çünkü -şu ana kadar sunulmayan- bu raporlar Anayasayı Koruma Dairesi’ne Thüringenli “tek” kaynak Tino Brandt’ın verdiği bilgileri daha önce kontrol etme imkanını vermişti.

Ardından halihazırda bilinmekte olan ve 1992 yılında Erfurt’ta yapılan bir “askeri spor” talimi hakkındaki Spiegel TV filmi gösterildi. Burada öncelikle TVK üyeleri bir şehir gerilla savaşı talimi yaparken görülüyordu, ardındansa muhbir Thomas Dienel berbat bir kışkırtma konuşması yapıyordu. Dalek bu etkinlikte bulunduğunu itiraf etti, ama muhbir arkadaşının şiddet çağrısını alkollü olmasına bağlamak istedi. Heyet başkanının ısrarla sorması üzerine iddia ettiği bu alkollü olma durumunu nasıl tespit ettiği hakkında bilgi veremedi. Her ihtimalde bu filmde Dienel’in kendinden geçtiği görülmüyor.
Ama Dalek (polise verdiği ve Brandt’ın TVK’nın silahlı bir kolunu kurduğu bilgisiyle açık şekilde çelişerek) örgütle ilgilendiği tüm bu süre içerisinde tek bir silah görmediği ifedesinde ısrar etti. Ama bir yandan Brandt’ın çevresini tehlikeli şekilde radikalleştirdiği konusunda hep uyarıda bulunduğunu söyledi.

Anayasayı Koruma Dairesi’nin Nazi camiasının daha da gelişmesine ne derece hizmet ettiği, Dalek müdahil davacıların sorusu üzerine Nazi faaliyetlerine 1987 yılında Eyalet Dairesi’nden aldığı görevle başladığını ve yine bu yetkiyle Brandt ve TVK ile bağlantı kurduğunu anlattığında belli oldu. Eyalet Dairesi’nden aldığı yetkiyle Thule ağının yapılanmasını yürüttü mü sorusuna olumsuz cevap vermek yerine sınırlı ifade iznine işaret ederek cevap vermemeyi reddetti. Ama Thule ağı üzerinden Brandt ve şartlara bağlı olarak diğer TVK üyeleriyle de iletişim kurabildiğini, şifreli bir iletişimin de mümkün olduğunu anlattı. Uwe Mundlos veya diğer TVK’cılar için de başka bir Thule ağı operatörü üzerinden örneğin Erlangen’a erişim sağlama imkanı vardı.
Dalek, Bavyera Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’ne Thule ağının tüm kayıtlı kullanıcılarının kimliğini teşhis etmek ve veri trafiğini kopyalamak ve kaydetmek için teknik imkan sağlayıp sağlamadığı sorusu üzerine de ifade vermeyi reddetti. Eksik bir ifade iznine işaret ederek Bavyera’ya taşınmasından önce yaşadığı Belrin’de de devlet için çalışıp çalışmadığı sorusuna cevap vermeyi de reddetti.

Bu sorulara, özellikle de Brandt gerçekten de TVK’nın kimi kısımlarını NSU’nun oluşmasına yol açacak kadar güçlü şekilde radikalleştirdi mi ve NSU muhbir Dalek’in yönettiği Thule ağını yeraltında iletişim kurmak amacıyla kullandı mı sorularına ancak Bavyera Anayasayı Koruma Dairesi’nde bulunan Dalek ile ilgili dosyaların cevap vereceği muhakkak.

18.11.2014

“İzole grup” miti

Bugünkü duruşmanın ana konusu NSU’nun cinayetlerin sorumluluğunu üstlendiği videonun Frühlingstraße’deki bir bilgisayarda bulunan farklı versiyonlarıydı. Üç versiyon incelendi. İlk ikisi alışıldık Nazi videoları tarzında hazırlanmıştı: Bir Nazi gurubunun müziği eşliğinde NSU logosu, metinler ve fotoğraflar görülüyordu. Enver Şimşek’in ölümü ve Probsteigasse’deki bombalı saldırı konu ediliyordu. Üçüncü video ise “Pembe Panter” videosuydu, daha sonra hazırlanmıştı ve NSU’nun diğer cinayetleriyle ilgiliydi.

Heyet başkanı videoyu hazırlayanların kendilerinin yazdığı metinlere özellikle önem verdi. Örneğin gösterilen her NSU saldırısının ardından tekrarlanan ve kurbanın “Alman ulusunun muhafazasının bizim için ne kadar önemli olduğunu artık öğrendiği” cümlesi. Beate Zschäpe’nin videoların bulunduğu bilgisayara erişimi vardı. Kendisinin videolardaki geçişleri hazırladığına dair, gelecek haftalarda konuşulacak olan somut ipuçları vardı. Yani cinayet serisi ilk cinayetten bu yana planlanmıştu, ama görünen o ki videoyu cinayetlerin kısa süre ardından yayınlamamaya daha sonra karar vermişlerdi. Federal Savcılık bunun ardından müdahil davacıların 6 Kasım 2014 tarihli delil tespiti dilekçeleriyle ilgili görüş bildirdi. Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin aranmasına yönelik SMS tutanaklarının da bulunduğu hedef arama dosyalarına üçlünün ortadan kaybolmasının ardından başvurulmamış ve bu dosyalar dava kapsamına dahil edilmemişti, çünkü müdahil davacılar bundan hangi içeriklerin çıkarılacağını yeterince açıklamamıştı. Ama hedef arayan kişiler tanık olarak dinlenebilirdi. Belli ki Thüringen Eyalet Kriminal Dairesi’nin ortadan kaybolan üçlünün Chemnitz’de kaldığı ve onları bulup tutuklamayı çok kolay kılan çok net ipuçları olduğunun (oradaki Blood and Honour ağı tarafından ağırlanma, kullanılan telefon kulübeleri) açığa çıkmaması gerekiyordu. Bu delil talebi dilekçesiyle Chemnitz’deki bir destekçi ağının varlığının kanıtlanmaya devam edilmesi gerekiyordu.

Federal Savcılık’a göre Dortmund’un miltan Nazi çevrelerinden merkezi kişilerin sorgulanmasına yönelik dilekçenin reddedilmesi gerekiyordu, çünkü şu ana kadar toplanan delillere göre NSU’nun Nazi camiasından izole bir grup olarak hareket ettiği ve Dortmundlu Nazilerle işbirliğinin bu nedenle ihtimal dışı olduğu açıktı. Bu argüman özellikle de tanıklardan birinin kullanılan silahlar ve kökenleri hakkında bilgi verebileceğini söylemiş olması ve Dortmundlu “Blood&Honor” çevresinin Chemnitzli destekçilerle ülke çapında birlikte çalışmaları göz önüne alındığında akıl almazdı. Bir yandan Federal Savcılık NSU’nun bir ağa dahil olmasını kanıtlayan delil tespiti taleplerine karşı çıkıyor, diğer yandan dilekçeler NSU’yu bir ağ ile ilişkilendiren bir bağlantı olmadığı gerekçesiyle reddediliyordu.

Federal Savcılık açık şekilde, izole olarak hareket eden üçlü grup tezinin çürütülmesinden korkuyordu. Ama bunu yaparken bu tezin çoktandır çürüdüğünü görmüyor: Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos Chemnitz’de “Blood&Honour” üyeleri ve onların çevresi tarafından ağırlandılar, onlara çeşitli evler verildi ve kimlikler temin edildi, silah ve para sağlandığı da ortada. Nazi dergilerinin hazırlanması ve prodüksiyonuna katıldılar, t-shirtlerin üretimine yardım ettiler. Gayet normal bir yaşam sürüyorlardı; mangal yapmak, bisiklete binmek için buluşuyorlardı. Ama yeraltındaki yaşam başkaydı. Ayrıca NSU’nun yayınlarında çok açık şekilde bir ağdan bahsediliyordu. Her kim burada görülen diğer silahlı grupların izlerini takip etmek istemiyorsa olayların aydınlatılmasını engellemek istiyordu. Yardım eden ve bilgi sahibi olan bir ağ mevcut olduğundan, üçlünün çevresindeki muhbirlerin onların kaldıkları yerler ve eylemleri hakkında rapor vermemiş olmaları kati surette anlaşılamazdı.

13.11.2014

Bir kez daha cinayet silahı Ceska ile ilgili

Suçlamalara göre cinayet silahı Ceska’yı İsviçre’den Thüringen’e satmış olan Hans-Ulrich Müller’in eski kız arkadaşının sorgusunun devamı pek yeni bir şey sağlamadı. Yine de Müller’in o zamanki kız arkadaşına karşı hiç dürüst olmadığı ortaya çıktı. Bu polis ve mahkeme karşısındaki tutumu ve ifadelerinden edinilen izlenimle de örtüşüyordu. Müller’in kendisi, önümüzdeki hafta ifade vermek üzere yeniden tanık olarak çağrılmıştı, ama kendisine “tutuklanmama garantisi” verildiği halde gelmeyeceğini bildirmişti. Müller’in İsviçre’deki sorgusu zamanında eski kız arkadaşına yönelik bulunduğu suçlamalarla sadece kendisi ve arkadaşı Enrico Theile üzerindeki dağıtmak istediği açıktı. Olayarı eksiksiz ve gerçeğe uygun şekilde açıklama zorunluluğu altında bu iddiaları tekrarlamak istemedi.

Ardından son delil iradlarıyla ilgili görüşler bildirildi. Müdahil davacılar, polis tanığın sorgusu aracılığıyla dün iki şeyin açıklık kazandığına bir kez daha işaret ettiler: Bunlardan biri, o zamanlar Saksonya “B&H”‘ya yönelik soruşturmaların gereken ciddiyetle yürütülmediğiydi. Diğeriyse Federal Savcılık’ın, tanığın sözünü ettiği önemli tanık sorgularını hala mahkeme dosyaları arasına koymamış olmamasıydı.

12.11.2014

Muhbir Kai Dalek – Geveze ve ukala tanık çark etti

Bugün ilk olarak “Blood & Honour” Sachsen’ın o zamanlarki şefi Jan Werner’e yönelik soruşturmaları yürütmüş olan bir Federal Kriminal Dairesi memuru sorgulandı. Nazi plak şirketi “Movement Records”‘ın sahibi Werner, Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde ifade vermeyi kendi aleyhine olabileceği gerekçesiyle reddetmişti. Saksonya “B&H” grubu, NSU’ya toplu para ve silah desteği verilmesini kararlaştırmış, Wermer ise muhbir Szczepanski’den silah temin etmiş olmalıydı.

Polis memuru, Federal Kriminal Dairesi’nde alışıldık olduğu üzere çeşitli soruşturmaları toparlamış, ama kendisi neredeyse hiç sorgu yapmamıştı. Yani soruşturma sonuçlarıyla ilgili olarak iyi bir genel bilgi verebilirdi, ama kendi edindiği bilgileri paylaşamazdı. Savunma bu nedenle tanığın sorgulanmasını eleştirdi, oysa ki mahkemenin sorgu aracılığıyla evvela delillerin durumu üzerine genel bilgi edinmek istediği ortadaydı.

Doğru olan, raporundaki önemli tanıkların ve delillerin sorgu ve okumalar aracılığıyla esas duruşmaya dahil edilmeleriydi. Müdahil davacılar, NSU’ya destek vermiş olabilecek tüm “Blood & Honour” üyelerinin ifade vermeyi reddetmeleri durumunda sorgu memurları tarafından yapılan eski sorguların kullanılacağını çok sayıda delil tespiti talebiyle belli etmişlerdi. Yani “B&H” sayfasının daha uzun süre kapanacağı yok.

Bir sonraki tanık Kai Dalek idi. 1987 yılında Berlin Anayasayı Koruma Dairesi tarafından solculara karşı görevlendirilmiş, 1987’den 1998 yılına kadar Bavyera Eyalet Dairesi için çalışmıştı. Almanya çapındaki militan Nazi camiası içerisinde önemli bir kişilik, aynı zamanda Rudolf Hess anma yürüyüşlerinin koordinatörüydü. 1.90 metre üzerinde, iri cüsseli ve yaşı 50’yi bulmuş olan bu adam geveze ve ukala bir tablo çizdi.

Bir tutukluluğu sırasında, verdiği bir ifade karşılığında tutukluluk şartlarının iyileştirilmesi ve erken salıverilmesini talep ettiği iki sorgusunda Tino Brandt’a karşı çok net suçlamalarda bulunmuş ve onun “Thüringen Vatan Koruma”nın silahlı bir kolunu kurduğunu öne sürmüştü. Dalek esas duruşmada bunu bu şekilde doğrulamak istemedi: Brandt diğer TVK üyeleriyle çıkan bir olayda polise şişe fırlattığı, militanlığa teşvik ettiği ve bir keresinde “ateş etmeye” karar verdiği için bu yargıya varmıştı. Vardığı yargı için başka bağlantı noktalarını hatırlamak istemedi.

Susturma denemeleri inandırıcılıktan tamamen uzak kaldı, Dalek açık şekilde eski Nazi yapılarınının fazla aleyhine konuşmak istemiyordu. Ancak Dalek’in verdiği bilgilerin doğruluğunun denetlenmesi için Anayasayı Koruma Dairesi’nin Dalek’in raporları hakkındaki belgelerine başvurulması gerektiği açıklık kazandı. Müdahil davacıların sorgu yapması mümkün olmadı, çünkü duruşmaya 18:30’u geçerek ara verildi. Sorguya önümüzdeki çarşamba günü devam edilecek.

11.11.2014

Tino Brandt ve „Thüringen Vatan Koruma” ile ilgili daha fazla bilgi

Bugün Tino Brandt’ın bir zamanlar “Thüringen Vatan Koruma”nın lideri ve Thüringen Anayasayı Koruma Dairesi’nin muhbiri olan baş muhbir yöneticisi yeniden sorgulandı.

Öncelikli konu bir kez daha ortadan kaybolan Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ın Brandt ve TVK’nın diğer üyeleri tarafından desteklenmesi oldu. Brandt’ın raporlarıyla ilgili çeşitli “kapak sayfaları” Jena ve Chemnitz’den çeşitli “yoldaşların” destek sağladığını ve Eyalet Dairesi’nin daha o zamanlar “Üçlü”yü Chemnitz’de arayıp bulabilmek üzere yeterli bilgiye (iletişim kişileri, telefon numaraları vs.) sahip olduğunu bir kez daha kanıtladılar.

Bunun dışında artık emekli olan “Anayasayı Korumacı”, özellikle de konu Anayasayı Koruma Dairesi’nin sağ suçlara yaklaşımı olduğunda sürekli hatırlamadığını öne sürdü. Polis bilindiği üzere Anayasayı Koruma Dairesi’nin, kaynakları yapılacak aramalar konusunda sıklıkla uyarmasından şikayetçiydi. Tanık, Federal Meclis’in araştırma komisyonuna Brandt’a karşı 30 soruşturma yürütüldüğünü, bunlardan hiçbirinin mahkumiyetle sonuçlanmadığını, ama bunun kabul edilebileceğini belirtmişti. Bugün bununla ne kastettiğini hatırlamak istemiyordu. Başka kaynaklardan yapılan ve Thüringen Eyalet Dairesi’nin Tino Brandt’ın Amerika gezisi de dahil çeştli finansal desteklerde bulunduğuna yönelik hatırlatmalarla ilgili olarak da hatırlayamadığını söyledi.

Tanık, “Delhi” (sanık Carsten Schultze’nin doğum yeri) kod isimli bir işe alma prosedürü ile ilgili sorulardan da kaçarak bunları hatırlamak istemedi.

En azından Thüringen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin Nazi kaynaklarıya çok yakın ve hatta dostane bir ilişkisi olduğu bir kez daha açıklık kazandı. Brandt’ın anlatmak istemediği hiçbir şeyi anlatması gerekmiyordu. Bunun dışında izlerini kaybettiren üçlünün destekçileri arasında Chemnitz’de “Blood & Honour”un bulunduğundan dairenin kesinlikle haberi vardı. Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’u tutuklamak ve Thüringen’deki Nazi yapılanmasını yok etmeyi açıkça istemiyorlardı.

06.11.2014

Blood and Honor ve Dortmundlu Combat 18

Müdahil davacılar bugün Dortmund Nazi camiasının aralarında Mehbet Kubaşık cinayetinin de olduğu suçlara olası iştirağı ile ilgili önemli delil tespiti taleplerinde bulundular. NSU cinayetlerinin işlendiği zamanda Dortmund’da iyi organize olmuş, militan bir Nazi camiası bulunuyordu. Oidoxie müzi grubu etrafında “Streetfighting Crew” adı altında sabit bir yapılanmaya sahip bir grup vardı. Bu grubun etrafında da Blood and Honour’ın ideolojisine sahip olarak silahlı savaş hedefine yönelen bir “Combat 18” grubu kurulmuştu. Gruplar ülke çapındaki ve uluslararası Blood and Honour ağına sıkı şekilde bağlıydı ve bu bağlantı üzerinden örneğin Belçika’daki silahlara ulaşabiliyordu. Tanık olarak dinlenmesi gerekenler arasında Neonazi ve Anayasayı Koruma Dairesi muhbiri olan Sebastian Seemann var. Seemann henüz 13 Aralık 2011 yılında sorgulanmış ve Dortmund’da Oidoxie grubunun vokalisti aracılığıyla bir Combat-18 hücresinin kurulması hakkında bilgi vermişti. Kamuoyunda henüz “Turner Günlükleri” hakkında konuşulmaya başlanmadığı bir zamanda tanık Seemann “Türk ve Yunan küçük esnafa yönelik cinayet serisi”nin Turner Günlükleri’ndeki saldırıların tarifiyle örtüştüğüne dikkat çekmişti. Bunun dışında tanık Seemann iki cinayet silahının, yani 9 NSU cinayetinde kullanılan yeniden yapılandırılmış Bruni ve Heilbronn cinayetinde kullanılan TT33’ün olası kökeniyle ilgili somut bilgiler vermiş ve iddialarını somutlaştırabilmek için bu silahların resimlerinin kendisine gösterilmesini rica etmişti.

Seemann iyi br arkadaşı olan ve 16 Haziran 2000’de Dortmund’da üç polisi vuran Michael Berger ile atış talimlerine katılmıştı. O sırada Beate Zschäpe ile mektup aracılığıyla iletişimde olan tanık Robin Schiemann, tanık Seemann’ın kendisini 2 Şubat 2007’de bir soyguna azmettirdiği ve bunun için ona silah sağladığını anlatmıştı. Schmiemann bu silahla dükkanda Tunuslu bir müşteriye ateş etmişti.

Delil tespiti talepleri vasıtasıyla Seemann’ın 1997 yılında tek tek sanıklarla, yani NSU ile bağlantısının ne kadar sıkı olduğu da araştırılacaktı. 2006 yılında Dortmund’da silahlara erişimi olan bir “Combat 18” hücresi kurulması, NSU ile Dortmund’daki militan Neonazi hücreleri arasında bağlantılar olduğunun işaretiydi. Bu bağlantılar aracılığıyla NSU’nun olası cinayet yeri olan Dortmund hakkındaki bilgilere ulaşılıyordu. NSU katillerinin Dortmund’daki olay yeri hakkındaki bilgileri nasıl ele geçirdiklerine dair akla yatkın bir açıklama bugün hala mevcut değil. Olay yerinin ayrıntılı şekilde gözetlendiğini gösteren belgeler bulunmadı.

Bunun dışında 1995 yılında kurulan Dortmundlu Neonazi grubu “Oidoxie”nin kurucusu ve şarkıcısının da sorgulanması gerekiyor. “Oidoxie”, “Blood and Honour” ve “Combat 18” ağına, yani delillerden şu ana kadar çıkan sonuca göre üçlüyü Sachsen’da ortada kaybolmalarının ardından doğrudan desteklemiş olan örgüte dahildi. Bu yüzden aynı ağın en azından katilleri cinayet yerinde (bu durumda Dortmund’da) destekleyen bir destekçi çevresinin parçası olduğu varsayılıyordu.

Mahkeme heyetinin bu dilekçeleri ve özellikle sözü edilen gruplara yönelik dosyalara başvurulmasına yönelik talepleri yerine getirip getirmeyeceği belirsiz. Böylesi bir delil, suçlamada savunulan NSU’nun izole bir grup olup sadece üç kişi ve az sayıda destekçiden oluştuğu tezinin mutlak sonu olurdu. Heyet böylece Federal Savcılık’a karşı bugüne kadar olduğundan daha açık şekilde tavır alırdı. Ancak bu deliller kesinkes ortadalar ve heyet geçen süre içerisinde NSU ve Blood and Honour gibi Nazi örgütleri arasındaki bağlantılarla yakından ilgilenmeye başladı.

Dortmund’daki cinayetin gecesinde telefonla aldığı bir ipucunu not eden Dortmundlu bir polis memuru hiç bir şey hatırlayamasa da o zamanlar not ettiği her şeyin doğru olduğuna emindi. Eski Thüringen Vatan Koruma üyesi ve Thüringen Anayasayı Koruma Dairesi muhbiri Andreas Rachhausen’ın sorgusunun (bkz. 23.07.2014 tarihli blog) devamında bir ilerleme sağlanamadı. Rachhausen, Saalfeld-Rudolstadt’taki Emniyet Müdürlüğü’nün o zamanlarki yöneticisine göre “o zamanların en tehlikeli aşırı sağcılarından biri” idi. Rachhausen sorgularında faaliyetlerini önemsizmiş gibi göstermeye çalıştı. Uzunca bir süre tutuklama emrinden kaçmış ve Belçika, Amerika ve Danimarka’da yeraltında yaşamıştı. 1994 yılında, Alman adaletinden kaçarak Danimarka’ya gitmiş olan soykırım inkarcısı Thies Christopherson’un yanında yakalanmıştı. İfadesine göre gazetelerin dağıtılmasında ona yardım etmişti. Thüringen Nazi camiası daha o zamanlar ülke çapında ve uluslararası bir ağa sahipti ve polisten kaçarken “ortadan kaybolma” konusunda deneyime sahipti. Üçlü, Thüringen Vatan Koruma’da bu deneyimden yararlanabildiler.