Aylık arşivler: Aralık 2017

21.12.2017

Müdahil davacılardan etkileyici mütalaalar ve bir soru işareti

Rostock’ta öldürülen Mehmet Turgut’u temsil eden avukat Prof. Behnke’nin bugünkü mütalaası davayı rapor edenler olarak bizleri biraz çaresiz durumda bıraktı: Ceza Muhakemesi Kanunu’nun yeniden göz önüne alınması talebinde bulunan, ama kendisi ceza muhakemeleri usulüne uygun hiçbir argüman öne sürmeyen bir mütalaa hakkında ne yazılabilir? Kurumsal ırkçılığın Alman devlet makamlarında mevcut olmadığını, asıl problemin bunun iddia edilmesi olduğunu söyleyen, diğer yandan asıl konunun ne olduğunu anlamadığı belli olan ve sürekli “yapısal ırkçılık”tan bahsederek bu kavramın bu davada uydurulduğunu söyleyen (kavramla ilgili olarak bkz. Almanca)  bir avukata ne cevap verilebilir? Okumaya devam et

20.12.2017

Rostock ve Nürnberg cinayetleriyle ilgili mütalaalar

Bugünün ilk mütalaası maalesef ancak bir saat gecikmeyle başlayabildi. Onun öncesinde ilk olarak Wohlleben’in savunması mahkeme başkanının önceki mütalaalardaki davranışlarını eleştirdi: Avukatlar Schön ve Reinecke mütalaalarında sanıkların cezalarının takdirine yönelik açıklamalarda ve cezaların ağırlığına yönelik taleplerde bulunmuşlardı. Ancak buna izin yoktu ve mahkeme başkanının müdahale etmesi gerekiyordu. Federal Savcılık, ayrıntılı şekilde görüş bildirmek üzere 4 saatlik bir ara verilmesini rica etti. Bu da avukatın utanç verici bir öfke patlaması yaşamasına neden oldu: Bu apaçık Federal Savcılığın tarafını tutmaktı, savunmaya asla bu kadar zaman verilmezdi, bu yüzden mahkemeyi reddedeceklerdi vs. Ve bunların hepsi mahkeme dilekçeye yönelik kararını bile vermeden söylendi. Okumaya devam et

19.12.2017

Avukat Reinecke’nin mütalaasının konuları arasında NSU’nun iletişim stratejisi de vardı

Avukat Eberhard Reinecke bugün mütalaasına devam etti. İlk olarak kısaca avukat Kaplan’ın geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamalara karşılık vererek kurumsal ırkçılıkla ilgili soruların yerinin neden Münih’teki dava olduğunu ve „bağımsız yargı organı“ olarak rollerini sürekli vurgulayan kişilerin neden „hiçbir iş yapmayan yargı organlarına“ dönüşüverdiklerini bir kez daha detaylı şekilde açıkladı.

Reinecke laf arasında Süleyman Taşköprü’nün kızkardeşinin mahkemeye yazmış olduğu mektuptan da söz etti. Taşköprü’nün kızkardeşi geçen haftaki tuhaf ve geri görüşlü mütaalaasının ardından avukat Wierig tarafından temsil edilmek istemediğini, çünkü bunun kendi yararına olmadığını ve kendini Wierig tarafından aldatılmış hissettiğini söylemişti. Okumaya devam et

14.12.2017

Müdahil avukatların mütalaaları özellikle Zschäpe’nin açıklaması ve  André ve Susan Eminger ile ilgiliydi

Bugün avukat Eberhard Reinecke, Keupstraße’deki çivili bomba saldırısıyla ilgili olarak meslektaşı Schön’ün dün başlamış olduğu mütalaalarına devam etti. Reinecke, sanık Wohlleben’in başağrılarından şikayetçi olması üzerine mütalaasını bugün maalesef tamamlayamadı.

Reinecke öncelikle NSU’nun destekçilerine karşı açılmış olan davaları ele alarak bunlardan bir sonuç çıkmayacağına dair duyduğu endişeyi dile getirdi. Özellikle de Nazi çevrelerinden çok sayıda yalancı şahitten bahsederek bu ifadelerin somut şekilde yalan olduklarını kanıtlamanın neden kolay olduğunu çok sayıda örnek aracılığıyla gösterdi. Eberhard Reinecke, kendinden önce Edith Lunnebach’ın yapmış olduğu gibi mahkeme heyetine çağrıda bulunarak, onlardan “rahatlarını bozmalarını” ve açıklığa kavuşturulmamış her şeyi verecekleri kararda belirtmelerini istedi.  Okumaya devam et

13.12.2017

Müdahil davacıların Keupstraße davasına yönelik mütalaalarına devam ve Heilbronn cinayeti mütalaaları

Bugün Keupstraße ile ilgili mütalaaların yanısıra Heilbronn’da Michèle Kiesewetter’in öldüürlmesi ve meslektaşı Martin A.’ya cinayet teşebbüsü ile ilgili mütalaalarla devam edildi.

İlk olarak Alexander Hoffmann, geçtiğimiz hafta başladığı, NSU’nun ideolojisi ve destekçi ağı ile ilgili mütalaasına devam etti.

Hoffmann geçen hafta başladığı açıklamalarını sürdürerek dışarıya farklılarmış izlenimi veren politik örgütlerin -Thüringen Vatan Koruma’nın Jena grubu olan ve üyeleri Fırtına Birliği kılığında dolaşan Jena Silah Arkadaşlığı’ndan yandaşları uzun süre saçlarını yandan ayırmalarına ithafen „Scheitel“ (saç ayırma çizgisi) olarak anılan ve daha ziyade küçük burjuva izenimi veren NPD’ye ve yandaşları alt kültürlerden ve dövmeli olan Blood & Honour’a kadar – özünde aynı ideoloji tarafından bir araya getirildiklerini açıkladı:  Okumaya devam et

12.12.2017

Taşköprü davasının müdahil davacıları: İki güçlü mütalaa ve akıl almaz bir savunma konuşması

Bu sabah 2001 yılında Hamburg’da NSU tarafından öldürülen Süleyman Taşköprü’nün ailesi adına avukatları Andreas Thiel ve Gül Pınar mütalaada bulundular.

Andreas Thiel etkileyici mütalaasında kardeşlerini, oğullarını ve babalarını (Süleyman Taşköprü’nün kızı cinayet gerçekleştiği sırada 2 yaşındaydı) kaybetmenin aile için nasıl ölçüsüz bir acı anlamına geldiğini bir kez daha gösterdi. Ölen oğlunu dükkanda bulan ve bunun kısa süre öncesinde zeytin almak üzere dükandan çıktığı için kendini suçlayan babanın sözlerinden alıntı yaptı: „Onu kucağıma aldım, yüzüne dokundum, bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyordu. İlk yardımda bulunmak istedim ama yapamadım.“ Ve devam etti: „Onların katiller olduklarını bilseydim, başıma ne gelirse gelsin oraya giderdim.“ Okumaya devam et

06.12.2017

Müdahil davacıların mütalaarına devam: Ele alınan konular arasında Andreas Temme de vardı

Bugün ilk olarak Yozgat ailesinin avukatları ve Yozgat ailesinin kendisi mütaalada bulundular.

Avukat Kienzle mütalaasında, Hessen Anayasayı Koruma Dairesi’nden Andreas Temme’nin oynamış olduğu rolü ayrıntısıyla ele aldı. Temme, Halit Yozgat öldürüldüğü sırada internet kafede oturduyordu ve ne cinayetin farkına varmış ne de sonradan Halit Yozgat’ın cesedinin görmüş olduğunu iddia etmişti. Kienzle, Temme’nin olay birkaç hafta öncesinde o zamanlar “Döner Cinayetleri” olarak adlandırılan cinayet serisiyle ilgili soruşturmalarla görevlendirilmiş olduğuna dikkat çekti. Kienzle ayrıca Anayasayı Koruma Dairesi’nin cinayet soruşturmacılarına yönelik kapsamlı engelleme çabalarını ayrıntılı şekilde anlattı. Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi bu çabaları kaynakların korunması argümanıyla gerekçelendiriliyordu, diğer taraftan söz konusu olanın sadece bir cinayet suçu olduğu söyleniyordu.  Okumaya devam et

05.12.2017

Müdahil davacıların mütalaaarına devam

Bugün ilk olarak Antonia von der Behrens mütalaasını sonlandırdı. Mütalaasının geçen haftaki ilk bölümünde sarsıcı sayıda tekil olayı bir araya getirerek iki ana tezini kanıtlayan bir mozaik oluşturmuştu: NSU’nun çevresinde Anayasayı Koruma Dairesi’nin muhbirleri, diğer haber kaynakları ve devlet makamlarının oluşturduğu bir ağ mevcuttu ve İç İstihbarat Servisi, NSU’nun üyeleri ve nerede kaldıklarıyla ilgili çok sayıda bilgiye sahipti ama bu bilgileri iletmeyi çok kez ihmal ederek Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin tutuklanmalaırnı engellemiş ve cinayetlere devam edilmesini mümkün kılmıştı.

Antonia von der Behrens bugün 2011 sonrasındaki döneme eğilerek Anayasayı Koruma Dairesi’nin yanısıra Federal Savcılığı da göz önüne aldı. Bu noktada da net bir resim oluştu: Okumaya devam et

29.11.2017

Devletin müşterek kusuru gizi anlaşmalara kadar uzanıyor

Bugünkü duruşmada Mehmet Kubaşık’ın en genç oğlunu temsil eden avukat Antonia von der Behrens mütalaada bulundu. Müdahil davacılar Elif ve Gamze Kubaşık da bu mütalaayı dinlemek üzere yeniden Münih’e geldiler.

Von der Behrens öncelikle sözkonusu faaliyetlere sahne olan 1990’lı yılların başından 2011 yılına kadarki dönemin farklı evrelerinde İç İstihbarat Servisleri’nin Mundlos, Böhnhardt, Zschäpe ve NSU hakkında ne biliyor oldukları ve NSU hakkında bilgisi olanların oluşturduğu ve dışarıya bilgi sızdırabilecek ağın ne kadar geniş olduğu sorularıyla ilgilendi.

Okumaya devam et