Avukat Reinecke’nin mütalaasının konuları arasında NSU’nun iletişim stratejisi de vardı
Avukat Eberhard Reinecke bugün mütalaasına devam etti. İlk olarak kısaca avukat Kaplan’ın geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamalara karşılık vererek kurumsal ırkçılıkla ilgili soruların yerinin neden Münih’teki dava olduğunu ve „bağımsız yargı organı“ olarak rollerini sürekli vurgulayan kişilerin neden „hiçbir iş yapmayan yargı organlarına“ dönüşüverdiklerini bir kez daha detaylı şekilde açıkladı.
Reinecke laf arasında Süleyman Taşköprü’nün kızkardeşinin mahkemeye yazmış olduğu mektuptan da söz etti. Taşköprü’nün kızkardeşi geçen haftaki tuhaf ve geri görüşlü mütaalaasının ardından avukat Wierig tarafından temsil edilmek istemediğini, çünkü bunun kendi yararına olmadığını ve kendini Wierig tarafından aldatılmış hissettiğini söylemişti. Wierig bugün -müvekkilinin net şekilde belirttiği isteğine karşı gelerek- Münih’e gelmişti. Reinecke’nin bu mektubu konu etmesi yine Zschäpe’nin „eski avukatlarının“ -yine müvekkillerinin olası çıkarına karşı şekilde- öfkeli müdahalelerde bulunmalarına yol açtı.
Eberhard Reinecke bunu ardından NSU’nun iletişim stratejisine eğilerek Federal Savcılığın, NSU’nun işlediği suçları üstlenmemiş olmasından dolayı soruşturma yetkililerinin doğru yönde soruşturmalar yürütmemiş olmamalarını anlaşılır olduğu tezini eleştirdi. Reinecke örgütün 2002 yılı başlarında çeşitli Nazi örgütlerine yollamış olduğu ve NSU mektubu adı verilen mektup ile aynı döneme ait olan ve o ana kadar işlenmiş suçların konu edildiği 2. itiraf videsu arasındaki bağlantıya işaret etti. Reinecke’nin tezi şuydu: NSU mektubu yayınlanmak üzere hazırlanmıştı, bir tartışmaya yol açması gerekiyordu ve bu tartışmanın üzerine de video yayınlanacaktı. Fırtına Birlikleri’nin (180 derece döndürülmüş) sembolüyle büyük benzerlikler taşıyan bir NSU logosunun tasarlanması da bu tezi destekliyordu. Ancak bu tartışma meydana gelmemişti, bu başarısızlık da 2001 Ağustos ayındaki Habil Kılıç cinayeti ile 2004 Şubat ayındaki Mehmet Turgut cinayetleri arasındaki neredeyse 2,5 senelik arayı açıklıyordu.
Pembe Panter videosunda dikkat çekici olan ise videonun 2011 yılı Kasım ayında çoktan “bitirilmiş” olmasıydı. Ayrıca “videonun sonundaki ‘Bugün son değildi, şüphesiz tekrar geleceğiz’ […] muhakkak ‘Bunu izlediğinizde çoktan ölmüş olacağız’dan farklıydı.“ Videonun planlanan diğer suçlarla bağlantılı olarak yayınlanması gerektiği yönünde birçok işaret vardı. Söz konusu olan muhtemelen NSU’nun evinde güncel bir haritası bulunan Berlin Yahudi Hastanesi’ne yapılacak bir saldırıydı:
„İki Uwe’nin 4.11.2011’de kendilerini öldürmeleri sonucunda daha büyük bir terör saldırısı önlenmiş ve sanık Zschäpe bu bağlamda halihazırda planlanmış olan itiraf videosunun gönderimini daha büyük bir planın parçası olarak gerçekleştirmiş olabilirdi.“
Tüm bunlar kanıtlanamıyor, bunun için soruşturma görevlilerinin en azından 2011 sonrasında makul bir şekilde soruşturma yürütmüş olmaları gerekirdi. Ancak Reinecke’nin mütalaası, NSU’nun çekirdek üyeleri söz konusu olduğunda bile daha ne kadar çok sorunun cveapsız kaldığını ortaya koydu. Bu soruların çoğuna sanık Zschäpe cevap verebileceğinden, Reinecke mütalaasını mahkemeye çağrıda bulunarak noktaladı ve şunu talep etti:
„ […] Bayan Zschäpe işlediği suçlara gerekli mesafeyi kazanmazsa uzak bir gelecekteki serbest bırakılma olanağı için elverişli bir sosyal öngörüde bulunulmasının mümkün olmadığının ve bu mesafenin nihayetinde sadece NSU ve eylemleri hakkında bildiklerini gerçekten açıklaması durumunda ölçülebileceğinin verilecek hükümde belirtilmesi.“
Schön ve Reinecke’nin mütalaaları bloglarında Almanca olarak yayınlandı. Reinhard Schön’ün 16.12.2017 tarihli mütaalasıyla başlayarak [link: http://www.blog-rechtsanwael.de/zum-bombenanschlag-in-der-keupstr/] metinlerin tamamını okumanızı tavsiye ederiz.
Bugün başka bir mütalaaya sıra gelmedi: Wohlleben’in savunması mahkeme başkanının vermiş olduğu bir karara itiraz edeceklerini söyledi ve bunun için üç saat talep etti, sanık Eminer migreninden, çok sayıda savunma avukatı da hastalıklarından şikayetçi oldular. Duruşma günü bu nedenle 13’ü az geçerek sona erdi.