Aylık arşivler: Mart 2014

27.03.2014

“Karşılıklı olarak birbirinizi kışkırtıyordunuz” – Muhbirler ve muhbir başı

Bugün ilk olarak Juliane Walther’in dün başlayan sorgusuna devam edildi. Tanık pişkince oynadığı ikili oyununa devam etti. Bir yandan hatırlamadıklarını öne sürerek rol yapmayı sürdürdü, diğer yandan kendisini ve yoldaşlarını basının ve sol kamuoyunun asıl kurbanları olarak gösterdi. Sorgunun doruk noktası yine Wohlleben, Gerlach, Mundlos, Böhnhardt ve Zschäpe ile birlikte “Pogromly” oynadıkları akşama dair aklında kalan sıradışı bir şey olmadığını anlatmasıydı: “Bu yalnızca bir grup oyunuydu, karşılıklı olarak birbirinizi kışkırtıyordunuz, normal bir oyun oynadığımda olduğu gibi.”

Thüringen Vatan Koruma lideri Tino Brandt’ın muhbir başı ve artık emekli olan Thüringen “Vatan Korumacı” Wießner’in sorgusu bugün yüzeysel kaldı. Wießner’in Tino Brandt’ın sorgusunun ardından bir kez daha ayrıntılı şekilde sorgulanması gerekiyor. Wießner, Tino Brandt’ın 1994 yılında nasıl işe alındığını, bir kez 2000 yılında ve kati olaraksa 2001 yılında “fişinin nasıl çekildiğini” anlattı. Brandt her zaman son derece işbirlikçi olmuştu, para için herşeyi tedarik etmişti. Resmi daire için yıllar boyunca aşırı sağcılık alanındaki en önemli kaynak olmuştu, o olmadan Eyalet Dairesi’nin makul bilgiler vermesi mümkün değildi. (Bir Anayasayı Koruma Eyalet Dairesi’nin politik değerlendirmelerinin önemli bir kısmını bir muhbirin verdiği bilgilere dayandırması, böyle bir devlet dairesinin feshi için çoktan yeterli bir sebep teşkil ediyor.)

Tanık Wießner üçlünün kaçarken kullandığı aracı Jena’ya geri götüren Andreas Rachhausen ve tanık Juliane Walther’in kendisi için muhbir olarak çalıştıklarını ifade etti.

Wießner’in temsilcisi olarak birçok kez Tino Brandt’la bağlantı kıran tanık Zweigert’in sorgusu bu bağlantıları hatırlamadığını söylediğinden çok daha kısa sürdü.

26.03.2014

Yalanlar ver Masum Gösterme Çabaları V – Juliane Walther

Bugün Juliane Walther sorgulandı. Walther Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin ortadan kayboldukları sırada Ralf Wohlleben’in kız arkadaşıydı. Garajdaki bomba imalathanesinin bulunmasının ardından Böhnhardt başka bir „yoldaşla“ birlikte tanığın meslek okuluna gelmiş, onunla birlikt önce Wohlleben’i uyarmak için Erfurt’a, sonra da evlerinden Zschäpe’nin eşyalarını almak için tekrar Jena’ya gitmişti. Mundlos’un evinden de eşyalarını almak istemişti, ama o anda orada arama yapmakta olan polis tarafından yakalanmış ve doğrudan arama tanığı olarak görevlendirilmişti.

Sorgu sağ camiadan pek çok tanığınkinden daha da sert geçti. Tanık neredeyse hiçbir şey hatırlayamadığını öne sürdü. Heyet Başkanı Hakim Götzl tanığa hafızasındaki boşluklara, (özellikle de iki yıl önce polise daha ayrıntılı bilgiler verdiğinden) inanmadığını fazlasıyla belli etti. Zschäpe und Wohlleben’in avukatları defalarca anamsız itirazlarda bulunarak mahkeme heyeti veya müdahil davacılar tarafından köşeye sıkıştırıldığı zamanlarda tanığın üzerindeki baskıyı azaltmaya çalıştılar.

Tanık her şekilde bir şey bilmediğinde ısrar etti ve kendini „kafasını karıştırmak“ niyetiyle soru soranların ve basının kurbanı gibi göstermeye çalıştı. Aynı zamanda kendine hangi soruların konuyla ilgili olup hangilerinin olmadığını değerlendirme hakkını verdi; mahkeme heyeti başkanı tafından da birçok kez bu konuda azarlandı. Tanık biri tarafından kendine „koçluk“ yapılıyormuş izlenimini veriyordu, örneğin defalarca polis tanıklarından farklı olarak polise verdiği ifadelerin tutanağını bir kez daha okuyamayacağını vurguladı.

Tanık „Üçlünün“, Wohlleben’in ve Kapke’nin ideolojik arka planlarıyla ilgili olarak da sorgulandı, ama burada da kaçamak cevaplar verdi ve onların „sağ eğilimli“ olduklarını söyledi. Zschäpe’nin evinde gözüne çarpan bir şey olmamıştı, gayet normal döşenmiş bir evdi. Ama diğer tanık ifadelerinden örneğin duvarda bir Nazi bayrağı asılı olduğu biliniyordu.

Hiç olmazsa Böhnhardt, Mundlos, Zschäpe, Holger Gerlach ve o zamanlarki erkek arkadaşı Wohlleben ile birlikte „Pogromly“ oyununu oynamış olduklarını anlattı. Sorgusunun tamamında olduğu gibi, oyunun çirkin Yahudi düşmanı içeriklerinden uzak durduğu ne duyuldu ne de hissedildi. Tanık bugün faal şekilde Nazi politikası yürütmüyor gibi görünüyor, kendini yandaş olarak tanımlıyor ama NSU’nun işlediği suçlarda kendinin veya o zamanlarki erkek arkadaşının da sorumluluğu olduğunu itiraf etmeye istekli değil.

Mahkemenin, Jena’nın sağ camiasından tanıkların öne sürdükleri „hafıza boşluklarına“ artık inanmaması sevindirici.

Sorgunun yarın öğleden önce tamamlanması bekleniyor.

25.03.2014

Max-Florian B.’nin ifadesi Zschäpe ve Eminger’in aleyhine

Bugünkü duruşmanın tamamı NSU destekçisi Max Florian B.’nin vermiş olduğu ifadelerin kendisini defalarca sorgulamış olan iki polis memuru tarafından aktarılmasından ibaretti. B.’nin kendisi ifade vermeyi reddediyor.

Max-Florian B., terörist örgüt NSU’nun Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’un ortadan kaybolmasının ardından gelişiminin bilhassa önemli bir evresine bizzat dahil olduğundan suçlamalarla ilgili olarak çok önemli bir tanık. Mahkemenin de B.’nin ifadesine ne kadar önem verdiği, heyet başkanı Hakim Götzl’ün iki memura, çok detaylı şekilde ifade vermelerinin ardından sorgu tutanaklarının neredeyse tamamını yeniden okuması ve teker teker doğrulatmasından da anlaşıldı.

„Üçlü“ başlangıçta B.’nin evinde, B. ise o zamanlarki kız arkadaşı Mandy Struck’un evinde yaşamıştı. İlişkilerinin bitmesinin ardından dördü birden B.’nin evinde kalmışlardı. Ama ondan sonra da, hatta B. görünüşe Nazi camiasından ayrıldıkan sonra da 2009-2010 yıllarına kadar çeşitli görüşmeler ve çok sayıda telefon görüşmesi gerçekleştirmişlerdi. Bu görüşmelerde üçlü B.’ye, onun kimliğini (Mundlos’un B.’nin adına bir pasaportu vardı) kullanmaya devam edebilmek amacıyla yaşamındaki değişiklikleri sormuştu. B. o zaman da üçlüye Mundlos’un pasaportu kullanarak hesap açtığı Commerzbank’dan gelen postalar gibi çeşitli belgeleri iletmişti.

B. çok sayıda sorgulamada anlaşılır şekilde Beate Zschäpe’nin örgütün eşit haklara sahip bir üyesi olduğunu ortaya koymuştu. Zschäpe ona 1996 yılında üzerinde „Yahudi“ yazan bir kuklanın asılması ve bir sahte bomba hazırlanmasında kendisinin görev almadığını, çünkü bunun için fiziksel anlamda yeterince güçlü olmadığını, ama planlama ve diğer eylemlere tamamen dahil olduğunu söylemişti. B.’nin ifadesinden sonra Zschäpe’nin grubun eşdeğer bir üyesi olduğu kesinkes varsayılabilirdi. B.’nin evden taşınmasından sonra da olsa henüz Chemnitz’de kaldığı sırada planlanan ve gerçekleştirilen banka soygunu sırasında grup, B.’nin tarif ettiği yaşam koşulları içerisinde silahlı eylemlerine başlamıştı.

B. sorgu memurlarına da Thomas Starke ve Fiedler kardeşler etrafındaki grubun bu dönemde baş destekçiler arasında olduğunu doğrulamıştı. Starke bundan önceki yıllarda da, üçlüye sahte bombalar için patlayıcı madde sağlamak adına „Blood and Honour“ bağlantılarını kullanmıştı. Burada vahim olan Starke’nin 2000’den 2005 yılına en azından Eyalet Kriminal Dairesi’nin muhbiri de olmasıydı. Starke önümüzdeki hafta sorgulanacak.

Ama sadece Zschäpe değil, müşterek davalı André Eminger de bu ifadeler sonucunda önemli şekilde suçlanıyordu. B. sorguları sırasında Eminger’in en azından üç kez evinde olduğu ve üçlüyü ziyaret ettiği bilgisini vermişti. Eminger’le kimliklerinden birini onlara vermesi konusunu tartışmışlardı, ama B.’nin bilmediği sebeplerden bu gerçekleşmemişti. Böhnhardt ve Mundlos’la yapılan tüm konuşmalarda Eminger’in bahsi geçiyordu. B. üçlüden André Eminger’in çocukları, mesleği ve üzerinde „Die Jew Die“ (Öl Yahudi Öl) yazan dövmeleriyle ilgili bilgi almıştı. B. Eminger’in üçlüyü sıklıkla ziyaret etmesinden dolayı sonraki zamanlarda üçlünün yakınında oturduğunu düşünüyordu. 2011 yılında Eminger B.’yi aramıştı ve onlarla ilgili sadece „Üçlü“den elde edilmesi mümkün olan bilgiler vermişti.

Max-Florian B.’nin ifadelerinin anlatımlarından André Eminger’i üçlünün henüz ortadan kaybolmalarının ardından Chemnitz’de üçlüyle yakın ilişki içinde olduğu ve onları erken dönemde desteklediği kesin şekilde anlaşılıyordu.

B.’nin üçlünün Chemnitz’de kaldıkları dönemin sonuna dair açıklamaları da son derece ilginçti. Üçlünün Chemnitz „camiasında“ mevcudiyetlerinin herkes tarafından bilindiği ve taşınmalarının bu yüzden gerekli olduğuna dair pek çok konuşma olmuştu. O dönemde Nazi camiasındaki muhbir sayısının çokluğu düşünüldüğünde bunun Anayasayı Koruma Dairesi ve adli kovuşturma görevlilerinden gizli kalmış olması mümkün değildi.

20.03.2014

Kapke’nin maskesi düştü

Thürinngen Vatan Koruma’nın kurucularından ve başından bu yana NSU destekçisi olan André Kapke’nin üçüncü tanık sorgusu, Thüringen Vatan Koruma’nın hem Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin ortadan kaybolmalarından önceki hem de sonraki ideolojik içyüzüne açıklık getirdi. TVK’nin faaliyetlerinde görülen Alman olmayanlara karşı ölümcül nefret ve Avrupa Yahudileri’nin katliamından duyulan heyecanı Zschäpe und Wohlleben de paylaşıyordu. Tanığın kısmen provoke edici cevapları bunu gösteriyordu.

Wohlleben’in hiçbir şekilde savunmasının telkin etmek istediği gibi “ılımlı bir ulusalcıya” dönüşmemiş olduğu, aksine tutuklanmasından kısa süre öncesine kadar aktif şekilde nasyonal sosyalist propagandayı sürdürdüğü de açıklık kazandı.

Kapke özellikle de kendisine “Fest der Völker”in (Halkların Festivali) fotoğrafları gösterildiğinde idelojisini masumlaştıramadı. Tüm Avrupa’dan müzik grupları, konuşmacılar ve ziyaretçilerin katıldığı bu politik festivali yıllarca Wohlleben ile birlikte organize etmişlerdi. Üzerinde Silahlı SS örgütü üyelerinin farklı Avrupa bayrakları altında geçit töreni yaptığı bir pankartın görüldüğü sahnenin fotoğraflarını görünce Avrupa’da barış zırvalıkları etmiş olsa da inkarını sürdüremedi.

Fest der Völker’de 2005 ile 2009 yılları arasında sahne almış olan grupların ve konuşmacıların listesi de herşeyi belli ediyordu: Avrupa’nın faşist ve nasyonal sosyalist kampında ünlü olan her şey festivalde mevcuttu, özellikle de “Blood and Honour” çevresinen sayısız grup. İsmini Hitler’in favori yönetmeni Leni Riefenstahl’ın faşist Almanya’daki Olimpiyatlar hakkındaki bir filminden alan festivalde, üyeleri Avrupa’nın tamamında göçmenlere, Yahudi inancına sahip kişilere ve gerçek ya da sözde politik karşıtlarına karşı nefreti körükleyen ve yandaşlarının sürekli saldırı ve cinayetlere karıştığı gruplaşmalar bir araya geliyordu. NSU’nun şu ana dek bilinen destekçileri de büyük oranda “Blood and Honour” çevresindendi.

Kapke’nin TVK’yı çevre dostu, sistemi eleştiren ve provokatif gençlerden kurulu bir grup olarak masum gösterma çabası bununla birlikte kesin şekilde boşa çıktı.

19.03.2014

Federal Savcılık Nazi bir tanığın kritik sorgulamasını yine engelledi: “Biz burada genç bir yargı değiliz!”

Bugünkü duruşmada, 1998’in ikinci yarısında Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe için Chemnitz’de bir daire kiralamış olan şahsın sorgusu esnasında ortam gerginleşti. Hatırlamadıklarını öne sürerek açıkça rol yapan ve kendini temize çıkaran tanığın sorgusu her zamanki yapıya göre ilerledi: Mahkeme Heyeti Başkanı Götzl tanığı yazılı iddianemede bilgisine sunulan noktalar “tamamlanana” kadar sorguladı, ardından ilgisini kaybetti. Müdahil davacılar tanığı köşeğe sıkıştırmayı denedi ve yine Federal Savcılık tarafından sözleri kesildi.

Takiben müdahil dava temsilcilerinin buna tepki olarak bildirdikleri bir görüş belgelendirildi.

En sonda isimleri tek tek anılan müdahil dava avukatları, Beate Zschäpe ve diğerlerinin ceza davası konusunda Federal Başsavcılık temsilcisi Dr. Diemer’in kuramsal itirazına dair aşağıdaki görüşü bildirdiler:

Tanık, müdahil dava avukatı Pınar’ın üçlünün ortadan kaybolma nedeninin 1998 yılında kendisi için “sınırsız derecede önemsiz” mi olduğu sorusu üzerine öyle olduğu cevabını verdi. Çikolata çalmış veya birini öldürmüş olmaları onun için farketmiyordu. Bunun ardından 2011 yılında üçlünün aslında muhtemelen çeşitli cinayetler işlemiş olduklarını medya aracılığıyla öğrendiğinde ne düşündüğü sorusu geldi.

Dr. Diemer bu sorgulamaya kritik bir anda söz hakkı olmadan müdahale ederek müdahil davacılar olayın bağlantısını açıklayamazsa soruya itiraz edeceğini bildirdi.

Kelimesi kelimesine şunları dedi:

“Biz burada genç bir yargı değiliz, tanığın görevi haklılığını ispatlama değil, algıları hakkında ifade vermek.”

Dr. Diemer bununla birlikte gerçekleri ortaya çıkarmanın kendi açısından burada bir rol oynaması gerekmediğini açık etti. Bu soruyla tanığın verdiği bilgilerin inanılırlığı toplu şekilde ve alenen test edilecekti, çünkü tüm cinayet serisinin kendisi için bugüne kadar “önemsiz” olduğunu ima etmişti.

Federal Savcılık bu denetlemeyi bu yerinde keserek engellemek istedi.

Federal Savcılık’ın ifadesi tanığa, itaatsiz ifade veriş şeklinin devlet tarafından güvenceye alındığını belli etti.

Bu arka plan göz önüne alındığında soru apaçık ve sorulmasına izin verilmesi gerekiyor. Ancak tanığın sorgulanmasına devam edilmesi Dr. Diemer’in ifadesi göz önüne alındığında anlamsız.

Av. Kienzle, Av. Pınar, Av. Hoffman, Av. Ilius, Av. v.d. Behrens

18.03.2014

Bugünkü duruşma günü müdahil davacıların iki tanıklık talebi dışında hiç bir sonuç vermedi. Tanık Enrico Theile uzun süren gelgitlerin ardından evine yollandı; bir vekil ile birikte bir kez daha gelmesi gerekecek. Mahkeme açıkça Bavyera geleneklerine uyarak Theile’de de diğer şüpheli tanıklarda olduğu gibi tanık vekili düzenlemesini reddetmişti, ama bu Theile’nin belki de ümit edildiği gibi kapsamlı şekilde ifade vermesi yerine sürüncemelere neden oldu. Tanık Ceska 83 tabanca ile susturucunun İsviçre’den Nazi dükkanı Madley’e iletilmesinde rol oynamakla suçlanıyor. Theile bugün ilginç şekilde dükkanın iki sahibinden birinin kendisine bir avukat önerdiği bilgisini verdi. Bu avukat tanık vekili olarak refakatine verilecek. Yani Nazi camiası da duruşmaya kendi tarzlarında hazırlanıyor gibi görünüyor.

Duruşmaya müdahil davacıların tanıklık talepleriyle devam edildi. Eski muhbir “Tarif”in, yani Michael von Dolsperg’in (doğum adı See) sorgulanması gerekecek. Artık İsveç’te yaşamakta olan Dolsperg kısa süre önce Spiegel’e verdiği bir röportajda André Kapke’nin üçlünün 1998 yılında ortadan kaybolmasından kısa süre önce kendisine onları yanında ağırlayabilir mi diye sorduğunu söylemişti. Bunu muhbir başı ile görüşmüş ve ardından reddetmişti. Deşifre olma tehlikesi Anayasayı Koruma Daires için üçlünün tutuklanmasından daha önemliydi. Dolpsberg “Tarif” adı altında, yeraltında hücre oluşturma ve yaşam hazırlıkları propagandası yaptığı bir gazete çıkarmıştı.

İkinci tanıklık talebi tanık Thomas Gerlach’ın sorgulanmasına yönelik. Gerlach Thüringen Vatan Koruma’nın üyesiydi ve 1998 yılından önce Zschäpe ile bir ilişkisi vardı. Multifonksiyoner olarak geçen 15 yıl içerisinde, NPD ile sıkı ilişki içerisinde olmayan militan camiada sanıklar Wohlleben ve Eminger ile yakın temas içerisinde çalışmıştı. Projelerinden biri lidersiz hücre denen oluşumların yapılandırılmasıydı. NSU destekçi ağından şu ana kadar bilinen hemen hemen herkesi tanıyordu. Thomas Gerlach’ın polis tarafından sorgusu gerçekleştirilmiş gibi görünse de böyle bir sorgu mahkeme heyeti ve dava katılımcılarının dosyaları arasında mevcut değil.

13.03.2014

Halit Yozgat’ın babasının üzücü açıklaması – Kışkırtıcı doğumgünü gazetesi yalnızca bir „ergen zırvalığı“ mı?

Ana duruşma Kassel’de öldürülen Halit Yozgat’ın babasının önceden bildirilmiş olan açıklaması ile başladı. Zschäpe’nin avukatıı Heer, Yozgat’ın müvekkilini haksız yere katil olarak tanımladığı ve açıklamasının yeteri oranda delile dayanmadığı görüşünde olduğundan açıklamayı bir kez kesintiye uğrattı. Bu sinik aranın ardından görüşün okunmasına bölünmeden devam edilebildi.

Yozgat ailesi daha önce olduğu gibi Alman toplumu ve temsilcileri tarafından kendilerini yarı yolda bırakılmış hissettiler. Şansölye Merkel’in geçtiğimiz yıl NSU’nun suçlarını aydınlatmak için her şeyi yapacağına söz vermesi de hiçbir ilerlemeye yol açmadı. Daha önce olduğu gibi mahkeme tüm dosyalara, özellikle de Anayasayı Koruma Dairesi çalışanı Temme’ye karşı açılan davanın dosyalarına delil olarak başvurmadı. Yozgat ailesinin ağırlıklı olarak ailenin çevresine yönelik polis soruşturmalarından dolayı çektiği acı göz ardı edildi.

Yozgat’ın babasının oğlu Halit’in sadece öldürülmekle kalmayıp doğmuş da olduğu Kassel’deki Holländische Straße’nin adının Halit Straße olarak değiştirilmesine yönelik içten dileği şu ana kadar yerine getirilmedi. Kassel’de bir meydana oğlunun adı verildi ama ailenin istediği bu değildi. Böylece baba açıklamasının sonunda çaresizlik içinde Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’ne dönerek, isim değişikliğinin yapılmasını şu sözlerle rica etti:

„Eğer Holländische Straße’nin adının Halit Straße olarak değiştirilmesine karar verirseniz, ben de Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın babalarını isim değiştirme törenine çağıracağım ve onlarla birlikte barış sembolü olarak havaya beyaz güvercin uçuracağım.“

NSU cinayetleri konusunda gerçekten uzlaşmayla ilgilenen biri, burada yanlış makama yöneltilmiş olsa bile bu dileği duymazdan gelmemeli.

Bu hüzün verici açıklamanın ardından 1996’dan 2000’e kadar NSU destekçisi André Kapke ile yakın arkadaşlığı vasıtasıyla Jena Nazi camiası ve bununla birlikte NSU üyeleriyle yakın bağları olan tanık Jana J.’nin sorgusuyla devam edildi. 1998 yılında sanık Wohlleben ile Kapke için Bild gazetesinin stilinde bir „doğumgünü gazetesi“ hazırlamışlardı. Kapke Güney Afrika’daydı ve o da orada üçlünün ortadan kaybolabilmesi için bir olanak arayışındaydı. Dönüşünün ardından hediye olarak „doğumgünü gazetesini“ almıştı.

Gazete Yahudi düşmanı, ırkçı sloganlar, cinayet çağrıları diğer çirkinliklerle doluydu. Tanık kendi el yazısını tanıdı, gazeteyi hazırlamış olduğunu da itiraf etti, ama ayrıntıları hatırlamıyordu. Gazete bugünkü bakış açısından mide bulandırıcıydı, bunu yaptığı için utanıyordu. Ama sağ camiadan 18 yaşındaki birinin bakış açısından gazete „ergen zırvalığı“ndan ibaretti ve o zamanlar düşündüğü üzere Nazi camiasının kriminalize edilmesine bir tepkiydi.

O zamanlar Jena’da hemen hemen herkes sağcı ve yabancı düşmanıydı, daha genç olanlar bunu sadece daha da abartılı olarak yaşıyordu. Jena’daki Nazi camiası çok da büyüktü. Eğer kendinizi sağ camiaya bir şekilde bağlı hissediyorsanız orada iyi yaşayabilirdiniz, Doğu Almanya’daki genel atmosfer buydu.“ Erkek arkadaşı André Kapke açık şekilde „ulusalcı, yabancı düşmanı, ırkçı“ idi. Genel olarak kimseyle ilgili kötü anıları yoktu.

Tanık Beate Zschäpe ile 1997 yılında Zschäpe’nin evinde gerçekleşen bir „kızlar akşamı“nı hatırlıyordu. Zschäpe’nin sevgi dolu şekilde Walli adını verdiği bir silahı vardı. Tanık bunun ne çeşit bir silah olduğunu ise hatırlayamıyordu. Ama Zschäpe’in silahı kazağının altında taşıyabilmek için bir omuz askısı vardı.

Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos, ortadan kaybolmalarının ardından eskisinden daha fazla ön plana çıkmıştılar. Herkes „Üçlü“den bahsediyordu, ancak açık şekilde değil. Bu dönemde polisle köşe kapmaca oynanmaya başlanmıştı. André Kapke’nin erkek kardeşi ortadan kaybolanlar için para toplamak amacıyla bir konser vermişti.

Tanık Jana J. örneğinde „normal“ toplumun büyük kesimlerinden kısmen onay alan, ama her ihtimalde kesinkes reddedilmeyen, gençliğin geniş kesimlerini kapsayabilen güçlü, dinamik bir Nazi hareketi olduğu açık şekilde anlaşılıyordu. Jana J. o zamanlar açık şekilde çevresindeki Nazi camiasına, en çok da çıkarcılık nedeniyle bağlanmış, ideoloji ve davranışlarını kabul etmiş ve bu şekilde toplumsal çevresinde kendini konumlandırmıştı. Bugün Berlin’de pedagog olarak yaşarken yeni yaşam dünyasına uygun şekilde o zamanlarki görüşünü açık şekilde reddediyor.

Tanığın sorgusuna 16 Nisan’da devam edilecek.

12.03.2014

Hessen Anayasayı Koruma Dairesi- Ana hedef: Kendi çalışmalarını korumak

Bugün Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin eski direktörü Lutz Irrgang’ın yanısıra bir kez daha eski çalışanı Temme sorgulandı. Hessen Anayasayı Koruma Dairesi Halil Yozgat cinayetinin ardından, o zaman olay yerinde bulunan Temme’yi korumak, Anayasayı Koruma Dairesi için çalıştığını gizli tutmak ve kaynaklarının anonim kalmasını sağlamak için büyük bir çaba göstermişti. Hessen İç İşleri Bakanlığı polisin soruşturmalarını büyük ölçüde engellemiş ve soruşturma sürecini yönlendirmişti.

Eski direktör Irrgang’ın, söylediğine göre böyle olaylardan haberi yoktu. Bu ya bugün yalan ifade verdiği ya da şefi olduğu görevlinin kendinden önemli bilgileri sakladığı ve bu sayede polisle Federal Savcılık’ın soruşturmalarını sabote ettiği anlamına geliyordu.

Her ihtimalde olayın gerçekleştiği sırada tatildeydi, ancak bir hafta sonra Temme’nin olay yerinde bulunduğunu öğrenmişti. Diğer devlet daireleriyle ilişkisini „Ben idari bir yetkiliydim“ şeklinde açıkladı. Eyalet Emniyet Müdürü’ne makamının „olaydan geri çekileceğini“ garanti etmişti.

Temme gözaltına alınıp olaylarla bağlantısı açığa çıktıktan sonra en önemli görevler Kassel Dış Şubesi’nin işleyişini bir şekilde ayakta tutmak, kaynak teslimi ve görev yerinin güvenliğini sağlamak olmuştu. „Polisin görev yerinin aldığı tedbirlere teknik önlemlerle eşlik etmiş olması“ da zorluklara neden olmuştu. Anayasayı Koruma Dairesi’nin telefonları da dinlenmişti. Gerçek şu ki Hessen Eyalet Dairesi’nin o dönemki tüm faaliyetleri, açıkça tamamen kendi çalışmalarını koruma altına almaya ve „kaynakların“, yani bilgi sağlayan kişiler ve muhbirlerin isimlerinin açığa çıkmasını önlemeye yoğunlaşmıştı.

Ancak ortaya çıkan durum Hessen Eyalet Dairesi’ndeki yapılarda değişikliğe gidilmesini beraberinde getirmemişti. Daire Temme’yi devre dışı bırakmakla yetinmiş ve bununla bütün problemleri çözüldü saymıştı.

Hessen Eyalet Dairesi’nin eski şefi bir yerde o zamanlar Kassel’deki olayın ne anlama geldiğini tamamen anladığını belli etti: „Anayasayı Koruma Dairesi’den bir görevlinin olay sırasında olay yerinde olduğu açıklandığı anda olayların açıklığa kavuşturulmasının zor olduğunu, çünkü suçluların kendilerini yeniden konumlandırmaları gerektiğini elle yazarak kayda geçirmiştim. (…) Temme’nin olay yerindeki mevcudiyetinin açıklanması olayların açığa çıkarılmasını senelerce engelledi. Bu benim şahsi görüşümdü.“

Bu tahmi, sadece kendi çıkarlarını göz önünde bulunduran bir emniyet kurumunun inanılmaz sinizmini ortaya koyuyordu. Kendi personellerini korumak ve cinayetlerin daha hızlı şekilde açığa çıkarılmasına dair muğlak bir umut adına Anayasayı Koruma Dairesi çalışanı Temme’nin kimliği gizli tutulmuştu. Anayasayı Koruma Dairesi çalışanının orada bulunmasına dair basın haberleri tanığın tahminine göre suçluların Anayasayı Koruma Dairesi’nin peşlerinde olduğuna inanmalarına ve bu yüzden faaliyet örgülerini değiştirmelerine yol açmıştı. İşin aslı Kassel’deki cinayet, göçmen bir serbest meslek sahibine yönelik son cinayetti. Bir Anayasayı Koruma Dairesi çalışanının orada bulunduğunun açığa çıkması bu teoriye göre cinayet serisinde kırılmaya yol açmış ve benzeri cinayetlerin devam etmesini önlemişti. Ama Hessen Eyalet Dairesi’nin eski şefi bugün hala Temme’nin kimliğinin gizli tutulmuş olmasını diliyor ve kendi teorisine göre benzeri diğer cinayetlerin devam etmiş olmasını göze almayı tercih ediyor. Irrgang’ın temsilcisi olduğu (Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nde de göçmenler, Türkler veya İslamcıların sorumlu tutulmuş olduğu) cinayetlerin bu şekilde daha erken aydınlatılması umudunun yanlış olduğu ortaya çıkmış sayılabilirdi. Ancak Irrgang’ın tezinin sadece daha o zamanlardan cinayetlerin politik bir arka plana sahip olduğu varsayıldığında anlamlı olacağının altını çizmek gerekiyor.

Tanık Temme ifadeleriyle ilgili mevcut çelişkilerin hiçbirine açıklama getiremedi. Yine bir şey hatırlamadığını iddia etti. Sorgusu yine sonlandırılamadı, en azından bir kez daha hakim önüne çıkması gerekiyor.

11.03.2014

Hessen Anayasayı Koruma Dairesi – Çelişkiler açıklığa kavuşturulmadı

Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi, bugün ve yarın bir kez daha duruşmanın merkezinde yer alıyor. Bugün Eyalet Dairesi çalışanı Temme’nin amirlerinden biri sorgulandı, yarınsa ilk olarak eski direktörü Irrgang ve ardından bir kez daha Temme sorgulanacak. Temme’nin eskiden bir üstü olan tanıksa şu anda hasta ve daha sonra sorgulanmak durumunda.

Ama ilk olarak soruşturmayı yürüten polisin, Temme’nin 2006 yılında Kassel’deki internet cafe’yi ziyaretini yeniden canlandırdığı bir video gösterildi. Özellikle Temme’nin kafeden ayrılmasının kısa süre öncesinde bir kez daha arkasını döndüğü, tezgaha parayı koyduğu ve bu esnada boyunun uzunluğundan dolayı görünür şekilde tezgaha eğildiği sahne anlamlıydı. Temme (bu filme göre de) tezgahın arkasında yatmakta olan ağır yaralı veya ölü Halil Yozgat’ı görmüş olmalıydı. Temme’nin tezgahın arkasını görmediğine dair tasviri böylece daha da inanılmaz bir hal aldı. İfadelerinin tutarsızlığı eski amirinin sorgusu sırasında daha da açıklık kazandı. Eski amiri cinayetin sonrasındaki pazartesi günü kendi amirinin emri üzerine Temme’ye Devlet Güvenliği Dairesi’nden cinayetle ilgili bilgi edinme görevini vermişti. Anayasayı Koruma Dairesi, öldürülen kişi “Kassel’de yaşayan bir Türk” olduğundan cinayetin İslamcı bir arka plana sahip olup olmadığını açıklığa kavuşturmak istiyordu. Temme amirine “Almanya çapında bir cinayet serisi” veya “bir seri katil cinayetinin” söz konusu olabileceğini söylemişti, ama amiri onun bunu ne zaman söylediğini ve bu bilgileri nereden edindiğini tam bilmiyordu. Her ihtimalde sorup öğrenmemişti.

Temme, internet kafede daha önce bulunmuş olduğundan bahsetmemişti. Internet kafeler zaten “çok sayıda yabancının da yaşadığı bölgelerde“ bulunduklarından çalıştığı dairenin çalışanları tarafından kullanılmamalıydı. Tanığın verdiği bu bilgiler, Hessen Eyalet Dairesi’nde çalışmaların ne derece düşük ve ırkçı önyargıların etkisindeki bir seviyede yürütüldüğünü ortaya koyuyordu.

Bunun yanında tanığın Temme’ye verdiği görevle ilgili ifadesi, Temme’nin haftasonunun ardından Emniyet Müdürlüğü’nde bulunduğu, ama cinayetten en fazla laf arasında söz ettiğine dair vermiş olduğu ifadeyle de taban tabana çelişiyordu. Temme buna ilaveten (yine tanığın ifadelerine ters olarak) sadece bu internet kafeye gitmeye izni olmadığını ve bunun somut sebebinin gözetlenen kişilerin gidip geldiği bir camiye yakınlığı olduğunu da iddia etmişti.

Tanığın ifadeleri aynı zamanda Eyalet Dairesi’nin diğer çalışanlarının da Temme ile yaptıkları konuşmalara dair verdikleri bilgilerle çelişiyordu. Anayasayı Koruma Dairesi halen aydınlatma yerine karışıklık yuvası olmayı sürdürüyor.

Eyalet Dairesi’nde kuşkusuz dikkat çekici ve karakteristik olansa uzun bir süre boyunca soruşturma görevlilerine yalan söylemiş olan ve bugün hala “bir şey görmediğini” öne süren Temme’nin mesleki anlamda nasıl değerlendirildiği: Hırslı ve çalışkandı biriydi, bu yönü amirleri tarafından takdir ediliyordu ve hatta kısmen örnek alınacak biri olarak bile görülüyordu.