Aylık arşivler: Şubat 2015

26.02.2015

Nazi tanıklar gündelik yalanlarına devam ediyor

Bugün ilk olarak Jena’nın sağcı çevresinden Carsten Schultze’nin camiadan onunla birlikte geri çekilmiş olan eski bir kız arkadaşı ifade verdi. Gençlik yıllarından bu yana dostu olan Schultze’yi suçlamamak için görünür şekilde çaba gösterdi. Özellikle de onu camiada bağımsız bir rol oynamayan ve sadece başkaları tarafından (özellikle de André Kapke und Ralf Wohlleben tarafından) „yollanan“ ve sadece gençlik faaliyetlerinde bulunan biri olarak göstermeye çalıştı. Schultze’nin kendisi gibi tanık da hem kendisinin hem de Schultze’nin politik görüşe sahip olmadıkları, sadece şahsi sorunlardan dolayı Nazi çevrelerine girdikleri izlenimini uyandırmaya çalıştı.

İfadesi açık şekilde Schultze’nin kendini anlatması gibi objektif olmaktan aşırı uzaktaydı: Wohlleben ve Kapke’nin tanığın söylediği gibi Jena’nın Nazi camiasında lider rol üstlendikleri muhakkak doğruydu. Bu yüzden tüm diğer yandaşların kendi fikirlerine sahip olmadıkları ise belki 12-13 yaşlarında aralarına katılanlar için geçerli olabilirdi. Ama JN’de (Genç Sosyal Demokratlar) lider bir rol üstlenen ve üçlünün desteklenmesinde kendisine boş yere Wohlleben’in “sağ” eli denmeyen Carsten Schultze söz konusu olduğunda bu geçerli değildi.
Tanık çok duygulanmış bir halde Schultze ile ilk karşılaşmalarından bahsetti. İkisi gençlik kulübüne giderken birlikte bir evsizin “birasını çalmışlardı.”

Wohlleben’in savunması tanığı yalancı çıkarmaya çalıştı, ama bunun tam tersini elde etti. Tanık soru üzerine Wohlleben’in haftasonu eğitimlerine artık katılmak istemediği için sadece onu tüm grup önünde kendini açıklamaya zorlamakla kalmadığını, döner yiyen bir gence de sataştığını söyledi. Wohlleben bu genci grubun önünde şınav çekmeye zorlamış ve bir dahaki sefer bir Güney Afrika kamçısıyla cezalandırmakla tehdit etmişti. André Kapke de genç yoldaşları hep rahatsız ediyordu. Sadece Schultze ona bir keresinde onları rahat bırakmasını söylemişti. Yani anlaşılan o ki Schultze Kapke’yi açık şekilde eleştiride bile bulunabildiğine göre hiyerarşide tanığın inandırmaya çalıştığı gibi o kadar da düşük bir yerde değildi.

Zschäpe’yi sadece bir kez görmüştü. Böhnhardt ve Mundlos’u hiç görmemişti. Ancak üçlü hakkında gazilermiş gibi konuşuluyordu, çünkü „mücadele ediyor“ ve „eyleme geçiyorlardı“.
NSU’nun açığa çıkmasının ardından Schultze tanığa “onlara” o zamanlar bir silah getirdiğini söylemişti. Şimdi alakası olan bu silahın cinayetlerde kullanıldığından korkuyordu. Ayrıntıları anlatmamıştı, kendisi de üstelememiş ve sormamıştı.

Bunun sonrasında dün sorgulanan Gunter Fiedler’in kardeşi olan Chemnitzli Armin Fiedler sorgulandı. Bu davada Nazi camiasının (eski?) üyelerinde çok tipik olduğu üzere inatçı hatırlamamalar yoluyla olayların aydınlatılmasının engellendiği ve bu şekilde nihayetinde sanıklara hala bağlı olduklarını ifade ettikleri bir sorgu daha gerçekleşti. Tanık Armin Fiedler de zaten kanıtlanmış olanı doğruladı: Thomas Starke kendisiyle ve kardeşiyle konuşmuştu. „Başlarına bela açmış“ olan ve bir „sığınağa“ ihtiyacı olan üç kişi vardı. Kendisi ve kardeşi Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’un onun erkek arkadaşının evinde kalmaları için Mandy Struck’a başvurmuşlardı. 1998 yılının başlangıcından sonbaharına kadar onları iki üç kez ziyaret etmişlerdi. Kardeşi kimliğini ve başka belgeleri, Uwe Böhnhardt onun ismine bir pasaport başvurusu yapabilsin ve pasaportunu edinebilsin diye ona vermişti. Ama ortadan kaybolanların yurtdışına yerleşmeyecekleri belli olduğunda kardeşi ondan hesap sormuştu. Tanık bunun dışında bir şey hatırlamıyordu.

Tüm bu olan biten içerisinde Wohlleben’in savunmasının, “Blood & Honour” Saksonya’nın NSU’nun yapısı ile bağlantısını göz önüne alarak sorumluluğu müvekkilinden alma çabasının başarısız olarak değerlendirilebileceği tespit edildi. B&H Saksonya’nın 1998 yazında üçlüyü desteklemeye karar verdiği ve böylece silahlı eylemlerde bulunan farklı gruplardan oluşan bir ağ ortaya çıktığına dair önemli kanıtlar bulunsa da şu ana kadarki deliller Wohlleben’in sadece Ceska’yı tedarik etmekle kalmayıp Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’un kaçmaları ve desteklenmelerinde merkezi bir figür olarak illegal şekilde hareket ettiğini açık şekilde ortaya koydı.

Bunun sonrasında müdahil davacılardan Yozgat’ın Kassel’deki cinayet ve Anayasayı Koruma Dairesi’nden Andreas Temme’nin buradaki rolüne dair günlerdir beklenen delil tespiti dilekçesi verildi. Talep edilenler arasında Hessen Anayasayı Koruma Dairesi’nden başka çalışanların da sorgulanması, Temme’nin dinlenmiş olan telefon görüşmelerinin sunulması ve Hessen Eyaleti Başbakanı Bouffier’in sorgulanması var. (Konuyla ilgili detaylı bilgileri aşağıdaki linklerde bulabilirsiniz: Da-tun-sich-weitere-Abgruende-auf ve Hinweise-auf-Verstrickung-des-Verfassungsschutzes). Federal Savcılık dilekçelerin reddedilmesi için başvuruda bulunarak „olmaması gereken bir şey olmuş olamaz„ anafikriyle teknokratik ve politik anlamda transparan bir görüş bildirdi. Müdahil davacılar buna karşılık vererek Anayasayı Koruma Dairesi’nin Kassel cinayetine karışmasına dair en uzak görünen ihtimalin bile doğal olarak elde bulunan tüm imkanlarla açıklığa kavuşturulması gerektiğini bir kez daha belirttiler. Zschäpe’nin savunması ise dilekçelere Federal Başsavcılığın aksine önceden bakamadıkları için kızgındı.

25.02.2015

Chemnitzli tanıklar: Birkaç detay, çok sayıda yüz ve Wohlleben’i aklayan hala yok

Bugün Chemnitz bölgesinden iki tanık sorgulandı. İkisi de Wohlleben’in savunmasının verdiği dilekçe üzerine çağrılmışlardı. Savunma, NSU’ya verilen desteğin sorumluluğunu Wohlleben’den alıp tamamen “Blood & Honour” Saksonya’ya yüklemeye çabalıyor.

Bu plan bugünkü tanıklarda da başarılı olmadı. İki tanık yine de fazla bilgi vermemeye çalıştılar. Kendilerinden önceki çok sayıda Nazi tanık gibi genel olarak zaten kanıtlanmış olanları doğruladılar. Onun dışında ya masal anlattılar ya da hatırlamadıklarını öne sürdüler.
İlk olarak Chemnizli “88liler”den Gunter Fiedler geldi. Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ın ortadan kaybolmalarının ardından kardeşi ve kendisinin onlara bir ev sağlamış olduklarını doğruladı. B&H şefi Thomas Starke onlarla üçlünün kalacak bir yere ihtiyacı olduğu, polisten kaçtıklarıyla ilgili olarak konuşmuştu. Fiedlerler ilk olarak Mandy Struck’la konuşmuşlardı, o da onları üçlünün sonunda yanlarında kaldığı arkadaşı Max-Florian B.’ye yönlendirmişti.
Tanık bunun dışında (polisteki sorgusundan farklı olarak) kimliğini onlara verdiğini, böylelikle Böhnhardt’ın onun adına bir pasaport başvurusunda bulunup bu pasaportu aldığını doğruladı. Ama çok da inandırıcı olmayan bir şekilde bu pasaportu daha sonra geri alıp yok ettiğini söyledi. Bunun dışında üçlüyle esasen bir teması olmamıştı ve haklarında başka bir şey bilmiyordu.
Verdiği bilgiler kendi içlerinde inandırıcı değillerdi. Özellikle de destek eylemleri için hiçbir motif gösteremedi ve eski ifadeleriyle ilgili olarak da çelişki içine düştü. Tanık özellikle de NSU’nun Frühlingstraße’deki evinde neden üzerinde Fiedler ailesinin biyografik bilgilerinin bulunduğu bir kağıt bulunduğunu, yani Böhnhardt’ın anlaşılan o ki bu kimlik bilgilerini kullanmaya devam ettiğini açıklayamadı.

Tanık belli ki Chemnitz Nazi camiasının sabit bir üyesi olarak, polis tarafından aranan “yoldaşlarına” ev ve kişisel belgeleri sorgulamadan sağlamaya hazırdı. Bu camianın üyeleri suç eylemlerine dahil olmaya belli ki çok hazırlardı.

İkinci tanık olan Jörg Winter, “Blood & Honour” Saksonya’nın üyesiydi ve 1990’lı yılların ortasında o zamanlar halen Jena’da aktif olan Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos için 2 kilogram TNT tedarik etmişti. Bunun aracılığını da Thomas Starke yapmıştı. Patlayıcı madde taşındığını doğruladı, ama anlattığı hikaye inandırıcı değildi. Buna göre patlayıcıyı bunun kısa süre ardından ölen bir tanıdığından muhafaza etmek üzere almıştı ve Starke ona tesadüfen bu konudan bahsettiğinde, “şans eseri” hemen verebilmişti. Bunun başka biri için olduğunu da bilmiyordu, Starke’nin patlayıcıyla biraz “deney yapmak” istediğini düşünmüştü.

Bu tanığın ifadesinde ilginç olan bir yandan “B&H” Saksonya’nın yapısıyla ilgili verdiği bilgiler, diğer yandan da “B&H” Saksonya’nın Hammerskins’e ve sanık Eminger’e olan özel yakınlığıyla ilgili anlattıklarıydı. Eminger önce “B&H” üyesi olmak istemişti, ama “B&H” yasağı yüzünden bu engellenmişti. Bunun üzerine kardeşiyle birlikte Hammerskins’in ideolojisini örnek alan “Erzgebirge Beyaz Kardeşliği”ni kurmuştu. Winter’in ifadesi de bağlayıcı bir unsur olan Eminger’in üzerinden,”B&H” yasağının ve bununla bağlantılı olarak o ana kadarki destekçiler üzerinde oluşan takip baskısının sonrasında çekirdek üçlüye destek sağlanmaya devam edilmiş olduğunu gösterdi.

24.02.2015

Zwickau’daki günlük yaşam hakkında

Bugünkü duruşma Beate Zschäpe’nin hastalığı nedeniyle henüz öğlen saatlerinde sona erdi.
Sadece NSU’nun Zwickau’daki Polenzstraße’den eski bir kadın komşusu, “Lise” ve “Lisa” olarak tanıdığı Beate Zschäpe ile olan iletişiminden bahsetti. Sadece Zschäpe ile teması olmuştu, iki adamdan sadece birini onun erkek arkadaşı olarak biliyordu, ama o da sıklıkla yoktu, “işteydi”.
Zschäpe taşınmasının ardından da Frühlingstraße’ye ara sıra ziyarete geliyordu. Tanık onu konuşması zevkli biri olarak algılamıştı, onunla sohbet etmek zevkliydi. Ama en çok dinliyor ve kendisi hakkında az şey anlatıyordu.

Son ziyaretlerinden birinde bir başka kadın komşuyla para konusunda bir kavga çıkmıştı, Zschäpe çok agresifleşmişti: “Ona bir tane patlatacağını düşündüm.” Son ziyaretinde, yani Frühlingstraße’deki patlamanın yaklaşık 14 gün öncesinde çok stresli görünüyordu ve her zamankinden daha fazla içtiği belliydi. Ama her şeyin yolunda olduğunu söylemişti.
Bu tanığın, söylediğine göre Zschäpe’nin diğer komşularıyla sürdürdüğü Alman günlük hayatından (bkz. 03.02.2014 ve 9.-11.12.2013 tarihli bloglar) hiç haberi yoktu. Politik görüşleri hakkında bir şey söylemiyorlardı, “yoksa onunla bir daha konuşmazdım.”

Zschäpe’nin savunması tanığa belli bir çizgisi olmayan veya anlamlı sonuçlar vermeyen bir dizi soru sordu.

12.02.2015-23.02.2015 Duruşma arası

S.’nin müdahil dava yetkisinin iptali ve avukatı Alexander Hoffmann’ın davadan alınması için verilen dilekçe reddedildi

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi, 12 Şubat 2015’te verdiği kararla Zschäpe’nin savunmasının bir müdahil davacının müdahil dava yetkisinin iptali için verdiği dilekçeyi beklendiği üzere reddetti. Avukat Hoffman davada kalacak.

Bu kararın verilmesi bekleniyordu. Zschäpe’nin savunmasının dilekçesi başından bu yana tamamen bir dikkati dağıtma manevrasıydı. Zschäpe’nin avukatları bu dilekçeyle kendilerine rahatsızlık veren bir müdahil dava avukatını davadan çıkarmaya çalıştılar. Ama asıl mesele sadece az sayıdaki ağır yaralı şahsı olayın gerçek kurbanları olarak kabul ederek Köln’deki Keupstaße’de gerçekleşen çivili bomba saldırısının ölümcül boyutunu gizleme çabasıydı. Saldırı esnasında bombanın dolaysız olarak yakınında bulunan ve sadece tesadüfen bombanın parçalarına maruz kalmayan bir şahsın bombanın mağduru olmadığı iddiası ile bu saldırının Keupstraße’nin tüm sakinlerine yönelik olduğu gerçeği geri planda kalacaktı.

Mahkeme heyeti karara gerekçe olarak müdahil dava izni verilirken müdahil davacının çivili bombanın etki alanında bulunduğundan ve böylelikle sanık Zschäpe’nin yargılanmasının mümkün olduğundan yola çıkılmış olduğunu gösterdi. Dava delillerinin bunu kanıtlayıp kanıtlamaması (Zschäpe’nin savunması kanıtlamadığını öne sürmek içi sayfalarca yazı yazdı) karar için önem taşımıyordu.

12.02.2015

Bugünkü duruşma günü sanık Beate Zschäpe’nin hasta olması nedeniyle iptal edildi.

Önümüzdeki hafta da duruşma arası olduğundan dava 24 Şubat Salı günü, NSU’nun Zwickau’daki komşuları ve Carsten Szczepanski’nin eski muhbir yöneticisi olan ve bugün Saksonya Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı olarak görev yapan Gordian Meyer-Plath ile devam edecek.

11.02.2015

Keupstraße’deki çivili bombanın tehlikesi ve şu ana kadarki en pişkin Nazi tanık

Bugün ilk olarak Kasselli “Sturm 18’in” lideri olan ve daha birkaç gün önce şiddet suçundan dolayı 2,5 yıl hapis cezasına çarptırılan Bernd Tödter ifade vermek üzere çağrıldı. Tödter 90’lı yılların klasik Nazi dazlak kıyafetleri ile kafası kazınmış şekilde, bombacı ceketi ve “Sturm 18” t-shirtü ile salona geldi.

Önceki tutukluluklarından birinde polise Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt ile 2006 yılında Halit Yozgat’ın Kassel’de öldürülmesinden önce gerçekleşen bir görüşmeyle ilgili bilgi verebileceğini söylemişti. Tödter bugün bundan haberi yokmuş gibi davrandı ve daha önce hiçbir tanığın olmadığı kadar pişkin şekilde ifade vermeyi reddetmekle yalan ifade vermeyi bir araya getirmeye çalıştı: İlk olarak kendisini ceza takibi tehlikesi altına sokmamak için bilgi vermek istemedi. Mahkeme Heyeti Başkani Hakim Götzl’ü ifade vermeyi reddetme hakkının olmadığına işaret etmesi üzerine “O halde hiçbir şey hatırlamıyorum.” dedi. Hakim sabırla tanığı polisle olan konuşmalarının içeriğiyle ilgili olarak sorgulamaya çalıştı ama tanık blokajına devam etti.
Sorguya ara verildi ve yarın devam edilecek. Tanığa ifade vermeyi reddetmekten dolayı ceza verilecek mi ya da “sadece” yalan ifade vermekten dolayı bir ceza davası mı açılacak zaman gösterecek.

Akşamüstü iki bilirkişi Keupstraße’deki çivili bombanın etkisi hakkındaki raporlarını sundular. Keupstraße’de kimsenin ölmemiş olmasının çok büyük bir şans olduğunu bir kez daha belirttiler: Bomba uzmanı Dr. Mölle’nin söylediğine göre 25 metreden fazla uzaklıktaki çiviler bile isabet etmeleri durumunda kafa veya beden bölgesinde ölümcül yaralanmalara yol açacak bir hıza sahiplerdi. Gaz tüpünün kırılan parçalarından söz etmeye gerek bile yok. Adli tıpçı Dr. Peschel’in dediğine göre en büyük parça kinetik enerjisi açısından fil avında kullanılan av silahı ile makinalı tüfek arasında bir yerde. Ama 100 metreye kadar olan uzaklıklarda da baş ve beden bölgesinde akut yaralanmalar meydana gelebilir.

Dr. Peschel’in gözdeki yaralanmalardan kesiklere, kemik kırılmaları ve yanıklardan mide içeriğinin yutulması sonucu oluşan ve hayati tehlike içeren yaralanmalara kadar patlama sonucu oluşan çeşitli yaralanmaları sayması dehşet uyandırıcıydı. Buna ilaveten çoğu yaralının sözünü ettiği ve tıbbi bilirkişi Dr. Peschel’in daha ayrıntılı şekilde anlatamadığı psikolojik etkiler (avukat Hoffmann’ın temsil ettiği müdahil davacı açısından da) vardı. Bilirkişi yine de açık şekilde korku bozukluklarının, travma sonrası stres bozukluklarının çoğunlukla yıllar içerisinde kronik hale gelen tipik niteliklerinden olduğuna işaret etti. Ancak mahkeme salonu böylesi bir teşhisin doğruluğunu kontrol etmek için doğru yer değildi. Zschäpe’nin savunması tipik şekilde açıklamaları sırasında bilirkişinin sözünü kesmeye ve ona haddini bildirmeye çalıştı.

Burada tanık olarak ifade vermiş olan tüm Keupstraße sakinlerinin ölümcül yaralamaların mümkün olduğu bir bölgede bulunuyor oldukları bir kez daha açıklık kazandı. Hoffmann’ın müvekkilinin eviyle ilgili net şekilde soru sorması üzerine bomba uzmanı ön tarafta bulunan odalarda ölümcül yaralanmaların mümkün olduğunu onayladı. Böylelikle Hoffmann’ın dün yaptığı açıklama bir kez daha doğrulandı: Zschäpe’nin savunmasının müvekkilinin müdahil dava hakkını geri almak üzere verdiği dilekçenin hukuki açıdan başarı şansı yoktu, bunun tamamen bir propaganda dilekçesi olduğuna dair şüphesi vardı. Müdahil davacıların sayıca çokluğu bugün bir kez daha açıkça görüldüğü üzere, Keupstraße sakinlerinin olabildiğince büyük bir kısmını katletme ve sürme amacıyla burada kullanılan bombanın özel tehlikesinden ileri geliyordu.

10.02.2015

Zschäpe’nin savunmasının verdiği dilekçe ve yine hatırlama güçlüğü çeken bir tanık

Bugün ilk olarak Keupstraße’deki çivili bomba saldırısının başka bir mağduru ifade verdi. Bu kişi bombanın önünde patladığı kuaför salonunun müşterisiydi. Mucizevi şekilde yaralanmamıştı; o esnada yanında olan kız arkadaşında kesikler, yanıklar, kulak zarında hasar vardı ve önemli psikolojik sorunlar yaşamıştı: “Patlamanın sonrasındaki günlerde sadece telefon çaldığında bile yerinden sıçrıyordu.” Bu tanık da başka bir zaman ifade vermek üzere çağrıldı.

Ardından, geçen hafta verilen ve avukat Hoffmann’ın müvekkilinin müdahil dava yetkisini elinden almaya yönelik dilekçeyle ilgili görüş bildirildi. Federal Başsavcılık tanığın cinayet teşebbüsünün mağduru olmadığını, ama her ihtimalde tehlikeli bir yaralama teşebbüsünün kurbanı olduğunu ve bu yüzden müdahil dava hakkının devam ettiğini belirtti. Hoffmann dilekçenin hukuki açıdan hiçbir şekilde başarı şansının bulunmadığını ve bu yüzden aslen propaganda yapmaya yaradığı izleniminin oluştuğunu bir kez daha açıkladı. Sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Bombanın patlama etkisine dair bilirkişi raporu henüz hazırlanmadan bir müdahil davacının mağdurluğunu sorgulamaya yönelik bu çaba, sadece az sayıdaki ağır yaralıyı saldırının gerçek kurbanları kabul ederek saldırının öldürücü boyutunu gizlemeyi hedefliyor. Hesaplanan şu: Bombalı saldırı sırasında bombanın dolaysız olarak yakınında bulunan ve sadece tesadüf eseri bombanın parçalarına maruz kalmayan bir kişinin bomba mağuru olmadığı kabul edilirse saldırının Keupstraße’nin tüm sakinlerine yönelik olduğu geri planda kalır. Keupstraße’deki çivili bombanın patlama yönü kelimenin tam anlamıyla teröre işaret ediyor. Bu tespit sanık Zschäpe’yi de ağır şekilde zan altında bırakıyor. Savunmasının verdiği dilekçe sadece bu gerçeği saptırmaya yönelik olabilir. Geri çevrilmesi gerekiyor.”

Avukat Pınar bu görüşe katılarak ilaveten çivili bomba saldırısının nefret suçu ve göçmen niteliklerinden dolayı göçmenlere yönelik saldırı karakterine dikkat çekti. Zschäpe ve Wohlleben’in savunmaları açık şekilde saldırının bu karakterinin daha ayrıntılı şekilde tanımlanmasını istemedi. Başka müdahil dava avukatları da avukat Hoffmann’ın ifadelerine katıldılar.

Mahkeme akşamüstü, 3.2.205‘te ifade vermiş olan Nazi tanığın sorgusuna devam etti. İlk sorguda olduğu gibi pek hatırlamadığını öne sürdü, ama kanıtlanması mümkün olayları kesin şekilde yalanlamaktan da kaçındı. Sabit olarak tekrarladığı basmakalıp sözler “reddetmek istemiyorum”, “mümkün”, “öyle olmuş olabilir” idi. Böhnhardt, Mundlos, Zschäpe ve Jenalı yoldaşlarının 1990’ların başından bu yana Chemnitz’le bağlantılarının olduğu bir kez daha açıklık kazandı. Özellikle de Wohlleben’in savunmasının delil iddiaları (Chemnitzli tanıkların Wohlleben’i tanımıyor olduğu, “Üçlü”nün Chemnitz’de diğer çevrelerden bağımsız olarak radikalleştiği vs.) doğrulanmadı. Aksine tanık bir polis sorgusunda Wohlleben’i “Thüringenli Wolle” olarak teşhis ettiğini onaylamak durumunda kaldı.

05.02.2015

Wohlleben halen aklanmıyor. Ve:  Zschäpe’nin savunmasının rahatsızlık veren bir müdahil dava avukatından kurtulma çabası

Duruşma günü sanık Schultze ile konuşmaları hakıında bilgi veren bir Düsseldorf Gençlik Mahkemesi Adli Yardımı’ndan bir çalışanın raporu ile çok sakin şekilde başladı. Schultze’nin kendisinin zaten kapsamlı bilgiler vermesinin ardından bu tanıktan öğrenilecek fazla yeni bilgi yoktu. Önümüzdeki haftalarda Schultze’nin olayların gerçekleştiği sırada hala bir genç olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorusuyla ilgilenen bir bilirkişi raporu hazırlanacak.

Ardından “Blood and Honour” Saksonya’dan merkezi bir kişilik olan Andreas Graupner tanık olarak sorgulandı. O da Wohlleben’in savunmasının dilekçesi üzerine çağrılmıştı ve özellikle 8.10.1998 tarihinde Wilsdruff’da gerçekleşen ve NSU’ya destek verilmesine karar verilen bir “B&H” toplantısında Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın bulunduğuna dair tanıklık etmesi gerekiyordu.

2011’den bu yana Baden-Württemberg’de yaşayan Graupner, “B&H”ye yakın duran Noie Werte müzik grubunun üyesi olarak ülke çapında bilinirlik kazanmıştı. NSU’nun işlenen suçların sorumluluğunu üstlendiği, Frühlingstraße’deki bilgisayarlarda bulunan videolardaki müzik bu gruba aitti. Ayrıca grubun başka bir üyesi kısa bir süre Wohlleben’in avukatı Schneiders’le aynı avukatlık bürosunda avukat olarak çalışmıştı.

Ama Graupner Wohlleben’i korumaya hiçbir şekilde çalışmadı, aksine kendinden önce ifade veren birçok Nazi tanık gibi davrandı: utanmaz, hatırlamadığını öne sürerek aldatmaya çalışan, yalancı. İki kez açık şekilde yalan ifade vererek tavrını çekinmeden sürdürdü. Heyet Başkanı Hakim Götzl bu tanıktan bir şey öğrenme çabalarına oldukça hızlı şekilde son verdi. Wohlleben’in savunması da yine hızlı şekilde başarısızlığa uğradı. Sadece müdahil dava avukatı Lunnebach yalanını ortaya koyup Nazi görüşlerinden açık şekilde bahsederek tanığı kısa süreliğine şaşırtmayı başardı. Wohlleben’in savunmasının “Üçlünün radikalleşmesinin” suçunu “B&H” Saksonya’ya yükleyip bununla Wohlleben’i aklama stratejisi başarısızlığa uğradı.

Son olarak Zschäpe’nin savunması, geçen hafta duyurduğu ve bu blogun iki yazarından biri olan avukat Alexander Hoffmann’ı ve müvekkilini davadan çıkarma amacını güden dilekçelerini verdi.

Müdahil dava izninin iptal edilmesi gerçekten de mümkün, ama bu sadece müdahil davanın başından bu yana geçersiz olduğu durumlarda mümkün, örneğin bir dava dilekçesinin eksik olması durumunda. Ancak Zschäpe’nin savunması geçtiğimiz haftaların delillerinin mağdurun çivili bomba aracılığıyla gerçekleştirilen bir cinayet teşebbüsü veya tehlikeli bir yaralanmanın kurbanı olmadığını gösterdiğini çünkü bombanın onun evinden 22 metre uzaklıkta patladığını iddia ediyor.

Ama sadece bu sebep müdahil dava izninin iptaline yol açamaz çünkü mahkeme somut tehlike, bombanın etki alanı ve yaralanma ile ilgili sorulara ancak hüküm verilmesinin ardından cevap verecek. Ve müdahil davanın meşruluğuna dair hukuki sorulara mahkeme, esas duruşmayı açma ve böylece Keupstraße’deki saldırıyı hukuki açıdan fiziksel yaralanmaya maruz kalmayan ama Keupstraße civarında bulunan çok sayıda kişiye yönelik bir cinayet teşebbüsü olarak değerlendirme kararıyla zaten cevabını vermişti.

Müdahil dava avukatı Lunnebach görüş bildirerek Zschäpe’nin savunmasının enerjilerini kendilerini rahatsız eden müdahil dava temsilcileriyle savaşmak yerine müvekkillerini savunan dilekçelere saklamaları gerektiğini belirtti.

04.02.2015

Keupstraße’nin ölçümü

Tanıklardan biri (Uwe Mundlos’un bir gençlik arkadaşı) gelmediğinden, bugünkü duruşma büyük ölçüde çeşitli olay yeri taslakları üzerinden Keupstraße’deki kimi evlerin çivili bombadan ne kadar uzaklıkta olduğuna dair bilgi veren bir polis memurunun sorgusuyla sınırlı kaldı. Tanığın elinde bir emlak listesinin kopyası ve bir helikopterden çekilmiş çeşitli fotoğrafların bir araya gelmesiyle oluşan özel bir fotoğraf vardı. Ancak hazırlanması çok zahmetli olan bu fotoğraf kaydı zorluklara yol açtı ve tanık ancak birkaç aranın ardından komşu evlerin çivili bombalı bisikletin bulunduğu yerden uzaklığına dair bilgi vermeye başlayabildi.

Savunmanın geçtiğimiz hafta vereceğini duyurduğu dilekçelerse verilmedi.

03.02.2015

Wohlleben’in savunmasının tanıkları – Görünürde aklama yok

Bugün “Blood & Honour” Saksonya çevresinden Wohlleben’in savunmasının 13.01.2015 tarihindeki dilekçelerinde isimlerini verdiği ilk iki tanık dinlendi. Savunma onların ifadeleriyle Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’un “B&H” Saksonya’nın etkisi altında radikalleşerek NSU’ya dönüştüğünü ve sanık Wohlleben’in “B&H” Saksonya ile hiçbir bağlantısı olmadığını ve bu nedenle NSU’nun destekçi çevresinde merkezi bir yeri olmadığını kanıtlamak istedi.

Bu doğru olsaydı bile Wohlleben’in silahı tedarik ederek sağladığı ve halihazırda kanıtlanmış olan desteği, suçlamaya uygun bir hüküm giymesine yol açacak. Ama bundan da bağımsız şekilde bugünkü iki tanık savunmanın iddialarını onaylamadılar, aksine:

Facebook profilinde “Kafayı çekmek özgürleştirir” cümlesiyle zihniyetini belli eden ilk tanık özellikle Zschäpe’yi daha 90’ların başında tanıyor olduğunu ve ortadan kaybolmasının ardından onunla Chemnitz’de defalarca görüştüğünü söyledi. Tanıktan daha fazla bir şey öğrenmek mümkün olmadı, kendisinden önceki bir çok Nazi tanık gibi hatırlamadığını öne sürdü. Tanığın polis sorgularından iki tutanak halen dosyalarda bulunmadığından Münih’e bir kez daha gelmesi gerekecek.

Henüz 1994 yılında Nazi camiasını terketmiş olan ikinci tanık Kızıl Ordu’nun çekilmesinin ardından çok sayıda silah satıldığını, atış talimlerine katıldığını ve “B&H” üyeleriyle birlikte bir mülteci barınağındaki 250 kişiye (molotof kokteyllerinin de fırlatıldığı) bir saldırı teşebbüsünde bulunmuş olduğunu anlattı. Ancak Wohlleben’in savunmasının tezlerini destekleyebilecek bilgiler vermedi.