15.11.2017

Müdahil avukatların mütalaalarına başlandı ve hemen ardından savunmanın haksız itirazlarıyla mani olundu.

Savunmanın reddi hakim dilekçeleri ve diğer dilekçelerle davayı geciktirme taktiğine bugün de devam edeceği ağırlıklı olarak bekleniyordu. İlk olarak olan de buydu, Zschäpe’nin eski avukatları mahkeme heyetinin geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamaya yetersiz olduğu gerekçesiyle itiraz etti. Ama bu itiraz hemen reddedildi. Ancak müdahil avukatların bunun ardından ilk mütalaalarına başlayabilmesi çoğunluğu şaşırttı. Öncelikle Probsteigasse müdahil davacıları adına avukat Edith Lunnebach mütalaada bulundu.

Probsteigasse’de 2001 yılında bir ailenin işlettiği bakkal dükanındaki bir teneke kutuya yerleştirilen bir bombayla gerçekleştirilen ve ailenin kızlarından birinin son derece ağır şekilde yaralanmasına neden olan saldırının işaret ettiği ırkçı motivasyon, soruşturma yetkilileri tarafından göz ardı edilmişti.

Müdahil davacıların mütalaasının odağında NSU saflarında yer alan, olayların planlanmasına karışmış ve Köln’ü iyi tanıyan kimliği belirsiz bir suç ortağının olay yerini arayıp bulmuş ve patlayıcılı tuzakları saklamış olduğu tezi vardı. Buna rağmen davada bunun NSU üyeleriyle işbirliği içerisinde yapılmış olduğu ve sahte bir itirafın ihtimal dışı bırakılabileceği kanıtlanmıştı.

Bunun ardından öldürülen İsmail Yaşar ve Abdurrahim Özüdoğru’nun yakınlarını temsilen müdahil avukat Dr. Mehmet Daimagüler mütalaada bulundu. İlk olarak müvekkillerinin beklentilerini dile getirdi. Çok yüksek bir cezayı hedeflemektense tek bir kelimede özetlenebilecek bir beklenti bu: “Neden?” sorusuna cevap almak.

Daimagüler öncelikle sistematik olarak NSU soruşturmalarına has problemlerin üzerinden geçti: Polisin kurbanların yakınlarına yönelik ırkçı soruşturmaları, Federal Savcılığın NSU’nun sadece üç kişiden oluşan ve az destekçili izole bir hücre olduğuna dair hatalı tespiti, İç İşleri Gizli Servisi’nin muhbirlerinin NSU çevresiyle yakınlığı.

Müdahil avukatlar, Federal Savcılığın devletin varlık nedenine dayanan tavrını daha iyi bir şekilde sınıflandırabilmek için geçmişte Naziler tarafından işlenmiş olan ve soruşturma yetkililerinin benzer şekilde aydınlatma çabalarını zorlaştıran veya onlara mani olan bir çalışma şekli sergilediği çok sayıda saldırıdan bahsettiler. Bunların arasında Oktoberfest suikasti ve Lübeck’teki Hafenstraße’deki mülteci barınağında 1996 yılında gerçekleştirilen kundaklama ve Münih’teki Olympia Alışveriş Merkezi’nde 2016 yılında gerçekleşen toplu katliam eylemleri vardı.

Daimagüler’in sözü sık sık ve ısrarcı bir şekilde Zschäpe’nin eski avukatları Heer ve Stahl tarafından kesildi. Avukatlar, bu açıklamaların bir mütalaanın yasal içeriğini aştıklarını, bu nedenle müdahil davacıların söz haklarının elinden alınası gerektiğini  iddia ettiler. Avukat Heer’i özellikle rahatsız eden, burada iddia makamının, yani „Alman devletinin kendisinin“ suçlanmasıydı.

İtirazlar hakkında çok duygusal bir tartışma yaşandı. Birçok müdahil avukat mütalaanın sınırlarını çok genişleten ve delillerin takdiriyle sınırlamak yerine sadece mütalaanın içeriğinin dava konusu ve süreciyle bağlantısı olması koşulunu gerekli kılan -ki bu bağlantı burada mevcuttu-  net yargısal karara işaret etti. Bunun yanısıra bir kez daha kurbanların yakınlarının dava sürecinde pek söz hakkı alamadıklarına dikkati çekti. Sadece çok az sayıda kurban yakını tanık olarak sorgulanmıştı, çünkü mahkemenin onların sorgularından hiçbir beklentisi yoktu ve olayların onlar tarafından nasıl görüldüğüyle de ilgilenmiyordu. Ayrıca savumanın geçen haftalardaki direnişiyle müdahil davacıların mütalaalara planlı şekilde katılmalarına engel olunmuştu. Müdahil davacıların haliyle aylarca hazırda beklemek, çağrı üzerine herşeyi bırakıp doğru zamanda mahkemede olmak gibi bir imkanları yok.

Savunmanın şimdi bir de müdahil avukatların kapanış konuşmalarının içeriğini kısıtlayıp tamamen gerekçesiz itirazlarla paramparça etmeyi denemesi, kurbanları bir kez daha dava sürecini sadece uzaktan izleyebilecek dava objelerine indirgeme mantığının bir ürünü.

Federal Savcılık net şekilde görüş bildirerek mütalaalardaki şu ana kadarki açıklamalarda, itiraz edilmesini ya da söz hakkının elden alınmasını gerektiren bir nokta olmadığını doğruladı. Son olarak savunma, heyeti bu konu hakkında karar vermeye zorladı ve itiraz açık şekilde reddedildi.