03.08.2015

Müdahil davacılar Anayasayı Koruma Dairesi’nin imha ettiği dosyaları görmek istiyor

Mahkeme bugünkü duruşmanın öncesinde Beate Zschäpe’nin, avukatlarının görevden alınması için yeniden verdiği dilekçeleri reddetmişti. Bununla birlikte davanın „patlayabileceği“ ya da Zschäpe’nin artık ifade vereceği gibi spekülasyonların dayanaksız olduğu bir kez daha anlaşıldı. Yaz tatili öncesi sondan ikinci duruşma, olağan şeylerle geçti. Bugün ifade vermesi için çağrılan ve Jena Yoldaşlığı’nın eski bir üyesi olan tanık gelmeyerek mahkemeye bir doktor raporu yolladı.

Müdahil davacılarsa Anayasayı Koruma Dairesi’nin NSU’nun açığa çıkmasının ardından yok ettiği, ama aradan geçen süre içerisinde büyük oranda yeniden eski haline getirilen dosyaların dava kapsamında incelenebilmesi için detaylı bir dilekçe verdi.

Bugün 29 müdahil avukat, imha edilmelerinin ardından kısmen yeniden eski haline döndürülen ve „Konfetti Operasyonu“ sırasında 11.11.2011 tarihinde Federal Anayasayı Koruma Dairesi’nde yasaya aykırı şekilde imha edilen dosyaların davacılara sunulması için kapsamlı bir dilekçe verdiler. Bunun dışında dairenin imhadan sorumlu olan „Lothar Lingen“ takma adlı çalışanının tanık olarak dinlenmesi isteniyor.

Dosyalar, Federal Anayasayı Koruma Dairesi’nin Rennsteig operasyonu kapsamında görevli olan muhbirleri hakkında. Bu kişiler arasında „Tarif“ kod adlı muhbir de var. „Tarif“ ve diğer muhbirler Rennsteig operasyonu kapsamında Thüringen Vatan Koruma ve onun öncülü olan „Anti-Antifa Ostthüringen“ ve ayrıca NPS ve onun gençlik örgütü JN’de faal olduklarından, yani Uwe Mundlos, Uwe Böhnhardt ve sanıklar Beate Zschäpe, Wohlleben, Carsten S. ve Holger G.’nin yakın çevresinde bulunduklarından, dosyalarda dava için önem taşıyan bilgiler olduğu varsayılıyor.

Dilekçede sadece muhbirlerin, üçlü ve diğer sanıklarla olduğu tahmin edilen yakınlığının dosyalara başvurulmasını gerekli kıldığı belirtilmiyor. Dosyaların önemi daha çok, üçlünün kendilerini açığa çıkarmalarının hemen ardından içerlerinde NSU’nun kökenlerine yönelik bağlantılar bulunduğundan dolayı Federel Anayasayı Koruma Dairesi’nde yokedilmelerinden ileri geliyor.

Bu nedenle dosyaların incelenmesinin yanısıra, onlardan sorumlu olan çalışanın dosyaların imhası ve delillerle ilgili kendi bildiklerine yönelik olarak ana duruşmada sorgulanması da talep edildi. Tanık „Lingen“in, dosyalarla ilgili bikdikleri ve örneğin muhbir „Tarif“in muhbir yöneticisi vekili olarak faaliyetleri nedeniyle de konu hakkında bilgi verebileceği varsayılıyor.

Bunun dışında Anayasayı Koruma Dairesi başkanının bu dosyalardan hangilerinin orijinal hangilerinin yeniden düzenlenmiş olarak Anayasayı Koruma Dairesi’nde bulunduklarıyla ilgili bilgi vermesi gerekiyor. Bu şekilde mevcut belgelerin eksiksiz şekilde sunulduğunun temin edilmesine çalışılacak. Dosyanın kimi kısımlarının ilk kez „Tarif“in bir kitap yazmak istediğini söylemesinin ardından eski haline getirilmeye çalışılması nedeniyle eksiksizlik konusunda şüpheler var. Anayasayı Koruma Dairesi bundan önce ilk meclis araştırma komisyonu kapsamında görevlendirilen özel soruşturmacılara da sürekli dosyaların yeniden eski haline getirilemeyeceğni söylüyordu.

Dilekçenin arka planında sadece bu dosyalar değil, NSU kompleksiyle ilgili olan ve devletin farklı mercileri tarafından hukuka aykırı şekilde imha edilen çok sayıda başka dosya da var.

29 müdahil avukat NSU’nun faaliyetlerinin aydınlatılmasının devlet mercileri tarafından dosyaların imhasıyla engellendiğini varsayıyor.

Bu nedenle dosyalar dilekçeye göre dava dosyaları olarak sunulmalı, yani Federal Savcılıkla birlikte yürütme yetkisi olan bir merci ön seçim yapamadan doğrudan dava kapsamına alınmalılar. Bunun Federal Savcılık ve Anayasayı Koruma Dairesi arasındaki büyük yakınlıktan dolayı gerekli olduğunu, netzpolitik.org’un gazetecilerine açılan güncel dava örneği de gösteriyor.

Hukuki düzlemde davanın gerekçlendirilmesinde Federal Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yargı kararı önemli bir rol oynuyor. Müdahil davacıların hukuksal açıdan (savcılığa karşı kendi aydınlatma taleplerini takip edebilmeleri konusunda da) güçlü bir pozisyonda olmasının ardında bu var. Bu durum özellikle de devletin hayatı koruma konusunda başarısız olduğu durumlarda geçerli. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2 ve 13 numaralı maddelerinde belirtilen yargı kararına göre benzer durumlarda sorumluların teşhis edilmesi ve cezalandırılması için kapsamlı ve etkili şekilde soruşturma yürütülmesinin gerekli olmasının yanında yaralıların ve geride kalanların bu soruşturmaları etkili bir erişim hakkı da bulunuyor.

Devletin delilleri tamemen yok etmeyi kısmen başarılı kısmense başarısız şekilde deneyerek işlediği suç, sadece eski haline getirilen dosyaların davaya dahil edilmesi ile ortaya çıkacak. Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin, Ceza Muhakemeleri Usülü’ne göre böyle dilekçelerin kabul edlip edilmeyeceğine yönelik belli bir takdir hakkı var. Ama bu hak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve Anayasa’nın görmezden gelinen maddelerle ilgili yargı kararı nedeniyle dilekçede talep edilen bu hükümle sınırlı. „