23.04.2015

200. Duruşma Günü – Yalan, masum gösterme çabaları ve öylesine evde kalma

200. duruşma günü bir kez daha Nazi tanıkların Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’ndeki duruşmayı çok da ciddiye almadıklarını ve mahkemenin buna büyük oranda göz yumduğunu gösterdi. Tanık Berndt Tödter, sabah E-mail aracılığıyla hem mide-bağırsak sorunu olduğunu hem de artık mahkemeye anlatacak bir şeyi olmadığını bildirdi.Almanya’daki sayısız ceza davasında uygulandığı gibi adamı sadece mahkemeye çıkarmak yerine, önce iddia ettiği hastalığına dair doktor raporu göstermesi istenecek.

Ardından „Mappe“ takma adı altında Chemnitz’deki „Blood & Honour“ çevresinin bir parçası olan bir kadının sorgusu gerçekleştirildi. Bu tanık Mundlos ve Zschäpe’yi hatırlıyordu. Bir kez onun yanında kalmışlardı ve Chemnitzli diğer dazlak „yoldaşlara“ göre çok daha canayakınlardı. Bunun dışında bu tanık da olayların aydınlatılmasına hiçbir adamakıllı katkı sağlayamadı. Bunun sebebi muhtemelen „B&H“ Chemnitz’in en önemli aktörleriyle bugün hala bağlantısının olması.

200. duruşma günüyle ilgili olarak 22 müdahil dava avukatının yaptığı basın açıklamasını blogda Almanca olarak bulabilirsiniz.

22.04.2015

Hafıza zayıf, sorumluluk yok – Anaysayı Koruma Dairesi’nde kariyer

Bugün Saksonya Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin şu anki başkanı olan Gordian Meyer-Plath’ın sorgusu sabırsızlıkla bekleniyordu. Meyer-Plath, muhbir Carsten Szczepanski ile 1996 yılından 1998 yılına kadar ilgilenmişti. Szczepanski daha 1998 yılının ikinci yarısında Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’un Chemnitz ve Saksonya’daki Blood & Honour ağıyla bağlantıları olduğunu, bu ağdan para aldıklarını ve ağın üyeleri Antje Probst ve Jan Werner’in onlara sahte belge ve silah sağlamak konusunda destek sağladıklarını söylemişti (muhbirin sorgusuyla ilgili olarak 03.12.2014 ve 13.01.2015 tarihli bloglara bakabilirsiniz). Szczepanski üçlünün bir saldırı gerçekleştirmiş olup başka saldırılar planladıklarını anlatmıştı.

Tanık Meyer-Plath somut bağlantıları hemen hemen hiç hatırlamadığını, sadece Meclis Araştırma Komisyonu’nun sorgusu ve Münih’teki esas duruşmaya hazırlanma amacıyla okuduğu dosyalardan hatırladıkları olduğunu iddia etti. O zamanlar Brandenburg Anayasayı Koruma Dairesi için çalışıyordu, önce değerlendirme bölümünde ardındansa „tedarik“ bölümünde; o sırada Szczepanski’nin ikinci muhbir yöneticisi konumunda sayılırdı. Szczepanski’nin verdiği haberleri spesifik ayrıntıları tek tek anlatamayacak olsa da hatırlıyordu. Akabinde Thüringen, Saksonya ve Bradenburg Anayasayı Koruma Daireleri’nin bir toplantı gerçekleştirdiğini, ama buna tabii ki katılmadığını ve polise neden hemen haber verilmediği ile ilgili bir şey söyleyemeyeceğini de belirtti. Oysa ki Jan Werner ve Antje Probst’un çevresinde, yani Chemnitz’de arama yapmak akla yatkın olurdu. Böylece Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde davası görülen suçlar engellenebilirdi.

Davada zaten yeterince iyi bilinen hafıza sorunlarının yanında ülke içindeki farklı gizli servislerin çalışanlarının sorumluluktan ve soruları yanıtlamaktan nasıl kaçtıkları da bugün bir kez daha belli oldu: „Bilgi sağlama“ bölümünde çalışanlar tedarik edilen bilgilerle ne yapıldığını bilmiyor, „değerlendirme“ bölümünde çalışanlarsa bilgilerin nereden geldiğini tabii ki bilmiyordu.

Tanık yine de çok kabaca 90’lı yılların sonlarında silahlı savaşa girilmesinin tartışıldığı çok sayıda gazetenin Nazi camiasında dolaştığını söyledi. Yayınlar bölgesel ya da ulusal olarak sınırlı değillerdi, bu tartışmalar uluslararası çapta yürütülüyordu.

Artık emekli olan Thüringen Eyalet Dairesi çalışanı Wiessner’in sorgusu ise hiçbir işe yaramadı. Olası bir silahlanma ve üçlünün silahlı soygun gerçekleştirmeleri hakkında hiçbir bilgisi olmadığını iddia etti. Wiessner’in bugün söylediğine göre muhbir Degner’in üçlünün „geçici işlerde çalışmaya“ başladıklarından dolayı paraya (bağış parası) artık ihtiyaçları olmadığını haber vermiş olması, üçlünün sadece „yasadışı işlerden“ geçindikleri sonucunu ortaya çıkarmıştı. Oysa ki „geçici işlerde çalışmak“ camiada banka soygunları için kullanılan bir tabir ki NSU üyeleri de gerçekten soygun gerçekleştirmişlerdi.

15.04.2015

Stralsund’daki banka soygunları, yine „unutkan“ bir Nazi tanık ve Mundlos ile Böhnhardt’ın ideolojisi

Öncelikle başka bir mağdur Stralsund’da 18.01.2007’de gerçekleşen banka soygununu anlattı. Stralsundlu bir polis memuru bu soygun ve 7.11.2006’daki soygunda toplamda 250.000 €’den fazla para ele geçirildiğini söyledi. Bunun ardından bir Federal Kriminal Dairesi memuru güvenlik kamerası görüntülerini, Eisenach’da yanan karavan ve Zwickau Frühlingstrasse’deki evde bulunan delillerin resimleriyle karşılaştırmış olduğunu söyledi. DNA araştırmalarının desteklediği çok sayıdaki uyuşma soygunların Mundlos ve Böhnhardt tarafından işlenmiş olduğu sonucunu kesin şekilde ortaya çıkardı. Özellikle de kullanılan silahlar, dikkat çekici maskeler ve eldivenlerle birikte bandrollü kağıt paralar çok katmanlı ve net uyuşmalara işaret ediyordu. Frühlingstraße’de bunun dışında üzerinde bankanın çizili olduğu bir şehir planının kesidi ve mekanların bir taslağı da bulunmuştu.

Ardından yine „utanmaz-unutkan“ kategorisine dahil edilebilecek bir diğer Nazi tanık geldi. Tanığa yapılan çok sayıdaki sorgudan Chemnitz ve Ludwigsburg’da yaşamış olduğu ve Baden-Württembergli Nazilerin Saksonya ile bağlantısını sağlayan kişi olduğu biliniyordu. Tanık tüm bunları inatla reddetti. Bu durumda da, bu utanmaz yalan ifadenin ceza ile karşılaşıp karşılaşmayacağını zaman içerisinde göreceğiz. Mahkeme ve Federal Savcılığın Nazi tanıkların istedikleri gibi davranmalarına izin verdikleri izlenimi oluşuyor.

Ardından Uwe Mundlos’un ortadan kaybolmasından kısa süre önce onunla bağlantı kurmuş olan bir gençlik arkadaşı ifade verdi. Mundlos ona tiyatro meydanındaki bavulla yapılan eylemde rolü olduğunu, tutuklanmaktan korktuğunu ve ortadan kaybolarak bundan kurtulmak istediğini anlatmıştı. Son teması, Mundlos’un yeraltına kaçmasının ardından onun dağ bisikletini getirerek kendisinden satmasını isteyen sanık Wohlleben üzerinden gerçekleşmişti. Tanık, Mundlos ve Böhnhardt’ın fanatik nasyonal sosyalizmi hakkında bilinen iddiaları doğruladı.

Mundlos, Rudolf Hess’in görüşlerinin savunucusuydu. Tarihi NS’in de karşı olduğu halk gruplarına kendi “temiz Almanyasında” yer yoktu. Uwe Böhnhardt da aynısını savunuyordu. Böhnhardt bireysel silahlanma yandaşıydı; Mundlos Böhnhardt’ın silah kullanımına da seve seve hazır olduğunu anlatmıştı. “Acımasız görünüşü” dikkat çekiciydi.

14.04.2015

Hızlandırma talimatı hakkında ve ayrıca: Banka soyguncuları „Saksonyaca“ konuşuyorlardı

Bugünkü ana duruşma oldukça geç başladı ve rekor kırması muhtemel bir sorgu deparıyla sonlandı. Ama maalesef gerçek bir sonuç elde edilmedi.

Sanık Gerlach duruşma gününü unutmuştu ve ancak gün içerisinde mahkeme salonuna vardı. Duruşmanın başlangıcı bu nedenle 9:30’dan 15:30’a alındı. Hakim Götzl hızlandırma talimatından dolayı 15:30’dan sonra da duruşma gerçekleştireceğini söyledi. 16:30’da nihayet başlandı. Götzl gerçekten de, binek araç ve karavanların NSU tarafından kiralanmasını araştırmış olan bir polis memurunun yanı sıra Stralsund’da 07.11.2006’da ve 18.01.2007’de gerçekleşmiş olan iki banka soygunun çeşitli tanıklarını sorguladı. Bu sorgular apar topar tamamlandı. Sonuç: Maskeli iki kişi bankaya girmiş, tavana ateş etmiş, parayı almış ve ortadan kaybolmuştular.

Dikkat çekici olan: Saksonyaca konuşuyorlardı. Muhtemelen Mecklenburglular için tüm Güneydoğu Almanya şiveleri “Saksonya şivesiydi”, ama heyet başkanına bu gibi konular hakkında soru sormak için zaman kalmadı.

Yine de: Banka çalışanlarından biri bankada kullanılan bandrolleri o kadar ayrıntılı şekilde tarif etti ki üçlüde bulunan bandrollerin sınıflandırılması mümkün olacak.

26.03.2015

Keupstraße hakkında daha fazla bilgi ve Stralsund’daki banka saldırılarına dair tanıklıkların başlangıcı

Paskalya tatilinden önceki son gün ilk olarak Keupstraße’den bir başka mağdur sorgulandı. Diğer iki mağdur ise hasta veya mazeretliydi.

Bugün ifade veren tanık Keupstraße’deki bir seyahat acentasının sahibiydi. Patlama esnasında yaya kaldırımında bir kaç metre ötede duruyordu, “sadece” kulağından yaralanmıştı. Seyahat acentasında duran çocukları çok şanslıydı. Çok sayıda çivi yolda duran bir kamyona isabet etmişti. Kamyon olmasa bu çiviler seyahat acentasına isabet edecekti. Olayın ekonomik etkileri (müşterilerin artık Keupstraße’ye gelmemeleri) o kadar ağırdı ki bir kaç yıl sonra acentasını kapatmak zorunda kalmıştı.

Mahkeme bunun ardından Stralsund’daki bir Sparkasse’ye Kasım 2006 ve Ocak 2007 yıllarında yapılan soygunların tanıklarını dinlemeye başladı. Ancak çağrılan tanıklardan bir çoğu hasta olduğundan ilk etapta sadece iki banka çalışanı sorgulanabildi.

İlk tanık artık tüm detayları hatırlamıyordu, bunun dışında iki soygunda da olaya tam olarak müdahil olmamıştı ve sadece saldırganlardan biriyle kısaca karşı karşıya kalmıştı. Saldırgan hafif bir aksanla konuşuyordu, (kendisi de duyulur şekilde Mecklenburg-Vorpommern bölgesinden olan) banka çalışanı o zaman onun Saksonya/Saksonya-Anhalt bölgesinden olduğunu düşünmüşü. Saldırıları ardından normal şekilde çalışmaya devam etmeyi denemişti, ama bugün hala olayın psikolojik etkisi altındaydı.

İkinci tanık da iki soygunda da oradaydı, iki olayda da (tavana) ateş edildiğini duymuştu. İlginç olan soyguncuların ikinci olayda doğrudan ilk seferde onlara kasa dairesini açmış olan meslektaşına gitmiş olmalarıydı. Saldırganlardan biri paranın içinde bir boya bombası varsa onu vuracağını söylemişti. Saldırganı tarifi – yaklaşık 25-30 yaşlarında, 180-190 cm uzunluğunda, çok ince ve uzun, Güneydoğu Almanya aksanlı (Magdeburg/Halle tarafı olarak tanımlamıştı) – Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt ile örtüşüyordu. İfadesi sırasında bugün hala olayın psikolojik etkisi altında olduğu belli oluyordu, nihayetinde bu etkiler nedeniye erken emekliye ayrılmıştı.
İkilinin çeyrek milyon euro ele geçirdikleri bu iki saldırıyla ilgili diğer detaylar önümüzdeki haftalarda gerçekleştirilecek tanık sorguları sonrasında ortaya çıkacak.

25.03.2015

Banka soygunlarıyla ilgili tanıklar dinlenmeye başlandı

Bugün NSU’nun banka soygunlarıyla ilgili ilk tanıkların ifadesi alındı. Öncelikle Arnstadt’da 7.9.2011’de, Böhnhardt ve Mundlos’un intiharıyla sonlanan 4.11.2011 Eisenach saldırısının 8 hafta öncesinde gerçekleşen saldırı hakkında ifade verdiler.

Sparkasse çalışanlarının ifadeleri ve kamera görüntüleri şu resmi ortaya çıkarıyordı: Saat 9’a doğru Böhnhardt ve Mundlos çok sayıda ateşli silah ve bir el bombasıyla şubeye girmişler, çalışanlardan birinin kafasına onu kasa bölümünü açmaya zorlamak için bir telefon ahizesiyle defalarca sert şekilde vurmuşlar, kasadan yaklaşık 15.000 € çalmışlardı. Şube yöneticisinden kasa dairesini açmasını istemişler, yoksa onu vurmakla tehdit etmişler, ama kasa dairesinin anahtarı bir saatli kilitle emniyete alındığından bankadan kaçmışlardı. Tanıklardan biri bisikletlerine binip oradan nasıl uzaklaştıklarını görmüştü. Sonrasında Uwe Böhnhardt’ın Zwickau yakınında „Holger Gerlach“ adına kiraladığı bir karavanla kaçmaya devam etmişlerdi.
Şube yöneticisi saldırıyı oldukça acemi olarak tanımladı, saldırganlar gergingi. Bunun nedeni soruşturulan son saldırı olan 2007 yılı Stralsund saldırısından bu yana 4,5 yıl geçmiş olmasıydı. Kafasına vurulan banka memuru bugün hala olayın psikolojik etkisi altındaydı ve Sparkasse’nin müşteri bölümünde çalışacak durumda değil.

Soruşturma yöneticisi cinayet vakalarındaki soruşturmaların aksine burada diğer banka soygunlarıyla olan bağlantıyı hemen farketmiş, onları soruşturan memurlarla konuşmuş ve vakası 4.11.2011’deki olaylar sonucunda başka şekilde çözülmeden önce bir vaka analizi hazırlamıştı. O gün sabah erkenden Eisenach’daki saldırıdan haberi olmuş, oradaki meslektaşlarını aramış ve saldırganların bisiklet ve karavanla Saksonya yönünde (soygun serisinin merkezi orası olduğundan) kaçma olasılıklarına dikkat çekmişti.

Diğer soruşturmalar „Holger Gerlach“ ve ikinci bir kişinin olayın yaklaşık iki hafta öncesinde Arnstadt yakınındaki bir kamp alanında kalmış olduğunu gösteriyordu. Olay yeri hakkında bilgi toplamak amacıyla orada olmaları akla yatkındı. Bu dönemde Beate Zschäpe’ye ait olduğu düşünülen bir cep telefonundan Frühlingsstraße’deki eve yapılan çok sayıda arama da mevcuttu. Bu Zschäpe’nin de olay yeri hakkında bilgi toplamada rol oynadığını mı gösteriyor yoksa iki Uwe Zwickau’daki Zschäpe ile sık sık konuşmuş muydu açıklığa kavuşmadı.

Günün başlangıcında Eminger’in savunması müdahil davacıların soru hakkı hakkında bir prensip kararı öne sürdü: Müdahil davacılar banka soygunlarında yaralanmadığından avukatları da bu vakalara dair soru soramazdı. Mahkeme, müdahil davacıların banka soygunlarıyla ilgili olarak da soru sormasına izin verdi çünkü bu soygunlar cinayet ve saldırılarla ilgili delilllerin değerlendirilmesi açısından da önem taşıyabilirlerdi.

Heyet başkanı günün sonunda mahkemenin Nisan ayında da haftada sadece iki gün duruşma göreceğini bildirdi. Bunun nedeni yine sanık Zschäpe’nin sağlık durumuydu. Mayıs ayı ve devamındaki aylarda nasıl devam edileceğine henüz karar verilmedi.

19.03.2015

Polenzstraße’deki komşular: Zschäpe kendini mükemmelen kamufle ediyordu

Bugün ilk olarak Zwickau Polenzstraße’deki NSU dairesinden NSU’nun iki eski komşusu ifade verdi. İlk tanık 2006 ve 2008 yılları arasında binada oturmuştu; Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt ondan önce oradan taşınmışlardı. Tanığın sorgusu Zschäpe’nin kendini mükemmel şekilde gizlediğini bir kez daha gösterdi. O zamanlar tek başına çocuk yetiştirmekte olan tanığın belli ki bir kadın arkadaş özlemi vardı ve Zschäpe ile sık sık yakınlaşmaya çalışmıştı. Ama Zschäpe onun yaşamı ve evi hakkında bir şey öğrenmesini doğal olarak istemiyordu ve buna izin veremezdi. Bu yüzden „erkek arkadaşını“ bahane ederek komşusunu geçiştiriyordu. Tanık eski komşusuna yönelik suçlamalara karşılık onu erkek arkadaşının (Uwe Mundlos) suçsuz kurbanı gibi göstermeye çabaladı. Kendisinin Lisa Dienelt olarak tanıdığı Zschäpe’nin söz konusu olan bakışları, jestleri ve imalarını da bu şekilde yorumluyordu: Erkek arkadaşı rahatsız edilmek istemediğinden Lisa ona telefon numarasını vermemişti. Lisa ona erkek arkadaşı ve onun erkek kardeşiyle (Uwe Böhnhardt) istemediği halde üçlü seks yaptığını ima etmişti. Ama tüm bunlar gerçek gözlemlere dayanmıyordu ve Heyet Başkanının soruları üzerine muğlak tahminler içerisinde eriyip gidiyorlardı.

Tanık sadece, Zschäpe’nin adamlardan birinin (Uwe Mundlos) erkek arkadaşı olduğunu, ama genelde erkek kardeşi (Uwe Böhnhardt) ile birlikte sık sık bir yerlere gittiğini kendisine anlatmış olduğu bilgisini verebildi. Çoğunlukla kombi aracı ile, bazen de bir karavanla yola çıkıyordu. Üçü birlikte tatile gidiyorlardı, Zschäpe ayda bir bir yere gidiyordu. Onun dışında adamları nadiren görüyordu. Bu çok şaşırtıcı değildi çünkü tanık çocuğuyla birlikte çatının altında, Üçlü ise zemin katta oturuyordu.

İkinci tanık da 2006-2009 yılları arasında binada yaşamıştı ve Zschäpe ile sıkı olmayan bir bağlantısı vardı. O da sadece Mundlos ve Böhnhardt’ın nadiren orada olduğunu ve binanın önünde düzenli olarak özellikle iki adamın kullandığı bir karavanın durduğunu doğruladı.
Ardından “88liler” ve “Blood & Honour” Chemnitz ağından 1997 yılında NSU destekçisi Mandy Struck ile bir ilişkisi olan başka bir tanık ifade verdi. Tanık on sene önce ağır bir iş kazası geçirmişti. Beyin kanaması geçirmişti ve bugün o zamanki detayları hatırlamakta görünür şekilde zorluk çekiyordu. Buna rağmen kendisinden önce tanık sandalyesinde oturan çoğu (eski) Naziden açık farkla daha somut bilgiler verdi. Tanık en önemlisi Chemnitz ve Jena’daki Naziler arasında düzenli temaslar olduğunu doğruladı. Kendisi Mundlos ve Böhnhardt’ı daha sonra “B&H”ya katılan Thomas Starke üzerinden tanımıştı. Ortak arkadaşları Friedel, Heilbronn’da oturuyordu ve oradaki Nazi camiasıyla bağlantıları vardı. Dosyalardan bilinen ve polis memurları Kiesewetter ve Arnold’a yapılan cinayet saldırısı için önem taşıyabilecek olan bu ipucunun peşine şu ana kadar ne Federal Savcılık ne de mahkeme düştü.

18.03.2015

Sanık Carsten Schultze hakkında

Bugünkü duruşma psikiyatr Prof. Leygraf’ın bilirkişi raporu ile başladı. Leygraf, suçun işlendiği zamanda 19 veya 20 yaşında olan Carsten Schultze için gençlik ceza hukukunun hala geçerli olup olmadığıyla ilgili görüş bildirdi. Bilirkişi, yazılı raporunda bu konuda halihazırda görüş bildirmişti ve bugün esas itibariyle bunu doğruladı: Schultze’nin eşcinselliğini açıklaması ve Nazi camiasından geri çekilmesi suçlandığı olayın ardından kendini önemli ölçüde geliştirdiğini gösteriyordu; bu da suç işlediği sırada daha çok bir gençle eş tutulacak durumda olduğu anlamına geliyordu. Heyet başkanı sorularına devam ederek özellikle Schultze’nin camiadan uzaklaşması ve kendisine yöneltilen suçlamalar arasında çok az zaman olmasına dikkat çekti.
Gençlik ceza hukukunun uygulanması ceza hukuku açısından pek şaşırtıcı olmazdı. Ama bugün 30’lu yaşlarının ortasında olan biri için somut olarak uygulanması kolay değil: Mahkeme, gençlik ceza hukukunun eğitime yönelik düşüncelerinin yanısıra işlenen suçun ağırlığını ve politik karakterini de göz önünde bulundurmak zorunda.

Bilirkişi Schultze’nin konuşmalar sırasındaki tavrını da tarif etti. Anlattıkları ana duruşma esnasındaki tavrına çok büyük oranda uyuyordu. Schultze özellikle Leygraf’a karşı da o zamanki ideolojik yönelimi hakkında somut bir şey söylememiş, onun yerine Nazi camiasındaki faaliyetini daha çok „kolektif ve gençlere uygun bir boş zaman değerlendirme“ olarak anlatmıştı.
Ardından Chemnitzli „Blood & Honour“ camiasının başka bir üyesi olan Giso Tschirner geldi. Bu tanık da kendisini aptal ve bir şey bilmeyen biriymiş gibi gösterdi. „B&H“de olduğu doğruydu, ama sadece konserlerde „güvenlik“ olarak çalışmıştı. „B&H“ şefi Starke, Tschirner’in Jörg Winter’in üçlü için tedarik ettiği TNT’yi ona getirmişti. Tschirner bugün kendisinden önce Winter’in yapmış olduğu gibi bunu inkar etti, üstelik neredeyse aynı kelimelerle. Tschirner bunun dışında da önemli olan hiçbir şeyden haberi olmadığnı iddia etti. Bu nedenle bu tanığın ifadesiyle daha yakından ilgilenmeye bu noktada gerek yok.

Onun ardından Beate Zschäpe’nin okul zamanlarından bir başka eski tanıdığı geldi. Onun ifadesi de yeni bir bilgi sağlamadı, içeriksel olarak da oldukça bulanıktı. Bu ifadenin dikkate alınması pek mümkün değil.

Bunun dışında Federal Yargıtay Wohlleben’in savunmasının verdiği tutuklamaya itiraz etme dilekçesini çok net bir kararla reddetti: Bir yandan şu ana kadar toplanan deliller sonucunda dokuz cinayet vakasında suça iştirak edildiğine dair şüphe halen mevcuttu. Ayrıca kaçması tehlikesi de halen mevcuttu. Bunun dışında dava önerildiği gibi hızlandırılmış şekilde sürdürülüyordu. Beklenen ceza, çok uzun süren bir tutukluluk halini bile (şu ana kadar 3 yıl 2 ay) önemli ölçüde aşıyordu.

12.03.2015

Yeniden Keupstraße ve Uwe Mundlos’un ideolojik gelişimi hakkında

Bugün Köln’deki Keupstraße’de 09.06.2004 tarihinde gerçekleştirilen çivili bomba saldırısının bir diğer mağduru ifade verdi. Bu kişi üzerinde bomba olan bisikletin önüne konmuş olduğu kuaför salonunda çalışıyordu ve patlama sonucunda başı, kolu ve bacağında çeşitli yaralanmaların dışında duyma hasarına da uğramıştı. Kendisi ve bomba arasında duran biri bulunduğundan ağır yaralanmamıştı. Bugün hala patlamanın psikolojik etkisi altındaydı. Örneğin bir kapı gürültülü şekilde kapandığında patlamayı hatırlıyordu. O da saldırının etkilerini atlatmak için Alman yetkililerden destek almadığını açıkça belirtti.

Ardından Uwe Mundlos ile okula gitmiş ve onunla iyi arkadaş olan ve Mundlos’un alenen Nazi olmasına kadarki dönüşümünü yaşamış olan bir tanık geldi: Eskiden Udo Lindenberg dinlerken artık „Böhse Onkelz“ ve diğer sağcı rock gruplarını ve „Kanakensong“ gibi parçaları dinliyordu. (Şarkı sözlerinden alıntı: Onları hapse tıkın ya da toplama kampına, bana kalsa çöle yollayın, ama nihayet uzağa gönderin. Çocuklarını öldürün, karılarının ırzına geçin, ırklarını yok edin ve böylece korkuyu öğretin.) Camiada tipik olduğu üzere bombacı ceketi ve askeri botlar giyiyordu. Daha sonraları tanığa SS üniformalarını hatırlatan kıyafetler giymeye başlamıştı. 7.-8. sınıfın sonrasında 3. Reich ile ilgili açıkça olumlu şekilde konuşmaya başlamıştı. Odasında kliğine savaş bayraklarının önünde Hitler ve Goebbels’in konuşmalarının kayıtlarını dinletiyordu.

Tanık Mundlos’u henüz bir genç olarak ajite edici, fikirlerinde „neredeyse sabit“, soğuk ve merhametsiz, hiç acıması olmayan biri olarak tarif etti. 10. sınıf zamanlarından, Mundlos’un programladığı ve oyuncuların Yahudileri „vurmaları“ gereken bir bilgisayar oyununu hatırlıyordu.
Tanık Beate Zschäpe’yi arkadaşlıklarının son döneminde ortak gençlik grubu aracılığıyla görmüş, ama onu politik olarak değil de daha çok „ilkel“ biri olarak algılamıştı. Sık sık hırsızlık yapıyor, Vietnamlı sigara satıcılarının sigaralarını çalıyordu. Kliğin üyeleri „solcu avı“ da yapmışlardı.
Uwe Mundlos henüz gençken „geniş çerçeveli operasyon“, yeraltı gibi konularla ilgilenmişti. Televizyonda en sevdiği programlardan biri NSU’nun daha sonra suçlamaları üstlendiği tiksinç videoda da kullanılmış olan „Pembe Panter“ idi.

Tanığın hatırladıklarına samimi bir çaba ile o zamanki durumu yaşamaya çalışarak ulaştığı belli oluyordu. Çoğunlukla hatırladığı ayrıntılarla başlayıp sonra onları belli olaylarla bağlantılandırıyordu. Kısmen anlamsız gibi görünen, ama bir durumu karakterize eden ve kendine özgü bir hale getiren böylesi anılar bir ifadeyi özellikle inanılır bir hale getiriyor. Tanığın ifadesi bu açıdan kendilerini ve sanıkları koruma çabası içerisinde hafızılarını canlandırmak için kendilerini hiç zorlamayan Nazi tanıkların tam zıttıydı.

Zschäpe’nin savunması özellikle tanığın Beate Zschäpe’nin sıklıkla hırsızlık yaptığı ve kendisine çok kaba geldiği bilgilerine karşı çıkmayı denedi. Bu konunun mahkeme kararında etkili olacağı şüpheli. Ama ifade her şeyden evvel Uwe Mundlos ve arkadaşlarının yıllar içerisinde tutarlı olarak dönüşüme uğradıklarını ve sabit bir hale geldiklerini ortaya koydu. Gençlik yıllarında konuşmalar, müzik ve video oyunlarında ifade bulan imha odaları daha sonra kendilerinin imal ettiği „Pogromly oyunu“ ve nihayetinde NSU cinayetleri ve tiksindirici itiraf videosunda da görünüyordu. Aile, okul ve yetkililerin aleni olduğu halde bu gelişime müdahale etmemiş olmaları daha fazla soruyu ortaya çıkarıyor.

11.03.2015

Belgeleri yok etme, inkar ve unutma – Muhbirler bilgi vermiyorlar. Ayrıca: Erzgebirge Beyaz Kardeşliği’nin olağanlığı hakkında

Bugünün ilk tanığı “Blood & Honour”ın Thüringen şubesinin kurucusu ve şefi, daha sonra da “Orta Almanya” “B&H” şefi olan ve Meclis Araştırma Komisyonu’nun soruşturmalarına göre 1997 yılından 2001 yılına kadar “Hagel” kod adıyla Thüringen Anayasayı Koruma Dairesi (TAKD) için muhbirlik yapmış olan Marcel Degner’di. Bugüne kadar ifade vermiş tüm muhbirler gibi o da işe yarar bir bilgi vermedi. Tüm diğer Nazi tanıklar ve birçok muhbir gibi Degner de tabii ki hemen hiçbir şey hatırlamıyordu, özellikle de sanıkları zan altında bırakabilecek olaylar söz konusu olduğunda. Hatta muhbirlik yaptığını bile inkar etti. Ancak TAKD çalışanı Wiessner 11.11.2014 tarihli sorgusunda muhbir “Hagel”in kimliği konusunda ifade izni olmadığını söylemiş, ama daha sonraki bir ifadesinde bu kişinin Degner olduğunu belirtmişti.

Bunun dışında Degner’in bir olayı tarifi “Hagel”in bir toplantı raporunda birebir yer alıyordu: Chemnitzli Thomas Starke’ye ortadan kaybolan üç kişinin (Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos) paraya ihtiyaçları olup olmadığını sormuştu. Starke olmadığını, „geçici işlerde çalıştıklarını“ söylemişti. Karşılaşma „Hagel“den gelen iki toplantı raporunda da aynı şekilde bulunuyordu. Geri kalan toplantı raporları onun zamanında yok edilmişti, bu da Degner’in verdiği bilgilerin doğruluğunu kontrol etmeyi doğal olarak zorlaştırıyordu. Müdahil davacılar bu yüzden Degner’in sorgusuna ara verilip öncelikle TAKD’nin iki çalışanı Wiessner ve Zweigert’in Degner’in faaliyetiyle ilgili olarak sorgulanması için dilekçe verdiler. Heyet başkanı bunun üzerne sinirlendi, ama yine de talebi yerine getirdi ve Degner’in bir kez daha ifade vermesi gerekecek.

Daha önce verdiği bilgiler arasında sanık Wohlleben ile 1990’lı yılların başında Gera’da tanışması ve daha sonraları az çok düzenli şekilde görüşmeleri de vardı. „B&H“ arkadaşlarının yanında André Kapke und Tino Brandt da çok sık görüşükleri arasındaydı. Muhbir olduğu ortaya çıktıktan sonra iki kez fiziksel saldırıya uğramıştı, Nazi camisından da geri çekilmek zorunda kalmıştı. Daha önce B&H yasağına karşı dava açmayı denemiş, ama başarısızlığa uğramıştı, çünkü özellikle Kuzey Almanya şubesi, örgütün tamamını temsil etmeyi ona yasaklamıştı. Anayasayı Koruma Dairesi dava talimatını verip bunu finanse etti mi soruları Wiessner ve Zweigert’in gerçekleştirilecek olan sorgularının en ilginç sorularından biri.

Bir sonraki tanık, sanık Eminger ve kardeşinin başında olduğu ve NSU destekçisi Dienelt’in de üyesi olduğu „Erzgebirge Beyaz Kardeşliği“nin (EBK) eski bir üyesiydi André Kapke und Tino Brandt ama somut bir şey hatırlamak için hiçbir çaba göstermedi. EBK futbol turnuvaları, izci oyunları ve konserler düzenliyor ve „uyuşturucu karşıtı“ faaliyetlerde bulunmaya ve „gençliğe“ bir şey sunmaya çalışıyordu.

EBK’nin ideolojik yönelimi çıkarttıkları „Aryan Law and Order“ (Aryan yasa ve düzen) fanzininde daha da belli oluyordu. Müdahil davacılar derginin iki sayısını dava kapsamına almışlardı. Bu dergiler bir ırkçı ve Yahudi düşmanı propaganda koleksiyonuydu ve silahlı küçük grupların oluşması ve silahlı eylemlerin gerçekleştirilmesinin propagandasını yapıyorlardı. Tanık dergi ile ilgili olarak ideolojik makalelerin çoğunun André ve Maik Eminger tarafından yazıldığını söyledi.

Tanık yine de sanık Eminger’in ideolojisi hakkında yeni bir bilgi verdi ve Eminger’in „yabancılar“ ve Yahudilerle ilgili ideolojisini şu şekilde açıkladı: „Erzgebirge’deki herkes gibi: her şey kötü, herkes kötü, gitmeleri gerek.“