13.10.2015

Zschäpe’nin Wohlleben’in avukatlarından yine anlamsız dilekçeler

Bugünkü tanıklıklara Frühlingstrasse’deki NSU evinde bulunan gözetleme notlarına dair tanıklıklarla başlanacaktı. Ancak savunmanın verdiği dilekçeler buna yine mani oldu:
Duruşma gününün başlangıcında mahkeme heyeti beklendiği gibi Wohlleben’in savunmasının davanın durdurulması ve Wohlleben’iin tutukluluk haline son verilmesi için vermiş olduğu dilekçeyi reddetti. Wohlleben’in savunması ilk olarak uzun bir ara verilmesini talep etti, ardından da karara itirazda bulundu. İtirazlarında mahkemenin olayı yeterince düşünüp taşınmadığını, Zschäpe’ye zorunlu olarak atanan avukatların usülüne uygun bir savunmada bulunamadıklarını defalarca belirtmiş olduklarını ifade ettiler.

Zschäpe’nin savunması sergilenen bu piyes boyunca tamamen pasif kaldılar. Geen hafta Zschäpe adına dilekçeye katıldıklarını açıklayan avukat Grasel bile bugün bu itiraza katılmadı bile.

Wohlleben’in savunmasının ise bu itirazın başarıya ulaşmasının mümkün olmadığını bilmesi gerekiyor: Bir savunmanın usülüne uygun olup olmadığına doğal olarak avukatların kendi tahminlerine dayanarak değil de objektif faktörlere göre karar verilmesi gerektiği bir yana Zschäpe’nin savunmasının birbirine düşmesi Wohlleben’e şahsen bir zarar vermiyor. İtirazın sonunda da tüm bu olanların Wohlleben ile ilgisine dair sadece yarım yamalak iki cümle bulunuyor.

Mahkeme duruşmaya öğlene doğru ara verdi. Yarın muhtemelen itirazdaki argümanlara detaylı olarak değinen bir karar ile devam edilecek.

İki esas sanığın savunmasının durumu genel olarak vahim görünüyor: Zschäpe’nin avukatları Zschäpe’nin kendisi tarafından birbirine düşürülüp felç ediliyor. Olayların aktörü olmak yerine piyonu gibiler. Zschäpe savunmasını daha çok Wohlleben’in avukatlarına bırakmak istiyor gibi görünüyor. Onlarsa mahkemenin hata yapmasını sağlamak için her şeyi deniyorlar çünkü Wohlleben’in tanıklıkların sonucunda doğrudan hüküm giyeceğini biliyorlar.

Ama mahkemenin tavrı da merak uyandırıcı: Daha geçtiğimiz haftanın sonunda duruşmanın durdurulması için verilen dilekçeyi bir ara vererek görüşmek ve en azından o gün içerisinde bir tanık ifadesi almak yerine o günkü esas duruşmayı gereksiz şekilde sonlandırdılar. Mahkemenin itiraza dair neden bir görüşme arasının ardından karar veremediği bugün de anlaşılmadı. Bu şekilde yine en azından iki tam gün savunmanın söz düellosuyla harcandı. Bu durum üstelik mahkeme heyetinin tanıklıklar konusunda yaz arasının öncesi ve sonrasında pek de hızlı olmamasına rağmen gerçekleşiyor. Mahkeme önceki hafta müdahil davacıların olayların aydınlatılmasına yönelik talepleriyle artık ilgilenmediğini belli etti (bkz. 29.09.2015 ve 30.09.2015 tarihli bloglar). Ama dava sürecini hızlandırmaya yönelik özel bir çabasını görmek de mümkün değil.