13.07.2016

Yalan ve inkar çabaları XVI – Eyalet Meclisi üyesi Petereit, Beyaz Kurt, NSU mektubu ve 2500 avro, ama hiçbirini hatırlayan yok

Mecklenburg-Vorpommern Eyalet Meclisi’nde NPD milletvekili olan David Petereit bugünün tek tanığıydı ve saat 09:30’dan 20:45’e kadar sorgulandı. Bu sorgunun çıkış noktası aslında oldukça netti: Petereit en azından 2000 ile 2004 yılları arasında Nazi fanzini “Beyaz Kurt”un çıkarılmasında rol oynamıştı. Bu derginin 1/2002 nolu sayısında militan örgüt Combat 18 hakkındaki makalelerin yanısıra “Eihwaz” takma adıyla yazmış olduğu bir önsöz de vardı. Bu önsözde “Zor zamanlarda savaşmak gerekir” yazıyordu. “Silah arkadaşlarını cezaevinde, sağcı mücadelede, sokakta desteklemek, ağ oluşturmak gerek – dönüm noktası sadece müzik dinleyip parti yaparak gelmeyecek.” Ve ayrıca görsel olarak belirgin bir şekilde ve kalın harflerle: “NSU’ya çok teşekkürler, meyvalarını veriyor 😉 Savaş devam ediyor…” yazıyordu.

Mecklenburg-Vorpommern Anayasayı Koruma Dairesi’nin 09.04.2002 tarihli bir raporunda bir muhbirin raporu şu şekilde özetlenmişti: “Neustrelitz’den “Beyaz Kurt” dergisine 2500 avroluk bağışta bulunulmuş. Bu bağışla birlikte yollanan mektupta “Böyle devam edin, para sizin yanınızda doğru yerde!”mesajı veriliyordu.

Bu raporun kısa süre ardından muhbir Richter (Corelli) Petereit ile temas kurarak ona kendisinin kiraladığı bir sunucu üzerinde “Beyaz Kurt”un internet sitesi için bellek vermeyi teklif etmişti. Petereit bunu müteşekkür şekilde kabul etmişti.

NSU’nun kendini açığa çıkarmasının ardından, bugün NSU-watch projesini yürüten anti-faşist basın arşivi apapiz, NSU’ya yapılan bu teşekkürü arşivinde bulup açığa çıkarmıştı. Bunun ardından Petereit aranmış ve arşivinde Frühlingsstrasse’deki bilgisayarda da bulunan NSU mektubu bulunmuştu. Mektubun içeriği militan savaşa dair bir itiraftı ve Nazi çevrelerinden bu savaşı desteklemeyi talep ediyordu.

Çok sayıda delil başka Nazi projelerinin de bu şekilde para desteği aldığını gösteriyordu. Buna göre NSU’nun varlığı 2002 yılından bu yana oldukça büyük sayıda Nazi aktivist arafından biliniyor olmalıydı. Bu da müdahil davacıların NSU’nun büyük oranda başka gruplarla ve tekil kişilerle bağlantıda olduğuna dair tezini kuvvetle destekliyor ve Federal Savcılığın izole üçlü tezine açık şekilde ters düşüyordu.

Müdahil davacılar raporun geldiği muhbirin, ya da en azından ondan sorumlu olan yöneticinin sorgulanması ve raporun orijinalinin dava dosyaları arasına girmesi için çoktan dilekçe vermişti. Mahkeme şu ana kadar sadece Mecklenburg-Vorpommern’den raporun içeriğini onaylayan bir resmi belge almıştı.

Tanık Petereit 2000 yılından bu yana Beyaz Kurt’un yayınlanması, hazırlanması ve dağıtılmasının sorumluluğunu tek başına üstlense de bunun dışında hiçbir şey hatırlayamadığını söyledi. Gazeteyi tek başına çıakrdığından NSU’ya yollanan selamı kendisinin “koymuş” olduğunu belirtti. Ama mektubu ilk kez evi arandığında görmüştü. Para aldığı hiç olmamıştı. Sürekli hatırlamadığını söyledi, ama belli noktalarda çok ayrıntılı bilgiler verdi. Ama bunu sadece kendisi için olumlu görünen konularda yaptı.

Petereit’in fanzinin hazırlanmasına dair anlattıkları, verdiği bilgilerin doğru olmadığını gösteriyordu: Derginin tasarımını MS Word programıyla yaptığını iddia ediyordu, ama grafik unsurlardan çoğunun bu programla gerçekleştirilmesi mümkün değildi. Fanzinleri 1000 kopyaya kadar kendisi hazırlamış ve dağıtmıştı. Diğer faaliyetlerinin yanında bunun üstesinden de nasıl gelmiş olduğuysa belirsiz. Arada bir kimi bilgileri ağzından kaçırarak posta kutusunun birlikte çalıştığı başka kişiler tarafından da kullanılmış olmasının mümkün olduğunu söyledi. Petereit’ın kendisini ve başkalarını korumaya çalıştığı davacılar için ortadaydı.

Mahkemenin ve Federal Savcılığın tavrı tutarlı ama sinir bozucuydu. Doğruyu söylemesi için tanığa hiçbir şekilde baskıda bulunmadılar. Bu tavır tutarlı, çünkü Federal Savcılık en başından bu yana izole üçlü tezini ayakta tutmaya çalışıyor. Ama bu tez 2002 yılındaki bağış kampanyası tarafından zarar gördü. Mahkeme ayrıca başından bu yana tanıkla her türü yüzleşmeden kaçındı. Bunun sebebi muhtemelen verilecek karar için Nazi çevrelerinden tanıkların verecekleri yeni bilgiler olmadan da yeteri sayıda delilin bulunmasıydı. Olayların aydınlatılması bu açıdan daha ziyade bir engel teşkil ediyordu.

Mahkeme ayrıca “tedbirli” bir şekilde Eylül 2017 tarihine kadarki duruşma tarihlerini verdi. Bu duruşmaların hepsinin gerçekleşeceği muhtemel olmasa da bu durum davanın medyada çıkan kimi haberlerin aksine son düzlüğe çıkmadığını gösteriyor. Özellikle de mahkemenin son haftalarda davayı yarı günlük bir iş olarak görmesi tanık sorgularının daha birkaç ay süreceğini gösteriyor.