Yazar arşivleri: admin

20.05.2015

Yalan ve Masum Gösterme XIV – Marcel Degner’den kısa bir ifade

Bugünün ilk ve tek tanığı bir kez daha „Blood and Honour“ Thüringen’in eski şefi ve bir süre üç Almanya şefinden biri olan „Riese“ takma adlı Marcel Degner’di (ilk sorgusu için bkz. 11.03.2015 tarihli blog). Degner yine asla Anayasayı Koruma Dairesi’nin muhbirliğini yapmamış olduğunu söyledi. Hatta bir Anayasayı Koruma Dairesi çalışanının onu muhbir olarak tanımladığının hatırlatılmasından (bkz. 22.04.2015 tarihli blog) ve ilgili belgelerin gösterilmesinden sonra da.
Bu utanmaz yalanın ardından müdahil dava avukatları soru sormaktan vazgeçerek önce Degner’i o zaman „yönetmiş“ olan başka bir AKD çalışanının tanık olarak çağrılıp Degner’in onun ifadeleriyle yüzleştirilmesi için bir dilekçe verdi. Bu dilekçenin bir sonraki duruşma gününde yazılı olarak verilmesinin ardından mahkeme kararını verecek.

Degner, yalanının yanına kar kalacağından emin gibi görünüyor, çünkü muhbir „Hagel“in (Thüringenli AKD çalışanının verdiği bilgiye göre kod adı bu) ayrıntılı raporlarının bulunduğu dosyalar yok edildi. Mahkemenin elinde sadece az sayıda belge var. AKD çalışanının Degner ile ilgili verdiği bilgi net şekilde onun muhbir olduğunu gösteriyor, ama içeriğe dair pek bir bağlantı noktası yok. Bu yüzden şimdi daha ayrıntılı bilgi verebilecek olan eski muhbir yöneticisinin dinlenmesi gerekiyor.

Müdahil davacıların dışında muhbirin faaliyetleriyle ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyen kimse yok gibi görünüyor. Heyet Başkanı Hakim Götzl, Degner’i AKD çalışanının onun muhbir olduğunu onaylamış olduğu bilgisiyle bile yüzleştirmedi. Ancak müdahil davacıların bunu yapmalarının ve Degner’in azledilmesine karşı çıkmalarının ardından Götzl bir kez daha sorguyu üstlenerek tanığı (yeniden) bu ifade ile yüzleştirdi. Mahkeme en azından verdiği hükümde Degner’in tüm AKD faaliyetlerini inkar ettiğini belirtti. Federal Savcılık bunun üzerine ilgili savcılıkta Degnere’e karşı yalan ifade vermekten ceza davası açılacağını bildirdi.

Duruşmaya şimdi iki hafta ara verilecek, bir sonraki duruşma tarihi 9 Haziran 2015.

19.05.2015

Cinayet silahının tedarik zinciri, “itirafçı“ bir yalancı ve Zschäpe’nin savunmasının yanlış anlamaları

Bugünkü duruşmanın yarısı verilen aralarla geçti, çünkü Zschäpe’nin savunması psikiyatri uzmanı Saß’ın müvekkillerini sadece kısıtlı gözleyebilmesi amaçlarına erişmek istedi. Saß sonuç olarak artık Zschäpe’den 50 cm uzakta oturuyor. Yine de savunmanın şu ana kadar müvekkillerinin gündelik ihtiyaçları için ne kadar az çaba gösterdiği belli oldu: Savunmanın, Zschäpe’nin soruşturma dosyalarının bulunduğun laptopını aralar sırasında mahkemedeki gösterim odasına almasına izin verilmediği iddiası üzerine heyet başkanı bunun tabii ki mümkün olduğunu, şu ana kadar itiraz edildiyse bunun bir yanlış anlamadan kaynaklanmış olması gerektiğini söyledi. Belli ki savunması Zschäpe’nin gerçekten de yaşadığı bu kısıtlamadan 205. duruşma gününe kadar hiç bahsetmemişti.

Öğlen arasının ardından nihayet ilk tanık, Berner Oberland’dan bir polis memuru ifade verdi. Wohlleben’in savunmasının dilekçesi üzerine çağrılmıştı ve cinayet silahı Ceska’nın geldiği silah dükkanının sahiplerine karşı yürütülen bir hazırlık soruşturmasından bahsetti. Ceska iddianameye göre ilk alıcıdan İsviçreli Hans-Ulrich Müller’e, onun üzerinden Thüringen’e ve başka kişiler üzerinden sanıklar Wohlleben ve Schultze’ye geçmişti. Bu yolu kanıtlayan birçok delil vardı. Mahkeme tutukluluk halinin incelenmesi esnasında Wohlleben’e karşı önmli suç unsurları bulunduğunu, Eyalet Yüksek Mahkemesi’nin bunu onayladığını tespit etti.
Bugünkü tanığın çağrılması için verilen dilekçe, savunmanın bu delilleri sarsmak yönündeki bir diğer çaresiz çabasını gösteriyordu. Ancak tanık savunmanın delil hedefini bile (silah dükkanındaki silah defterinin güvenilir olmayan bir şekilde tutulması) doğrulamadı, hatta defalarca yaptığı kontrollerde her şeyin yolunda olduğunu ifade etti. Savunmanın başka dosyalardan çıkarmak istediği anlama göre silah dükkanının „gizli işler“ yürüttüğünden ise haberi yoktu.

Onun ardından bir kez daha, yine şiddet suçu şüphesinden dolayı göz altında bulunan Bernd Tödter geldi ( şu ana kadarki sorguları için bkz. 11.02.2015 ve 23.04.2015 tarihli bloglar). Sorgunun başlangıcında tavrını belli etti: Polise o zaman verdiği ifadeyi uydurmuştu, sanıkları ve Böhnhardt ile Mundlos’u hiç görmemişti, o zaman internetten okuduğu bilgilerle tutukluluk koşullarının hafifletilmesini sağlamayı ummuştu: „Giden trene bir atlayıp neler olacağına bakayım diye düşündüm.“

Heyet başkanı bu fikir değiştirmeye pek anlam veremedi, özellikle de Tödter’in „Üçlü“ ile bağlantı kurma fırsatının olması, defalarca Zwickau’daki erkek kardeşini ziyaret etmesi ve Nazi camiası içerisinde de bağlantılar olmasından dolayı. Müdahil davacılardan da sorular geldi. Tödter polise verdiği bilgilerden önce tutukluydu ve internetten NSU ile ilgili bilgi edinme şansı yoktu. Tödter herşeyi internetten öğrendiğini veya kendisinin uydurduğunu söyledi, kimi bilgileri de polisin onun adına söylediğini, kendisinin de bunları „karşı çıkmadan kabullendiğini“ söyledi.
Tödter’in çelişkili ifadelerinden hangileri doğru, söylemek zor. Belli olan: NSU’nun Almanya’nın farklı yerlerinde işlediği cinayetleri oradaki Nazilerin yardımı olmadan işlemiş olduğunu düşünmek mümkün değil. Bu özellikle de 2006 yılında Kassel ve Dortmund’da işlenen cinayetler için geçerli. Müdahil davacılar bununla ilgili olarak başka tanıkların isimlerini verdiler. Bu kişilerin olayların aydınlatılmasına, keyfine göre farklı yönde utanmaz yalanlar söyleyen Tödter’den daha fazla katkı sağlayacakları umut ediliyor.

13.05.2015

Bir kez daha soygunlar ve NS çevrelerinde „geleneklerin korunması“

Bugününilk tanığı 23.09.2003’te Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos tarafından saldırıya uğrayan Zwickau’daki bir Sparkasse’nin çok cesur bir kadın çalışanıydı. İkiliden biri silahını suratuna vurup diğerine „onu vurayım mı?“ diye sormasına rağmen ikilinin kasa dairesine girmesine izin vermemişti. Bir başka kadın meslektaşı olayların akışını doğruladı, şuçlular ona da şiddet uygulayıp para vermesini istemişlerdi, ama kısa süre sonra kaçabilmişti.

İki soyguncu yaklaşık 500 avro ele geçirebilmişti. İddianameye göre olay yerinden kaçmak için (diğer soygunlar ve cinayetlerde olduğu gibi) yine bisikletlerini ve bir karavanı kullanmışlardı.
Bir polis memuru 4.11.2011’den sonraki soruşturmalarla ilgili bilgi verdi: Frühlingsstraße’deki NSU dairesinde bulunan silah ve giysi parçaları güvenlik kamerasındakilerle uyuşuyordu. Bunun dışında banka şubesindeki ayak izlerine uyan ayakkabılar ve üzerinde şubenin işaretlenmiş olduğu bir şehir haritası da bulunmuştu. Karavan André Eminger adına ve iddianamaye göre Eminger’in kendisi tarafından kiralanmıştı.

Son tanık, uzun yıllar Nazi aktivisti olan ve şu anda NPD ‘nin Baden-Württemberg Eyaleti Yönetim Kurulunda olan Edda Schmidt idi. Schmidt Thüringen’de 2000 yılında gerçekleşen bir NPD eğitim etkinliğinde konuşmacıydı. Tino Brandt da André Kapke’nin erkek kardeşi de farklı şekillerde, etkinlik sürerken „Blood & Honour“ Saksonya’dan bir yoldaşın üçlünün iyi olduğu haberini vermiş olduğunu anlatmışlardı. Kapke, konuşmayı Edda Schmidt’in düzenlemiş olduğun ifade etmişti.

Schmidt bugün böyle bir konuşmanın asla gerçekleşmemiş olduğunu iddia ediyor. İfadesinde genel olarak olaylara açıklık kazandırmama çabası net şekilde görülüyor. Bu da kasıtlı, çünkü Edda Schmidts kendi sözleriyle „bir hain değil“. Tanık Kapke’nin Schmidt’in ortadan kaybolan NSU üyeleriyle ilgili bir konuşma düzenlediğine dair ifadesi bu yüzden tanık Schmidt’in inkarı ile çürümeyecek.

Sorgu ayrıca Nazi camiasında genç insanların nasıl etki altında bırakıldığını da gösterdi: Schmidt iki gün boyunca „gelenekler“ ile, Pagan diniyle ilgili sunum yapmış, genç insanlara biraz „kültür“ öğretmek istemişti. Bu maske altımda genç insanlar ırkçılık ve Yahudi düşmanlığına dayanan ve „Cermenleri“ üstün millet olarak gösteren sözde bir Pagan dini ile tanıştırılıyorlardı. Babası bilinen bir SS üyesi ve annesi Nasyonal Sosyalist Alman Kız Birliği’nde aktif olan ve kendisi de çocukluğundan bu yana Nazi çevrelerinde bulunan Edda Schmidt gibi insanlar gençlere, ırkçı şiddet eylemlerini meşrulaştırmak için kullanabilecekleri „kültürel“ temelleri öğretiyorlardı.

12.05.2015

Soygunlar ve Mundlos ile Zschäpe’nin ideolojisine dair daha fazla bilgi

Bu öğlen önce Uwe Mundlos’un gençlik arkadaşı ifade vermeye devam etti (daha önceki ifadesi ile ilgili bkz. 15.04.2015 tarihli blog). Nazi camiasının şiddet eğilimine dair çok şey anlattı. “Kafalarındaki resme uymayan” birine gerçekleştirimiş oldukları vahşi bir saldırıdan ve Beate Zschäpe’nin birine bir bardakla vurduğu bir saldırıdan da bahsetti. Mundlos’da, aralarında bir tatar yayı, bıçak ve gaz tabancasının da bulunduğu çeşitli silahlar bulunduğunu görmüştü.
İfadesi sonucunda üçlünün Jena’da işledikleri suçları ve devlet makamlarının tepkilerini sınıflandırmayı iyi bildikleri de anlaşılıyordu. Zschäpe polis takip ediyor mu diye sık sık etrafına bakıyordu, polisin sivil araçlarının plakalarını alıyordu. Mundlos ona kendilerine karşı terörizm nedeniyle soruşturma yürütüldüğünü söylemiş, somut bir soruşturma durumunda bilgisayar gibi bir delilin nasıl ortadan yok edileceği konusunda talimatlar vermişti.

Mundlos’un daha o zamanlar Chemnitz’de bağlantısı olduğu çok sayıda kişi vardı. Orada farklı kişileri ziyaret etmişti ve onu ziyaret edenler de olmuştu.

Tanık 18 yılın ardından tüm detayları hatırlayamadığını anlatmak için açık şekilde büyük çaba gösterdi. Zschäpe ve Wohlleben’in savunmaları, bunu ifadesindeki sözde çelişkiler olarak göstermeye çabalayıp tanığı birçok kez yalan söylemekle suçladılar. Ancak bu saydam taktik başarısızlığa uğradı. Hem müdahil davacılar hem de Federal Savcılık çok kez müdahale etti ve mahkeme savunmanın aleyhine karar verdi.

Mahkeme bunun dışında 25.09.2002 tarihinde Zwickau’daki bir Sparkasse’ye yapılan başka bir soygun amaçlı NSU saldırısını da görüştü. Buna göre Mundlos ve Böhnhardt şubeye saldırmış, orada bulunan herkese göz yaşartıcı gaz sıkmış ve onları ateşli silahlarla tehdit etmişlerdi. Ele geçirdikleri para yaklaşık 50.000 avro kadardı. İki soyguncu, işledikleri cinayetlerde olduğu gibi olay yerinden bisikletle kaçmışlardı.

11.05.2015

NSU’nun soygunları

Mahkeme bu hafta öncelikle NSU’nun işlediği toplam 15 soygundan bazılarıyla ilgilendi.
Bugün ilk olarak bu eylemlerden ilkinin, 18.12.1998’de Chemnitz’deki bir Edeka marketine yapılan soygun saldırısının tanıkları sorgulandı. Anlatılanlara göre soyguncular baş kasiyerin elinden günlük kazancı alarak yaya olarak olay yerinden kaçmışlardı. Bir genç onları takip etmişti, ona üç kez ateş etmişlerdi. Kullanılan cephane 2011’de Zwickau Frühlingstraße’de bulunanla uyuşuyor. Ancak bu cephanenin kullanıldığı silah şu ana kadar bulunamadı. Suçluları takip eden genç henüz kısa süre önce bulundu ve önümüzdeki haftalardan birinde mutlaka ifade vermek üzere çağrılacak.

Tanıklarda biri dükkanın dış duvarındaki mermi deliklerini tarif etti: Bunlardan en azından biri yaklaşık 1,60 metre yüksekliğindeydi, yani yaklaşık olarak takipçinin boyunda. Böhnhhardt ve Mundlos’un ortadan kaybolmalarının daha ilk yılında çekinmeden ateşli silah kullanmaları ve bunu „sadece“ para ele geçirme amaçlı bir soygun çerçevesinde yapmaları en başından bu yana insanların ölümünü göze aldıklarını gösteriyor.

Olay ayrıca bunun üçlünün destekçilerinin hepsi tarafından bilindiğini de gösteriyor: Üçlü Chemnitz’de yaşıyordu, vahşi saldırı şehirde konuşulan bir konuydu, hayati tehlike taşıyan silah kullanımları her yerde biliniyordu. Böhnhardt ve Mundlos soygunu saklamıyordu, camiada artık bağışa ihtiyaçları olmadığı, „geçici işlerde çalıştıkları“ anlatılıyordu, soygunla ilgili bilgi veren muhbirler oluyordu. Yani bu soygundan itibaren Chemnitz’deki herkes Böhnhardt ve Mundlos’un hedeflerine ulaşmak için öldürmeye hazır olduklarını biliyordu.

Daha sonra, 30.11.2000 tarihinde Chemnitz’deki bir posta şubesinde gerçekleştirilen soygun ile ilgili olarak öncelikle Zwickau’daki NSU dairesinde el konulan delilleri incelemiş olan bir polis memuru ifade verdi. Burada da giysi parçaları ve soygunda kullanılan silahla çok sayıda uyuşma ortaya çıkmıştı. Ayrıca olayın gerçekleştiği zaman aralığı için André Eminger adına bir karavan kiralanmıştı ki suçlamalara göre bunu yapan Eminger’in kendisiydi.

Müdahil davacılar „lidersiz direniş“in „Blood & Honour“ dergisinde anlatılan teorik ve ideolojik temelleri ile ilgili bir delil tespiti dilekçesi verdi. Jena’daki yoldaşlar tarafından kiralanmış olan ve 1998 yılında borulu bombaların da bulunduğu garajda bir nevi gazete arşivi bulunuyordu. Bunlar arasında „Blood & Honour“ın içerisinde böyle tartışmaların yürütüldüğü 1996 tarihli bir sayısı da vardı.

29.04.2015

Jena’da işlenen suçlarla ilgili şaşırtıcı bilgiler

Bugün uzun süredir ilk defa Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde gerçekten de sürpriz bir tanık ifadesi verildi. Tanık, Beate Zschäpe ve Uwe Mundlos’un eskiden yakın arkadaşı ve kendisi de Nazi çevrelerinden olan, ama daha çok „Skin fraksiyonuna dahil“ ve 1900’ların sonunda bu çevreden tamamen uzaklaşmış biriydi.

Tanık 1997 yılında daha önce pek çok kez sözü geçen ve Uwe Böhnhardt’a karşı yürütülen Jena ceza davası kapsamında ifade vermişti. 1996 ortalarında göğsünde Davud yıldızı olan bir cansız manken gövdesi bir otoban köprüsüne asılmış ve yanına sahte bir bomba yerleştirilmişti. Uwe Böhnhardt sonunda beraat etmişti, çünkü aralarında bugünkü tanığın da bulunduğu çok sayıda „yoldaş“, kendisinin olay esnasında başka yerde bulunduğunu öne sürmüşlerdi.
Tanık bugün akla yatkın şekilde bu bilginin doğru olmadığını doğruladı. Ama bunun da ötesinde kendisinin de olaya dahil olduğunu anlattı. Mundlos ve Böhnhardt ona eylemle ilgili oalrak orada olmadıklarını söyleyecek sahte bir tanığa ihtiyaçları olduğunu sötlemişlerdi. Tanık o zamanlar camiada “Moralapostel” (ahlak hocası) olarak tanınıyordu. Hem yetkililere hem de Nazi camiası içerisindekilere ikilinin olay işlemediğini anlatması gerekmişti. Bugünkü açıklamaları, Jena’da olayla ilgili şüphenin hemen bu ikilinin üzerine çekileceğini gösteriyordu ki bu da henüz1996 yılında nasıl bir politik-ideolojik gelişim içinde olduklarına dair çok şey anlatıyordu. Ama olay esnasında sadece ikili ve tanık değil Beate Zschäpe ve Ralf Wohlleben de oradaydı.

Tanık, üçlünün ortadan kaybolmasının ardından Ralf Wohlleben’in kendisiyle oldukça agresif bir şekilde bir para bağışıyla ilgili konuştuğunu anlattı ama o da olayın tamamını hatırlamıyordu. Böhnhardt ailesinin evinde bir konuşmaya çağrılmıştı. Önce para vereceğini söylemişi, ama daha sonra bunu yapmamıştı, çünkü üçlünün ptlayıcı maddeyle işledikleri suçları yanlış buluyordu ve yeraltındaki hayatlarını da saldırılarla finanse edeceklerinden endişeleniyordu. Ayrıca zaten yurtdışında olduklarını düşünüyordu. Gerekçesi şuydu: “Ne o zamanlar ne de şimdi Almanya’da bir ya da iki aydan fazla kimliği ortaya çıkmadan yaşamanın, hele ki bir arama söz konusuysa mümkün olmadığını düşünüyorum.” Tanığın şaşkınlığı anlaşılır, özellikle de Chemnitz’de sanıkların çevresinde bulunan muhbirlerin sayısı ve kaçtıkları çevre düşünülürse.
Tanığın ifadesi çok inandırıcıydı, özellikle kendi içsel direnişine karşı mücadele verdiği anlaşıldığından: Bir yandan olaya kendisinin de karıştığını ve sahte ifade verdiğini mahkeme önünde itiraf etmesi gerektiğinden, diğer yandansa işlediği suçları ve görüşlerini reddetmesine rağmen çocukluk arkadaşı Zschäpe’yi suçlamak kendisine zor geldiğinden.

Yine de olayları kendiliğinden anlatarak NSU’nun ve işlediği suçların aydınlatılmasına bir parça katkı sağladı. Üstelik bunu kamu çalışanı olmasına ve bunun toplumsal ve hukuksal sonuçlarından korkmasına rağmen yaptı. Bu takdire şayan bir durum. Diğer yandan aslında sadece bir tanık olarak görevini yerine getirdi, yani gerçeğe uygun ve kapsamlı şekilde ifade verdi. Tavrının bugün çok etkileyici gelmesi Nazi tanıkların sürekli verdikleri blokaj ifadelerinin tam zıttı bir örnek teşkil ederek mahkemenin ve Federal Başsavcılığın bu tanıklara karşı tavrının ne kadar utanç verici olduğunu gösterdi.

İfadesi tabii ki Zschäpe ve Wohlleben’in savunmalarına darbe vurdu çünkü savunma taktikleri müvekkillerinin somut eylemlere asla dahil olmadıkları üzerine kurulu. Bu tez bir kez daha çürüyor. Bir yandan iki savunma ekibi de iyi hazırlanmamış gibi görünüyordu. Tanığın sorgusundan önce uzun bir ara verilmesini istediler. Heyet başkanı hakim bunun üzerine bugünkü sorguyu bitirdi. Tanık bir kez daha gelip ifadesini sonlandıracak.

28.04.2015

Yalan ve Masum Gösterme Çabaları XIII – Bir kez daha „Erzgebirge Beyaz Kardeşliği“ ve „Blood & Honour“ hakkında

Bugünün ilk tanığı eskiden André ve Maik Eminger’in kurucuları olduğu „Erzgebirge Beyaz Kardeşliğinin“ üyesi olan André Kö. idi. Tanık artık sağcı olmadığını iddia ediyor, ama bir yandan da dazlak kafasında devasa bir „Kan ve Onur“ dövmesi var. Onun da Erzgebirge Beyaz Kardeşliği ile ilgili detayları hatırlamak istememesi ve bir yandan polise vermiş olduğu ifadeleri göreceleştirmesi (yabancılara karşı şiddet tartışmasında „o kadar aşırı“ konuşmamıştı vs.) bu durumda şaşırtıcı değil. Yine de o da André ve Maik Eminger’in EBK’nin kurucuları ve yönetici üyeleri olduğunu doğruladı.

Ardından Almanya Blood & Honour „şubesinin“ eski yöneticisi olan Stephan Lange geldi. Lange, B&H’yi sadece bir müzik hareketi olarak göstermeye çalıştı, hatta Berlin’de kurulmasının sadece dazlak camiası içerisindeki Hammerskins’in saldırılarından kendilerini korumak amacıyla gerçekleştiğini iddia edecek kadar abarttı. Heyet Başkanı Hakim Götzl’ün buna kesinlikle inanmadığını belirtip hatta yalan ifade vermenin sonuçlarını açıklamasına ve kendisine „B&H“ yayınlarından çeşitli net politik içerikler hatırlatmasına rağmen tanık bu masum gösterme taktiğine sadık kaldı. Ama daha sonra daha ziyade „Combat 18“ tarafında olan, yani göçmenlere, sağcılara vs. karşı silahlı saldırıda bulunmak isteyen „B&H“ üyeleri bulunduğunu söyledi, ama detayları hatırlamak istemedi.

Wohlleben ve Zschäpe’nin savunmaları bir kez daha sorguya itirazlarla engel olma taktiğini denediler ve bir kez daha çoğu durumda başarısızlığa uğradılar. Zschäpe’nin savunmasının „B&H“ ile ilgili sorguların temelde dava ile ilgisinin olmadığını bile iddia etmesi ilginçti. Bu utanmaz tez sadece mahkeme değil herkes için akıl almaz bir tez.

23.04.2015

200. Duruşma Günü – Yalan, masum gösterme çabaları ve öylesine evde kalma

200. duruşma günü bir kez daha Nazi tanıkların Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’ndeki duruşmayı çok da ciddiye almadıklarını ve mahkemenin buna büyük oranda göz yumduğunu gösterdi. Tanık Berndt Tödter, sabah E-mail aracılığıyla hem mide-bağırsak sorunu olduğunu hem de artık mahkemeye anlatacak bir şeyi olmadığını bildirdi.Almanya’daki sayısız ceza davasında uygulandığı gibi adamı sadece mahkemeye çıkarmak yerine, önce iddia ettiği hastalığına dair doktor raporu göstermesi istenecek.

Ardından „Mappe“ takma adı altında Chemnitz’deki „Blood & Honour“ çevresinin bir parçası olan bir kadının sorgusu gerçekleştirildi. Bu tanık Mundlos ve Zschäpe’yi hatırlıyordu. Bir kez onun yanında kalmışlardı ve Chemnitzli diğer dazlak „yoldaşlara“ göre çok daha canayakınlardı. Bunun dışında bu tanık da olayların aydınlatılmasına hiçbir adamakıllı katkı sağlayamadı. Bunun sebebi muhtemelen „B&H“ Chemnitz’in en önemli aktörleriyle bugün hala bağlantısının olması.

200. duruşma günüyle ilgili olarak 22 müdahil dava avukatının yaptığı basın açıklamasını blogda Almanca olarak bulabilirsiniz.

22.04.2015

Hafıza zayıf, sorumluluk yok – Anaysayı Koruma Dairesi’nde kariyer

Bugün Saksonya Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin şu anki başkanı olan Gordian Meyer-Plath’ın sorgusu sabırsızlıkla bekleniyordu. Meyer-Plath, muhbir Carsten Szczepanski ile 1996 yılından 1998 yılına kadar ilgilenmişti. Szczepanski daha 1998 yılının ikinci yarısında Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’un Chemnitz ve Saksonya’daki Blood & Honour ağıyla bağlantıları olduğunu, bu ağdan para aldıklarını ve ağın üyeleri Antje Probst ve Jan Werner’in onlara sahte belge ve silah sağlamak konusunda destek sağladıklarını söylemişti (muhbirin sorgusuyla ilgili olarak 03.12.2014 ve 13.01.2015 tarihli bloglara bakabilirsiniz). Szczepanski üçlünün bir saldırı gerçekleştirmiş olup başka saldırılar planladıklarını anlatmıştı.

Tanık Meyer-Plath somut bağlantıları hemen hemen hiç hatırlamadığını, sadece Meclis Araştırma Komisyonu’nun sorgusu ve Münih’teki esas duruşmaya hazırlanma amacıyla okuduğu dosyalardan hatırladıkları olduğunu iddia etti. O zamanlar Brandenburg Anayasayı Koruma Dairesi için çalışıyordu, önce değerlendirme bölümünde ardındansa „tedarik“ bölümünde; o sırada Szczepanski’nin ikinci muhbir yöneticisi konumunda sayılırdı. Szczepanski’nin verdiği haberleri spesifik ayrıntıları tek tek anlatamayacak olsa da hatırlıyordu. Akabinde Thüringen, Saksonya ve Bradenburg Anayasayı Koruma Daireleri’nin bir toplantı gerçekleştirdiğini, ama buna tabii ki katılmadığını ve polise neden hemen haber verilmediği ile ilgili bir şey söyleyemeyeceğini de belirtti. Oysa ki Jan Werner ve Antje Probst’un çevresinde, yani Chemnitz’de arama yapmak akla yatkın olurdu. Böylece Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde davası görülen suçlar engellenebilirdi.

Davada zaten yeterince iyi bilinen hafıza sorunlarının yanında ülke içindeki farklı gizli servislerin çalışanlarının sorumluluktan ve soruları yanıtlamaktan nasıl kaçtıkları da bugün bir kez daha belli oldu: „Bilgi sağlama“ bölümünde çalışanlar tedarik edilen bilgilerle ne yapıldığını bilmiyor, „değerlendirme“ bölümünde çalışanlarsa bilgilerin nereden geldiğini tabii ki bilmiyordu.

Tanık yine de çok kabaca 90’lı yılların sonlarında silahlı savaşa girilmesinin tartışıldığı çok sayıda gazetenin Nazi camiasında dolaştığını söyledi. Yayınlar bölgesel ya da ulusal olarak sınırlı değillerdi, bu tartışmalar uluslararası çapta yürütülüyordu.

Artık emekli olan Thüringen Eyalet Dairesi çalışanı Wiessner’in sorgusu ise hiçbir işe yaramadı. Olası bir silahlanma ve üçlünün silahlı soygun gerçekleştirmeleri hakkında hiçbir bilgisi olmadığını iddia etti. Wiessner’in bugün söylediğine göre muhbir Degner’in üçlünün „geçici işlerde çalışmaya“ başladıklarından dolayı paraya (bağış parası) artık ihtiyaçları olmadığını haber vermiş olması, üçlünün sadece „yasadışı işlerden“ geçindikleri sonucunu ortaya çıkarmıştı. Oysa ki „geçici işlerde çalışmak“ camiada banka soygunları için kullanılan bir tabir ki NSU üyeleri de gerçekten soygun gerçekleştirmişlerdi.

15.04.2015

Stralsund’daki banka soygunları, yine „unutkan“ bir Nazi tanık ve Mundlos ile Böhnhardt’ın ideolojisi

Öncelikle başka bir mağdur Stralsund’da 18.01.2007’de gerçekleşen banka soygununu anlattı. Stralsundlu bir polis memuru bu soygun ve 7.11.2006’daki soygunda toplamda 250.000 €’den fazla para ele geçirildiğini söyledi. Bunun ardından bir Federal Kriminal Dairesi memuru güvenlik kamerası görüntülerini, Eisenach’da yanan karavan ve Zwickau Frühlingstrasse’deki evde bulunan delillerin resimleriyle karşılaştırmış olduğunu söyledi. DNA araştırmalarının desteklediği çok sayıdaki uyuşma soygunların Mundlos ve Böhnhardt tarafından işlenmiş olduğu sonucunu kesin şekilde ortaya çıkardı. Özellikle de kullanılan silahlar, dikkat çekici maskeler ve eldivenlerle birikte bandrollü kağıt paralar çok katmanlı ve net uyuşmalara işaret ediyordu. Frühlingstraße’de bunun dışında üzerinde bankanın çizili olduğu bir şehir planının kesidi ve mekanların bir taslağı da bulunmuştu.

Ardından yine „utanmaz-unutkan“ kategorisine dahil edilebilecek bir diğer Nazi tanık geldi. Tanığa yapılan çok sayıdaki sorgudan Chemnitz ve Ludwigsburg’da yaşamış olduğu ve Baden-Württembergli Nazilerin Saksonya ile bağlantısını sağlayan kişi olduğu biliniyordu. Tanık tüm bunları inatla reddetti. Bu durumda da, bu utanmaz yalan ifadenin ceza ile karşılaşıp karşılaşmayacağını zaman içerisinde göreceğiz. Mahkeme ve Federal Savcılığın Nazi tanıkların istedikleri gibi davranmalarına izin verdikleri izlenimi oluşuyor.

Ardından Uwe Mundlos’un ortadan kaybolmasından kısa süre önce onunla bağlantı kurmuş olan bir gençlik arkadaşı ifade verdi. Mundlos ona tiyatro meydanındaki bavulla yapılan eylemde rolü olduğunu, tutuklanmaktan korktuğunu ve ortadan kaybolarak bundan kurtulmak istediğini anlatmıştı. Son teması, Mundlos’un yeraltına kaçmasının ardından onun dağ bisikletini getirerek kendisinden satmasını isteyen sanık Wohlleben üzerinden gerçekleşmişti. Tanık, Mundlos ve Böhnhardt’ın fanatik nasyonal sosyalizmi hakkında bilinen iddiaları doğruladı.

Mundlos, Rudolf Hess’in görüşlerinin savunucusuydu. Tarihi NS’in de karşı olduğu halk gruplarına kendi “temiz Almanyasında” yer yoktu. Uwe Böhnhardt da aynısını savunuyordu. Böhnhardt bireysel silahlanma yandaşıydı; Mundlos Böhnhardt’ın silah kullanımına da seve seve hazır olduğunu anlatmıştı. “Acımasız görünüşü” dikkat çekiciydi.