05.03.2015

Yalan ve Masum Gösterme Çabalarında Zirve – Hendrik Lasch ve “Muhafazakar Sağcı” Arkadaşı Mundlos

Bugün ilk olarak Keupstraße’de çivili bomba nedeniyle ağır yaralanan genç adamlardan biri hakkında bilirkişi raporu yazmış olan bir psikiyatr sorgulandı (ifadesiyle ilgili olarak bkz. 20.01.2015 tarihli blog). Anlattıkları cinayet teşebbüsünün (yaralanmaların yanındaki) psikolojik etkilerinin ne kadar ağır olduğunu bir kez daha çok üzücü bir şekilde gösterdi. Raporun yazıldığı 2012 senesinde bu yaralıda konsantrasyon bozuklukları, aşırı duyarlılık, düzenli olarak görülen kabuslar, geçmişe dönüşlerle birlikte travma sonrası stres bozukluğunun tüm semptomları görülüyordu. 2012 yılında bile üzerinde çanta duran bisiklet gibi gündelik manzaralar, bu şahısta büyük korkular ve kaçınma davranışlarına yol açıyordu.

Ardından yine Chemnitz’deki Nazi camiasından, 1990’ların ortasından bu yana Uwe Mundlos’la arkadaş olan Hendrik Lasch sorgulandı. O da davaya hiçbir önemli katkı sağlamamak için görünür şekilde çabaladı ve bu oyunu gülünçlük sınırının da ötesine taşıdı. Heyet Başkanı Hakim Götzl çok sayıda sinirli soru sormak durumunda kaldı, ama Lasch’ın “hatırlamıyorum” bahanesiyle açık şekilde ifade vermeyi reddettiğini gösteren çok sayıdaki cevabına rağmen onu ceza vermekle tehdit bile etmedi.

Lasch Uwe Mundlos hakkında “olumsuz bir şey söyleyemeyeceğini”, onun ironik ve esprili bir kişi olduğunu ve “politik yönelimli” olduğunu söyledi. Soru üzerine “muhafazakar sağcı” olduğunu da belirtti. Ancak heyet başkanının tekrar tekrar sorması üzerine istemeye istemeye “sağlam bir sağcı” görüşten bahsedilebileceğini söyledi.

Tanığın ifadesi bunun dışında da kaçamak ve verimsizdi: Patlayıcı madde, silahlar vb. konulardan hiç haberi olmamıştı, “Blood & Honour”u sadece tanıdıkları vasıtasıyla biliyordu. Lasch sorgunun bir yerinde bir ifadeden kaçmayı denerken yanlışlıkla ilginç bilgiler verdi: “Üçlü” ile Chemnitz’deki temasın tam olarak nasıl gerçekleştiğini hatırlamıyordu. Ortadan kaybolmalarının ardından da özel ya da “gizli” bir şey olmamıştı. Böylece bugüne kadarki delilleri ve müdahil davacıların bunlar hakkındaki değerlendirmesini doğrulamış oldu. Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt “ortalıktan kaybolmalarının” ardından Chemnitz Nazi çevrelerinde gayet açık şekilde hareket etmeye devam etmişlerdi.

Tanık, Ralf Wohlleben’i tanımadığını da söyledi. Böylece Wohlleben’in savunmasının kendisinden duymak istediklerinin bir kısmını yüzeysel olarak doğruladı. Ancak tanık Lasch’ın bariz şekilde ve bütünüyle sorguya „köstek olması“ göz önünde tutulursa onun ifadesi sonucunda da Wohlleben’in aklanması mümkün olmayacak.

Müdahil davacılar tanığın bir yalanını daha ortaya çıkardıklar. Lasch önce Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ı Chemnitz’de kimlerin desteklediğini bilmediğini söyledi. Başka tanık ifadelerinden hatırlatma yapılması üzerine Mundlos’u bir kez “Blood and Honour” aktivisti Thomas Rothe’nin evinde görmüş olduğunu itiraf etmek durumunda kaldı.

Heyet başkanı duruşmanın sonunda psikiyatr Prof. Nedopil’in sanık Zschäpe’yi muayene ettiğini ve akut bir rahatsızlığa rastlamadığını, ama Zschäpe’nin tedbir amacıyla rahatlatılması gerektiğini söyledi. Bu nedenle ana duruşma gelecek üç hafta boyunca sadece çarşamba ve perşembe günleri görülecek. Normalde salı günleri görülmesi gereken duruşmalar (10., 17. ve 24.3 tarihlerinde) iptal edilecek. 26.3.’ten sonra iki hafta Paskalya tatili yapılması planlanıyor. Sonrasında duruşmanın yine haftada üç gün yapılıp yapılmayacağı henüz bilinmiyor.

Bugün mahkeme binasının önünde “Burak B. Cinayetini Aydınlatma İnisiyatifi” gösteri yaptı. Burak Bektaş 05.04.2012 tarihinde cadde ortasında kimliği belirlenemeyen bir kişi tarafından tabanca ile öldürüldü, iki arkadaşıysa ağır yaralandılar. İnisiyatif özellikle de NSU cinayetlerinden Burak Bektaş olayında ırkçı bir motife işaret eden çok şey olduğu sonucunu (akla yatkın şekilde) çıkarıyor ve olayların aydınlatılmasını talep ediyor. Konu hakkında daha fazla bilgi için: www.burak.blogsport.de.

04.03.2015

Jena Nazi camiasının yapısı ve ideolojisi hakkında

Beate Zschäpe’nin yeniden katılabileceğini bildirmesinin ardından duruşmaya bugün devam edildi. Ancak heyet başkanının sorusu üzerine Zschäpe’nin savunmasının, müvekkillerinin geçtiğimiz salı günü gerçekleşen bir tanık sorgusunu sağlık durumu nedeniyle tam olarak takip edemediğini bildirmesi sinir bozucu ve utanç vericiydi. Utanç verici, çünkü Zschäpe’nin üç avukatı anlaşılan o ki kendi başlarına müvekkillerinin durumuyla ilgilenecek durumunda değiller. Sinir bozucu, çünkü bu bu durumda sorgunun tekrarlanması gerekecek. Normalde davanın hızlandırılması konusund a o kadar ısrarcı olan savunmanın basit bir ikazı iki kez zahmet edilmesini engelleyebilirdi.

Heyet başkanı normal olarak sinirlendi, ancak belli ki Zschäpe’nin bir gün daha hasta olmasından korktuğundan Anayasayı Koruma’dan Meyer-Plath’ı davet etmişti bile. Bu tanığın başka bir duruşma günü yeniden çağrılması gerekecek. Bugünün tek tanığı bu nedenle André Kapke’nin kendisi de bir süre Jena’nın Neonazi camiasında aktif olan küçük kardeşiydi.
Tanık, 2000’li yılların başında Nazi çevrelerinden geri çekilmiş olduğunu anlattı. Mahkemede o zamandan bildiklerini anlatmaya çaba gösterdiği izlenimini uyandırdı. Bunun dışında (eski) Nazi çevrelerinden bri çok tanığın tersi şekilde davrandı. Özellikle Nazi camiasının ideolojik eğilimleri hakkında uzun açıklamalarda bulundu, özellikle de zamanında kendisinin de temsil ettiği ırkçılık ve Yahudi düşmanlığı konularında. Ancak konu şiddet eğilimi olduğunda olanları masumlaştırma eğilimine sahip olduğu belli oluyordu.

Camiadan uzaklaşmasına ön ayak olanlar arasında tanığını bugün anlattığı üzere Jena’daki Jenensia Burschenschaft (Öğrenci Birliği) da vardı. Bu birlikten 1999 yılında on bir öğrenci aşırı sağcı etkinlikler düzenlemeleri ve Thüringen Vatan Koruma ile bağlantıları nedeniyle çıkarılmış ve bir süre „Kahverengi Ev“de etkinlikler bile düzenlemiş olan Normannia Öğrenci Birliği’ni kurmuşlardı.

Tanık hem Jena Yoldaşlığı’nın çekirdek üyelerinin çevrelerinde hareket ediyordu hem de şarkıcı/şarkı yazarı „Eichenlaub“ ikilisinin üyesi olarak Jena’nın dışında da tanınıyordu. „Eichenlaub“ ortadan kaybolan Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos için bir şarkı da yazmıştı. Bu da Üçlü’nün camiadaki özel yerinin bir başka işaretiydi.

Tanık Nazi dergilerindeki Holger Gerlach ve Ralf Wohlleben tarafından düzenlenen çok sayıda röportajdan da bahsetti. Gerlach ile ilgili başka ilginç bilgiler de vardı: “Eichenlaub” 1999 yılında Hildesheim’daki bir “Blood & Honour” konserinde sahne almıştı. Bu konseri Kapke’nin bugün anlattığı üzere o zaman Hannover’e taşınmış olan Gerlach organize etmişti. Gerlach anlaşılan o ki “Blood & Honour”ın organizatörleriyle yakın bir ilişki içerisindeydi. Ralf Wohlleben’in Jena camiası için yapısal olarak çok önemli ve lider bir role sahip olduğunu düşünüyordu. Ama ideolojik olarak nasıl olduğunu tahmin etmesi güçtü, çünkü diğerleriyle karşılaştırıldığında dikkat çekmeyen, “neredeyse orta-sınıf bir yaşam” sürüyordu. Carsten Schultze de zamanla camiada belli bir konuma gelmiş ve böylelikle sözünü biraz geçirir hale gelmişti.
Sanık Carsten Schultze tanığa ikisinin -Münih’teki „Verbrechen der Wehrmacht“ (Ordu Suçları) sergisine yönelik protesto yürüyüşüne giden otobüste- ilk karşılaşmalarıyla ilgili soru sorduğunda biraz tuhaf bir sahne oluştu. Schultze belli ki o zamanlar (camiadaki faaliyetlerinin en başında) henüz önemli bir rol oynamadığını göstermek istiyordu. Ancak tanık, Schultze’nin ona onaylatmak istediği ayrıntıları hiç hatırlamadı.

Yine Jena’daki Nazi camiasının yapısı ve ideolojisi ile ilgili olarak başka bir tanığın sorgulanması için müdahil davacılar bugün dilekçe verdi. Bu tanık „Jena Yoldaşlığı“ nın kurucu üyesiydi, ama henüz iki ay sonra aralarından ayrılmıştı. Polise en önemlisi o zamanlarki „yoldaşlarının“ ideolojisi hakkında bilgiler vermişti. İfadesinin yoldaşlığın çekirdek üyelerinin daha o zamanlar şiddet eğilimli ve ırkçı bir tavra sahip olduklarını bir kez daha gösterecekti.

03.03.2015

Bugünkü duruşma günü sanık Beate Zschäpe’nin hasta olması nedeniyle iptal edildi.

26.02.2015

Nazi tanıklar gündelik yalanlarına devam ediyor

Bugün ilk olarak Jena’nın sağcı çevresinden Carsten Schultze’nin camiadan onunla birlikte geri çekilmiş olan eski bir kız arkadaşı ifade verdi. Gençlik yıllarından bu yana dostu olan Schultze’yi suçlamamak için görünür şekilde çaba gösterdi. Özellikle de onu camiada bağımsız bir rol oynamayan ve sadece başkaları tarafından (özellikle de André Kapke und Ralf Wohlleben tarafından) „yollanan“ ve sadece gençlik faaliyetlerinde bulunan biri olarak göstermeye çalıştı. Schultze’nin kendisi gibi tanık da hem kendisinin hem de Schultze’nin politik görüşe sahip olmadıkları, sadece şahsi sorunlardan dolayı Nazi çevrelerine girdikleri izlenimini uyandırmaya çalıştı.

İfadesi açık şekilde Schultze’nin kendini anlatması gibi objektif olmaktan aşırı uzaktaydı: Wohlleben ve Kapke’nin tanığın söylediği gibi Jena’nın Nazi camiasında lider rol üstlendikleri muhakkak doğruydu. Bu yüzden tüm diğer yandaşların kendi fikirlerine sahip olmadıkları ise belki 12-13 yaşlarında aralarına katılanlar için geçerli olabilirdi. Ama JN’de (Genç Sosyal Demokratlar) lider bir rol üstlenen ve üçlünün desteklenmesinde kendisine boş yere Wohlleben’in “sağ” eli denmeyen Carsten Schultze söz konusu olduğunda bu geçerli değildi.
Tanık çok duygulanmış bir halde Schultze ile ilk karşılaşmalarından bahsetti. İkisi gençlik kulübüne giderken birlikte bir evsizin “birasını çalmışlardı.”

Wohlleben’in savunması tanığı yalancı çıkarmaya çalıştı, ama bunun tam tersini elde etti. Tanık soru üzerine Wohlleben’in haftasonu eğitimlerine artık katılmak istemediği için sadece onu tüm grup önünde kendini açıklamaya zorlamakla kalmadığını, döner yiyen bir gence de sataştığını söyledi. Wohlleben bu genci grubun önünde şınav çekmeye zorlamış ve bir dahaki sefer bir Güney Afrika kamçısıyla cezalandırmakla tehdit etmişti. André Kapke de genç yoldaşları hep rahatsız ediyordu. Sadece Schultze ona bir keresinde onları rahat bırakmasını söylemişti. Yani anlaşılan o ki Schultze Kapke’yi açık şekilde eleştiride bile bulunabildiğine göre hiyerarşide tanığın inandırmaya çalıştığı gibi o kadar da düşük bir yerde değildi.

Zschäpe’yi sadece bir kez görmüştü. Böhnhardt ve Mundlos’u hiç görmemişti. Ancak üçlü hakkında gazilermiş gibi konuşuluyordu, çünkü „mücadele ediyor“ ve „eyleme geçiyorlardı“.
NSU’nun açığa çıkmasının ardından Schultze tanığa “onlara” o zamanlar bir silah getirdiğini söylemişti. Şimdi alakası olan bu silahın cinayetlerde kullanıldığından korkuyordu. Ayrıntıları anlatmamıştı, kendisi de üstelememiş ve sormamıştı.

Bunun sonrasında dün sorgulanan Gunter Fiedler’in kardeşi olan Chemnitzli Armin Fiedler sorgulandı. Bu davada Nazi camiasının (eski?) üyelerinde çok tipik olduğu üzere inatçı hatırlamamalar yoluyla olayların aydınlatılmasının engellendiği ve bu şekilde nihayetinde sanıklara hala bağlı olduklarını ifade ettikleri bir sorgu daha gerçekleşti. Tanık Armin Fiedler de zaten kanıtlanmış olanı doğruladı: Thomas Starke kendisiyle ve kardeşiyle konuşmuştu. „Başlarına bela açmış“ olan ve bir „sığınağa“ ihtiyacı olan üç kişi vardı. Kendisi ve kardeşi Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’un onun erkek arkadaşının evinde kalmaları için Mandy Struck’a başvurmuşlardı. 1998 yılının başlangıcından sonbaharına kadar onları iki üç kez ziyaret etmişlerdi. Kardeşi kimliğini ve başka belgeleri, Uwe Böhnhardt onun ismine bir pasaport başvurusu yapabilsin ve pasaportunu edinebilsin diye ona vermişti. Ama ortadan kaybolanların yurtdışına yerleşmeyecekleri belli olduğunda kardeşi ondan hesap sormuştu. Tanık bunun dışında bir şey hatırlamıyordu.

Tüm bu olan biten içerisinde Wohlleben’in savunmasının, “Blood & Honour” Saksonya’nın NSU’nun yapısı ile bağlantısını göz önüne alarak sorumluluğu müvekkilinden alma çabasının başarısız olarak değerlendirilebileceği tespit edildi. B&H Saksonya’nın 1998 yazında üçlüyü desteklemeye karar verdiği ve böylece silahlı eylemlerde bulunan farklı gruplardan oluşan bir ağ ortaya çıktığına dair önemli kanıtlar bulunsa da şu ana kadarki deliller Wohlleben’in sadece Ceska’yı tedarik etmekle kalmayıp Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’un kaçmaları ve desteklenmelerinde merkezi bir figür olarak illegal şekilde hareket ettiğini açık şekilde ortaya koydı.

Bunun sonrasında müdahil davacılardan Yozgat’ın Kassel’deki cinayet ve Anayasayı Koruma Dairesi’nden Andreas Temme’nin buradaki rolüne dair günlerdir beklenen delil tespiti dilekçesi verildi. Talep edilenler arasında Hessen Anayasayı Koruma Dairesi’nden başka çalışanların da sorgulanması, Temme’nin dinlenmiş olan telefon görüşmelerinin sunulması ve Hessen Eyaleti Başbakanı Bouffier’in sorgulanması var. (Konuyla ilgili detaylı bilgileri aşağıdaki linklerde bulabilirsiniz: Da-tun-sich-weitere-Abgruende-auf ve Hinweise-auf-Verstrickung-des-Verfassungsschutzes). Federal Savcılık dilekçelerin reddedilmesi için başvuruda bulunarak „olmaması gereken bir şey olmuş olamaz„ anafikriyle teknokratik ve politik anlamda transparan bir görüş bildirdi. Müdahil davacılar buna karşılık vererek Anayasayı Koruma Dairesi’nin Kassel cinayetine karışmasına dair en uzak görünen ihtimalin bile doğal olarak elde bulunan tüm imkanlarla açıklığa kavuşturulması gerektiğini bir kez daha belirttiler. Zschäpe’nin savunması ise dilekçelere Federal Başsavcılığın aksine önceden bakamadıkları için kızgındı.

25.02.2015

Chemnitzli tanıklar: Birkaç detay, çok sayıda yüz ve Wohlleben’i aklayan hala yok

Bugün Chemnitz bölgesinden iki tanık sorgulandı. İkisi de Wohlleben’in savunmasının verdiği dilekçe üzerine çağrılmışlardı. Savunma, NSU’ya verilen desteğin sorumluluğunu Wohlleben’den alıp tamamen “Blood & Honour” Saksonya’ya yüklemeye çabalıyor.

Bu plan bugünkü tanıklarda da başarılı olmadı. İki tanık yine de fazla bilgi vermemeye çalıştılar. Kendilerinden önceki çok sayıda Nazi tanık gibi genel olarak zaten kanıtlanmış olanları doğruladılar. Onun dışında ya masal anlattılar ya da hatırlamadıklarını öne sürdüler.
İlk olarak Chemnizli “88liler”den Gunter Fiedler geldi. Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ın ortadan kaybolmalarının ardından kardeşi ve kendisinin onlara bir ev sağlamış olduklarını doğruladı. B&H şefi Thomas Starke onlarla üçlünün kalacak bir yere ihtiyacı olduğu, polisten kaçtıklarıyla ilgili olarak konuşmuştu. Fiedlerler ilk olarak Mandy Struck’la konuşmuşlardı, o da onları üçlünün sonunda yanlarında kaldığı arkadaşı Max-Florian B.’ye yönlendirmişti.
Tanık bunun dışında (polisteki sorgusundan farklı olarak) kimliğini onlara verdiğini, böylelikle Böhnhardt’ın onun adına bir pasaport başvurusunda bulunup bu pasaportu aldığını doğruladı. Ama çok da inandırıcı olmayan bir şekilde bu pasaportu daha sonra geri alıp yok ettiğini söyledi. Bunun dışında üçlüyle esasen bir teması olmamıştı ve haklarında başka bir şey bilmiyordu.
Verdiği bilgiler kendi içlerinde inandırıcı değillerdi. Özellikle de destek eylemleri için hiçbir motif gösteremedi ve eski ifadeleriyle ilgili olarak da çelişki içine düştü. Tanık özellikle de NSU’nun Frühlingstraße’deki evinde neden üzerinde Fiedler ailesinin biyografik bilgilerinin bulunduğu bir kağıt bulunduğunu, yani Böhnhardt’ın anlaşılan o ki bu kimlik bilgilerini kullanmaya devam ettiğini açıklayamadı.

Tanık belli ki Chemnitz Nazi camiasının sabit bir üyesi olarak, polis tarafından aranan “yoldaşlarına” ev ve kişisel belgeleri sorgulamadan sağlamaya hazırdı. Bu camianın üyeleri suç eylemlerine dahil olmaya belli ki çok hazırlardı.

İkinci tanık olan Jörg Winter, “Blood & Honour” Saksonya’nın üyesiydi ve 1990’lı yılların ortasında o zamanlar halen Jena’da aktif olan Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos için 2 kilogram TNT tedarik etmişti. Bunun aracılığını da Thomas Starke yapmıştı. Patlayıcı madde taşındığını doğruladı, ama anlattığı hikaye inandırıcı değildi. Buna göre patlayıcıyı bunun kısa süre ardından ölen bir tanıdığından muhafaza etmek üzere almıştı ve Starke ona tesadüfen bu konudan bahsettiğinde, “şans eseri” hemen verebilmişti. Bunun başka biri için olduğunu da bilmiyordu, Starke’nin patlayıcıyla biraz “deney yapmak” istediğini düşünmüştü.

Bu tanığın ifadesinde ilginç olan bir yandan “B&H” Saksonya’nın yapısıyla ilgili verdiği bilgiler, diğer yandan da “B&H” Saksonya’nın Hammerskins’e ve sanık Eminger’e olan özel yakınlığıyla ilgili anlattıklarıydı. Eminger önce “B&H” üyesi olmak istemişti, ama “B&H” yasağı yüzünden bu engellenmişti. Bunun üzerine kardeşiyle birlikte Hammerskins’in ideolojisini örnek alan “Erzgebirge Beyaz Kardeşliği”ni kurmuştu. Winter’in ifadesi de bağlayıcı bir unsur olan Eminger’in üzerinden,”B&H” yasağının ve bununla bağlantılı olarak o ana kadarki destekçiler üzerinde oluşan takip baskısının sonrasında çekirdek üçlüye destek sağlanmaya devam edilmiş olduğunu gösterdi.

24.02.2015

Zwickau’daki günlük yaşam hakkında

Bugünkü duruşma Beate Zschäpe’nin hastalığı nedeniyle henüz öğlen saatlerinde sona erdi.
Sadece NSU’nun Zwickau’daki Polenzstraße’den eski bir kadın komşusu, “Lise” ve “Lisa” olarak tanıdığı Beate Zschäpe ile olan iletişiminden bahsetti. Sadece Zschäpe ile teması olmuştu, iki adamdan sadece birini onun erkek arkadaşı olarak biliyordu, ama o da sıklıkla yoktu, “işteydi”.
Zschäpe taşınmasının ardından da Frühlingstraße’ye ara sıra ziyarete geliyordu. Tanık onu konuşması zevkli biri olarak algılamıştı, onunla sohbet etmek zevkliydi. Ama en çok dinliyor ve kendisi hakkında az şey anlatıyordu.

Son ziyaretlerinden birinde bir başka kadın komşuyla para konusunda bir kavga çıkmıştı, Zschäpe çok agresifleşmişti: “Ona bir tane patlatacağını düşündüm.” Son ziyaretinde, yani Frühlingstraße’deki patlamanın yaklaşık 14 gün öncesinde çok stresli görünüyordu ve her zamankinden daha fazla içtiği belliydi. Ama her şeyin yolunda olduğunu söylemişti.
Bu tanığın, söylediğine göre Zschäpe’nin diğer komşularıyla sürdürdüğü Alman günlük hayatından (bkz. 03.02.2014 ve 9.-11.12.2013 tarihli bloglar) hiç haberi yoktu. Politik görüşleri hakkında bir şey söylemiyorlardı, “yoksa onunla bir daha konuşmazdım.”

Zschäpe’nin savunması tanığa belli bir çizgisi olmayan veya anlamlı sonuçlar vermeyen bir dizi soru sordu.

12.02.2015-23.02.2015 Duruşma arası

S.’nin müdahil dava yetkisinin iptali ve avukatı Alexander Hoffmann’ın davadan alınması için verilen dilekçe reddedildi

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi, 12 Şubat 2015’te verdiği kararla Zschäpe’nin savunmasının bir müdahil davacının müdahil dava yetkisinin iptali için verdiği dilekçeyi beklendiği üzere reddetti. Avukat Hoffman davada kalacak.

Bu kararın verilmesi bekleniyordu. Zschäpe’nin savunmasının dilekçesi başından bu yana tamamen bir dikkati dağıtma manevrasıydı. Zschäpe’nin avukatları bu dilekçeyle kendilerine rahatsızlık veren bir müdahil dava avukatını davadan çıkarmaya çalıştılar. Ama asıl mesele sadece az sayıdaki ağır yaralı şahsı olayın gerçek kurbanları olarak kabul ederek Köln’deki Keupstaße’de gerçekleşen çivili bomba saldırısının ölümcül boyutunu gizleme çabasıydı. Saldırı esnasında bombanın dolaysız olarak yakınında bulunan ve sadece tesadüfen bombanın parçalarına maruz kalmayan bir şahsın bombanın mağduru olmadığı iddiası ile bu saldırının Keupstraße’nin tüm sakinlerine yönelik olduğu gerçeği geri planda kalacaktı.

Mahkeme heyeti karara gerekçe olarak müdahil dava izni verilirken müdahil davacının çivili bombanın etki alanında bulunduğundan ve böylelikle sanık Zschäpe’nin yargılanmasının mümkün olduğundan yola çıkılmış olduğunu gösterdi. Dava delillerinin bunu kanıtlayıp kanıtlamaması (Zschäpe’nin savunması kanıtlamadığını öne sürmek içi sayfalarca yazı yazdı) karar için önem taşımıyordu.

12.02.2015

Bugünkü duruşma günü sanık Beate Zschäpe’nin hasta olması nedeniyle iptal edildi.

Önümüzdeki hafta da duruşma arası olduğundan dava 24 Şubat Salı günü, NSU’nun Zwickau’daki komşuları ve Carsten Szczepanski’nin eski muhbir yöneticisi olan ve bugün Saksonya Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı olarak görev yapan Gordian Meyer-Plath ile devam edecek.

11.02.2015

Keupstraße’deki çivili bombanın tehlikesi ve şu ana kadarki en pişkin Nazi tanık

Bugün ilk olarak Kasselli “Sturm 18’in” lideri olan ve daha birkaç gün önce şiddet suçundan dolayı 2,5 yıl hapis cezasına çarptırılan Bernd Tödter ifade vermek üzere çağrıldı. Tödter 90’lı yılların klasik Nazi dazlak kıyafetleri ile kafası kazınmış şekilde, bombacı ceketi ve “Sturm 18” t-shirtü ile salona geldi.

Önceki tutukluluklarından birinde polise Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt ile 2006 yılında Halit Yozgat’ın Kassel’de öldürülmesinden önce gerçekleşen bir görüşmeyle ilgili bilgi verebileceğini söylemişti. Tödter bugün bundan haberi yokmuş gibi davrandı ve daha önce hiçbir tanığın olmadığı kadar pişkin şekilde ifade vermeyi reddetmekle yalan ifade vermeyi bir araya getirmeye çalıştı: İlk olarak kendisini ceza takibi tehlikesi altına sokmamak için bilgi vermek istemedi. Mahkeme Heyeti Başkani Hakim Götzl’ü ifade vermeyi reddetme hakkının olmadığına işaret etmesi üzerine “O halde hiçbir şey hatırlamıyorum.” dedi. Hakim sabırla tanığı polisle olan konuşmalarının içeriğiyle ilgili olarak sorgulamaya çalıştı ama tanık blokajına devam etti.
Sorguya ara verildi ve yarın devam edilecek. Tanığa ifade vermeyi reddetmekten dolayı ceza verilecek mi ya da “sadece” yalan ifade vermekten dolayı bir ceza davası mı açılacak zaman gösterecek.

Akşamüstü iki bilirkişi Keupstraße’deki çivili bombanın etkisi hakkındaki raporlarını sundular. Keupstraße’de kimsenin ölmemiş olmasının çok büyük bir şans olduğunu bir kez daha belirttiler: Bomba uzmanı Dr. Mölle’nin söylediğine göre 25 metreden fazla uzaklıktaki çiviler bile isabet etmeleri durumunda kafa veya beden bölgesinde ölümcül yaralanmalara yol açacak bir hıza sahiplerdi. Gaz tüpünün kırılan parçalarından söz etmeye gerek bile yok. Adli tıpçı Dr. Peschel’in dediğine göre en büyük parça kinetik enerjisi açısından fil avında kullanılan av silahı ile makinalı tüfek arasında bir yerde. Ama 100 metreye kadar olan uzaklıklarda da baş ve beden bölgesinde akut yaralanmalar meydana gelebilir.

Dr. Peschel’in gözdeki yaralanmalardan kesiklere, kemik kırılmaları ve yanıklardan mide içeriğinin yutulması sonucu oluşan ve hayati tehlike içeren yaralanmalara kadar patlama sonucu oluşan çeşitli yaralanmaları sayması dehşet uyandırıcıydı. Buna ilaveten çoğu yaralının sözünü ettiği ve tıbbi bilirkişi Dr. Peschel’in daha ayrıntılı şekilde anlatamadığı psikolojik etkiler (avukat Hoffmann’ın temsil ettiği müdahil davacı açısından da) vardı. Bilirkişi yine de açık şekilde korku bozukluklarının, travma sonrası stres bozukluklarının çoğunlukla yıllar içerisinde kronik hale gelen tipik niteliklerinden olduğuna işaret etti. Ancak mahkeme salonu böylesi bir teşhisin doğruluğunu kontrol etmek için doğru yer değildi. Zschäpe’nin savunması tipik şekilde açıklamaları sırasında bilirkişinin sözünü kesmeye ve ona haddini bildirmeye çalıştı.

Burada tanık olarak ifade vermiş olan tüm Keupstraße sakinlerinin ölümcül yaralamaların mümkün olduğu bir bölgede bulunuyor oldukları bir kez daha açıklık kazandı. Hoffmann’ın müvekkilinin eviyle ilgili net şekilde soru sorması üzerine bomba uzmanı ön tarafta bulunan odalarda ölümcül yaralanmaların mümkün olduğunu onayladı. Böylelikle Hoffmann’ın dün yaptığı açıklama bir kez daha doğrulandı: Zschäpe’nin savunmasının müvekkilinin müdahil dava hakkını geri almak üzere verdiği dilekçenin hukuki açıdan başarı şansı yoktu, bunun tamamen bir propaganda dilekçesi olduğuna dair şüphesi vardı. Müdahil davacıların sayıca çokluğu bugün bir kez daha açıkça görüldüğü üzere, Keupstraße sakinlerinin olabildiğince büyük bir kısmını katletme ve sürme amacıyla burada kullanılan bombanın özel tehlikesinden ileri geliyordu.

10.02.2015

Zschäpe’nin savunmasının verdiği dilekçe ve yine hatırlama güçlüğü çeken bir tanık

Bugün ilk olarak Keupstraße’deki çivili bomba saldırısının başka bir mağduru ifade verdi. Bu kişi bombanın önünde patladığı kuaför salonunun müşterisiydi. Mucizevi şekilde yaralanmamıştı; o esnada yanında olan kız arkadaşında kesikler, yanıklar, kulak zarında hasar vardı ve önemli psikolojik sorunlar yaşamıştı: “Patlamanın sonrasındaki günlerde sadece telefon çaldığında bile yerinden sıçrıyordu.” Bu tanık da başka bir zaman ifade vermek üzere çağrıldı.

Ardından, geçen hafta verilen ve avukat Hoffmann’ın müvekkilinin müdahil dava yetkisini elinden almaya yönelik dilekçeyle ilgili görüş bildirildi. Federal Başsavcılık tanığın cinayet teşebbüsünün mağduru olmadığını, ama her ihtimalde tehlikeli bir yaralama teşebbüsünün kurbanı olduğunu ve bu yüzden müdahil dava hakkının devam ettiğini belirtti. Hoffmann dilekçenin hukuki açıdan hiçbir şekilde başarı şansının bulunmadığını ve bu yüzden aslen propaganda yapmaya yaradığı izleniminin oluştuğunu bir kez daha açıkladı. Sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Bombanın patlama etkisine dair bilirkişi raporu henüz hazırlanmadan bir müdahil davacının mağdurluğunu sorgulamaya yönelik bu çaba, sadece az sayıdaki ağır yaralıyı saldırının gerçek kurbanları kabul ederek saldırının öldürücü boyutunu gizlemeyi hedefliyor. Hesaplanan şu: Bombalı saldırı sırasında bombanın dolaysız olarak yakınında bulunan ve sadece tesadüf eseri bombanın parçalarına maruz kalmayan bir kişinin bomba mağuru olmadığı kabul edilirse saldırının Keupstraße’nin tüm sakinlerine yönelik olduğu geri planda kalır. Keupstraße’deki çivili bombanın patlama yönü kelimenin tam anlamıyla teröre işaret ediyor. Bu tespit sanık Zschäpe’yi de ağır şekilde zan altında bırakıyor. Savunmasının verdiği dilekçe sadece bu gerçeği saptırmaya yönelik olabilir. Geri çevrilmesi gerekiyor.”

Avukat Pınar bu görüşe katılarak ilaveten çivili bomba saldırısının nefret suçu ve göçmen niteliklerinden dolayı göçmenlere yönelik saldırı karakterine dikkat çekti. Zschäpe ve Wohlleben’in savunmaları açık şekilde saldırının bu karakterinin daha ayrıntılı şekilde tanımlanmasını istemedi. Başka müdahil dava avukatları da avukat Hoffmann’ın ifadelerine katıldılar.

Mahkeme akşamüstü, 3.2.205‘te ifade vermiş olan Nazi tanığın sorgusuna devam etti. İlk sorguda olduğu gibi pek hatırlamadığını öne sürdü, ama kanıtlanması mümkün olayları kesin şekilde yalanlamaktan da kaçındı. Sabit olarak tekrarladığı basmakalıp sözler “reddetmek istemiyorum”, “mümkün”, “öyle olmuş olabilir” idi. Böhnhardt, Mundlos, Zschäpe ve Jenalı yoldaşlarının 1990’ların başından bu yana Chemnitz’le bağlantılarının olduğu bir kez daha açıklık kazandı. Özellikle de Wohlleben’in savunmasının delil iddiaları (Chemnitzli tanıkların Wohlleben’i tanımıyor olduğu, “Üçlü”nün Chemnitz’de diğer çevrelerden bağımsız olarak radikalleştiği vs.) doğrulanmadı. Aksine tanık bir polis sorgusunda Wohlleben’i “Thüringenli Wolle” olarak teşhis ettiğini onaylamak durumunda kaldı.