22.01.2014

”Pürüzsüz” soruşturmalar

Heilbronn’daki cinayetin görüldüğü bugünkü duruşma, Federal Kriminal Dairesi’nden (BKA) mahkemeye kadar devletin tüm taraflarının çelişkileri örtbas etmeye çalışırken delillerin nasıl toplandığını göstermektedir. Delillerin toplanmasıyla her ne kadar mahkeme açısından önemli soruların açıklığa kavuşturulması beklense de, cevaplardan daha çok ortada soru işaretleri bırakıyor. Şimdi sanki netlik kazanmış gibi tüm taraflar çaba gösteriyor. Zschäpe’nin avukatları ise tamamen kayıtsız kalıyor. Onlar, sadece müdahil avukatların sorularını bloke etmek söz konusu olduğunda taraf oluyorlar. Burada da, Zschäpe’nin Böhnhardt ve Mundlos ile birlikte suç işlendiğine dair kuşkular ortaya çıkması ve tam da Zschäpe’nin yararına olması gerekecek bir durumun olması gerekiyor ki taraf olsunlar.

Duruşmada tıbbi bilirkişi ölüm nedeni, olayın oluş şekli ve seyrine dair yaptığı incelemeleri mahkemeye sundu. Bilirkişi görünüşe göre, her türden modern teknoloji ile çalışmıştı; yine de önemli sorular cevapsız kaldı. Özellikle, kimin tetiğe bastığı ve olay yerinde ikiden fazla kişinin olup olmadığı soruları belirsizliğini koruyor. Açık olan şey; sadece Mundlos’a ait olan ve üzerinde Kiesewetter’in sıçrayan kanının bulunduğu eşofman altı. Mundlos onu olayda giymişti. Ve: eylem tıpkı bir infaz gibi gerçekleşti, bu açıdan diğer NSU cinayetlerine benziyordu.

Duruşmaya, Böhnhardt ve Mundlos’un ölümünden sonra silahları karavandan çıkararak güvence altına alan polis memurunun ifadesiyle devam edildi. O, Arnold ve Kiesewetter’e ait olan her iki silahın başlangıçta hızla tespit edildiğini doğruladı.

Ateşli silah uzmanı olan bir tanığın, bulunan her iki pompalı silaha dair verdiği bilgiye göre silahlar aynı çapta olabilirdi. İlki ısıdan dolayı tamamen deforme olmuştu, kovan ya da silahın içinde fişek bulunmuştu. Diğer silah, Winchester, -büyük olasılıkla Böhnhardt ve Mundlos ölü bulunduktan sonra- boş kapsülle bulunmuştu. Ateşlemeden sonraki bir durumdu, boş kovan da bulunmuştu. Karavanın zemininde her iki tüfekten çıkmış olabilecek iki boş kapsül bulundu. Yani, bu bulguyla birlikte sadece üçüncü bir kişinin her iki Uwe’yi öldürmüş olabileceği yönündeki kendine geniş yankı bulmuş olan bu tez çürütülebilirdi. Ancak, bunun için yeni bir itiraz çıkıyor; çünkü, bugüne kadar üç kurşundan hiç bahsedilmedi. Buna rağmen mahkeme, federal savcılık ve savunma herhangi bir soruya gereksinim duymadı; sadece müdahil avukatlar soru sordu.

Diğer tanıklar savcılığın iddiasındaki detayları doğruladı.

Son tanık olarak, Heilbronn cinayeti için soruşturmadan sorumlu Federal Kriminal Dairesi başkomiseri Giedke çağrıldı. Sorgulaması tamamlanmadığı için önümüzdeki hafta devam edilecek. Tanık, Temmuz ve Ekim 2012 yılında iddianamenin esas aldığı nihai soruşturma raporlarını yazdı. İlk evrede, tüm çelişkileri ve şüpheleri -onlara dair ‘pürüzleri’- ortadan kaldırdı. Raporunda, Kiesewetter ve Arnold’un amiri -”KuKluxKlan” üyesiydi- için yaklaşık olarak şunu ifade ediyor: O, sadece sıradan bir üyeydi, 2002 yılında ayrıldı ve NSU ya da Üçlü ile hiçbir bağlantısının olmadığını ”inandırıcı” olarak temin etmişti. Başkomiser Giedke, Böhnhardt ve Mundlos’un Stuttgart’taki ikametlerini doğruladı; ancak aynı zamanda soruşturmalar için, örneğin güneybatı Alman Nazi çevrelerinin bağlantılarına dair hiçbir ipucunu göstermediğini ileri sürdü.

Stern dergisinin bir Amerikan istihbarat servisinin ”Nazi ajanları”, polis ve Anayasayı Koruma Dairesi arasında geçen bir çatışma için gözlemleri olduğuna haberi incelenmiş ve yanlış olduğu ortaya çıkmıştı. Hem Amerikan Elçiliği hem de Alman istihbarat birimleri bu türden faaliyetlerin olmadığını doğruladı.

Kiesewetter’in amcası Thüringen’deki bir polise verdiği ifadesinde, NSU’nun ortaya çıkmasından önce yeğeninin ölümü ve ”Türk cinayetleri” arasında kendi kendine bir bağlantı kurmuştu. Giedke ilk önce sadece basitçe olayı hatırlamak istedi. İlk olarak müdahil avukatların daha sonraki bir uyarısıyla bu ifadenin olduğunu doğruladı.

Mahkeme ve savcılığın daha fazla sorusunun olmaması üzerine müdahil avukatlar için sorulacak sorular belli oldu. Giedke kendisi soruşturmamış yapmamış, sadece soruşturmayı yürüten her bir sorumlunun fezlekesini yeniden bir araya getirilmiş ve burada ”pürüzler” giderilmişti. Giedke, Kiesewetter’in Nazi gösterilerindeki operasyonları hakkında olan raporundaki yanlış ifadelere yönelik müdahil avukatların açık olan soruları sonucunda itiraf etmek zorunda kaldı. O, aynen onu ”devralmıştı” ve kendisi tüm belgelere iyice bakmamıştı.

Mahkeme ve federal savcılığın davayı gerçekten aydınlatmayı değil, sırf iddianameyi tamamlamak istedikleri bir kez daha anlaşılıyor. Şubat 2012’de Almanya başbakanı, öldürülenlerin yakınlarına olayların mümkün olan en geniş ölçüde aydınlatılacağı sözünü vermişti. Buna karşın federal savcılık geçen hafta derinlemesine yaptığı basın toplantısında şöyle davrandı: Gazeteciler müdahil avukatların iddialarıyla kendilerini çıldırtmalarına izin vermesinler, bilakis soruşturmalara güvensinler. Çünkü her şey incelenmişti, teoriler boştu. Nazi terörünün yanı sıra ırkçı soruşturmaların mağduru olan ve şimdi gerçek bir aydınlanmayı talep eden müdahil davacılar için, bu tarz bir ”güven” çağrısı zırvalıktır, alay etmektir.

21.01.2014

Önemli birkaç noktayla birlikte toplanan deliller

Bugün, beklendiği üzere delillerin toplanması genel olarak bir sonuca götürmedi. Susan Eminger, sanık Eminger’in eşi ve de sanık Zschäpe’nin arkadaşıdır. Kendisinin NSU’yu desteklediğinden şüphelenilen Susan Eminger beklendiği gibi ifade vermeyi reddetti.

Diğer tanık, Kassel’de Halit Yozgat tarafından işletilen internet kafenin ziyaretçisi olan gençti. Cinayet esnasında olay yerinde bulunan genç, öldürülen Halit Yozgat’ı bulduğu anı anlattı. Tanık, olay anına dair somut olarak birkaç şey hatırlıyordu; ancak yine de, olay yerinde bulunan Anayasayı Koruma Dairesi ajanı olan Temme’yi tarif etti: ”beyaz, uzun boylu ve iri yapılı, yani görünüşünden Alman olduğu kolayca anlaşılıyordu”. Temme’nin iddiasının aksine, O’nu sıklıkla ne kafede ne de kafeden dışarı çıkarken görmemişti. Temme ise daha önceki duruşmalarda ölen Halit Yozgat’ı görmediğini, kafenin kapısının önünde ve içinde Yozgat’ı birçok kez gördüğünü, dikkat çeken bir durumun olmadığını ifade etmişti.

Duruşmada Heilbronn’da meydana gelen olaya dair tanık ifadesine başvuruldu. Tanık, olay yerinin yakınında bisikletli iki kişi görmüştü. Olay yerinin rahatlıkla görülebileceği bir yerde duran bisikletliler yüksek sesle tartışıyorlardı. Oradan ve aynı şekilde olay yerinden sadece kısa bir mesafe uzaklıkta olan bir otoparka dikkatleri çekmeden karavanı park etmiş olabilirlerdi. Yoldan geçen başka bir kişi de saldırının gerçekleştiği yerde sıklıkla polis araçlarının durduğunu ifade etti. Böylece, bu iki ifade Heilbronn’daki saldırının kurbanlarının tesadüfen seçilmiş olduğuna işaret ediyor. Çünkü, onların bulunduğu yerde sıkça polisler park ediyorlardı ve oradan kaçmak için iyi bir kaçış yolları vardı.

Bunun karşısında, bir polis memurunun Kiesewetter ve Arnold’un Nazi grubu KuKluxKlan’ın üyesi de olan amiri hakkındaki ifadeleri yer aldı. O, Kiesewetter ve Arnold’un amiri olarak onların görev yerleri ve güzergahları için talimat veriyordu. Her durumda bu Nazi, o gün her iki polisin de görevde olduklarını sadece bilmekle kalmıyordu; aynı zamanda onlara olay yeri emrini vermek için bir imkana da sahip olmuş olabilirdi.

16.01.2014

Heilbronn’daki polis cinayetine dair ilk tanıklar

Bugünkü duruşma, 25.04.2007 tarihinde Heilbronn’daki NSU saldırısına yönelik delillerin toplanmasıyla başladı. Bu saldırıda, polis memurlarından Michèle Kiesewetter ölmüş ve Martin Arnold ise ağır yaralanmıştı.

Bu olay, NSU’nun bilinen son saldırısıydı; her şeyden önce bu nedenle birçok soruyu ortaya atıyordu. Grubun, o ana kadar süregelen göçmen kökenli küçük esnafa yönelik olan cinayet planlarından neden ayrıldığı bugüne kadar anlaşılmış değil. Aynı ölçüde, kurbanların seçilerek mi hedef gösterildiği ya da her iki polis memurunun da tesadüf sonucu mu bu olayın kurbanları olup olmadığı da belli değildir. Öldürülen Michèle Kiesewetter, ne de olsa NSU’nun artık tanınan üyelerinin de geldiği aynı bölgedendir. Kiesewetter en azından uzaktan da olsa bunları bilmeliydi. Diğer taraftan, saldırı her iki polisin tesadüfen ve görece öngörülemez bir yerde ara verdikleri esnada gerçekleşti. Savcılık, bu nedenle olayın tesadüfen gerçekleşmiş olacağından yola çıkıyor.

Bugüne kadar mahkeme tarafından gönderilen çağrı belgesi (mahkeme celbi), bu olay için delillerin sadece düşük bir giderle toplanmasının planlanıyor olduğunu gösteriyor. Savcılığın hüküm vermesi için çünkü yukarıda sorduğumuz soruların aydınlatılması -bu yüzden savcılığın hesabının da- gerekmiyor: NSU üyelerinde iki polis memurundan alınan silahlar ve kelepçeler, Böhnhardt’ın üzerinde kurbanların sıçrayan kanlarının bulunduğu eşofman altı, bölgede olduğu tespit edilen kiralık bir karavan ve NSU videosundaki itiraf, tüm bunlar bu davada bir hüküm verebilmek için en iyi kanıtlardır. Mahkemenin, hüküm vermenin yanı sıra gerçek bir aydınlatmayı göz önünde bulundurup bulundurmacağını yeniden göstermesi gerekir.

Bugünkü duruşmanın konusu asıl olarak olay yeri ve her iki kurbanın da bulundukları andaki durumlarıydı. Olay gününde ağır yaralanan Martin Arnold, kafa travmasının sonuçlarını ve o gün saldırıdan kısa bir süre öncesine kadar günün nasıl geçtiğini anlattı. Olay anına dair hiçbir şey hatırlamadığı için, hipnoz altında yürütülen sorgu da O’na hiçbir şey hatırlatmamıştı.

Duruşma sonunda sanık Schulze’nin avukatı da, müdahil avukat Hoffmann’ın delil sunmak için verdiği dilekçeye -bu hafta federal başsavcılık ile tartışmalara neden olan- katıldı. Böylece, Wohlleben’in silah ve araba hırsızlığı için ihtiyaç duyduğu alet pazarlığına olan ilgi artmış oldu.

15.01.2014

Frühlingsstraße 26’daki yangınla ilgili artık sona gelindi

Bugün, Frühlingsstraße 26’daki yangınla ilgili nihai bilirkişi raporu dinlendi. Her iki uzman da değerlendirmesinde hemfikirdi ve önceki delillerin zaten işaret ettiği noktayı doğruladı: Patlama ve yangın, büyük miktarda benzinin dökülüp ateşe verilmesi yoluyla meydana gelmiş, Frühlingsstraße 26/26a ve çevresinde oturan kişiler için tamamen ciddi bir tehlike yaratmıştı.

Böylece, Frühlingsstraße’deki yangına dair delillerin toplanması büyük ölçüde tamamlandı. Müdahil avukat Reinicke, delil sonuçlarını yaptığı bir açıklama ile özetledi. Beate Zschäpe’ye karşı iddia edilen suçların –üç kez cinayete teşebbüsten- bu açıdan doğrulandığı sonucuna vardı.

Avukat Hoffmann, federal savcılığın -delil sunmak için geçen haftaki yaptığı başvuruya karşı- görüşünü kısaca yanıtladı (içeriğe dair bkz. 14.01.2014 tarihli rapor) ve bir kez daha şu konuya dikkat çekti: Bu başvuru, Ceza Kanunu’nun 129a maddesi uyarınca sanık Wohlleben’in örgüte yardım etme ve en azından NSU’nun Şubat 2004 sonrasında işlediği suçlara iştirakten esas alınabilirdi. Delillerin toplanması da bu nedenle gereklidir.

14.01.2014

Federal Başsavcılık aydınlatma sürecinin önüne engeller koyuyor

Bugünkü duruşmaya,müdahil avukatlar, federal savcılık ve de Zschäpe’nin avukatları ile arasında geçen tartışmalar damgasını vurdu.Bunun dışında, tanıkların sorgulanmasıyla birlikte yeni bir bilgiye ulaşılmadı.

İlk tartışmaya, müdahil davacıların -Polonya’da tutuklu olan bir kişinin tanık olarak dinlenmesi talebiyle- mahkemeye sunduğu 08.01.2014 tarihli dilekçesi neden oldu. Söz konusu tanık, 2004 yılında sanık Ralf Wohlleben’e VW transporterlerinin immobilizer sistemlerinin devre dışı bırakılması için bir aleti temin etmiş ve karşılığında bir tabanca teslim almıştı.Şimdiye kadar Wohlleben sadece cinayet silahı olan Ceska’nın temini (1999/2000) ile suçlandığı için, bu durum Wohlleben’in rolüne dair yeni bir tablo ortaya çıkarabilirdi.

Başsavcı, dilekçenin şeklen geçersiz ve içerik olarak anlamsız olması nedeniyle reddini talepetti.Bununla belli ki,NSU örgütünün sadece üç kişiden oluştuğu şeklinde ortaya çıkan tabloyu,her bir yeni bulgu karşısındane pahasına olursa olsun savunmaya çalıştı. Sanık Wohlleben’in 2004’tearaçların çalınması için bir alet ele geçirmeye çalışmasıve bunun NSU tarafından düzenli olarak saldırıları için kullanılması, O’nun grup içine farz edilenden çok daha derinlerde dahil olduğu sonucunu verir. Ancak, Federal Savcılık soruşturmaları devraldığından bu yana, her durumda NSU örgütüne üye olanların sayısını mümkün olduğunca düşük tutmaya çalışıyor. Geleneksel tek fail tezinden de mümkün olduğu ölçüde vazgeçmiyor.Müdahil avukatların sunduğu bu dilekçe üzerine verilen karar,Götzl’ün başkanlığı altındaki mahkeme heyetinin alması gereken ve Götzl’ün cinayetlerin gerçektenaydınlatılması ve suçluların ortaya çıkarılmasıyla mı ilgilendiği, yoksa sadece davayı yürütmek mi istediğiyönünde politik bir karardır.

İkinci tartışma,tanık Alexander Scheidemantel’in ifadesine yönelik müdahil avukatların birçoğunun yaptığıaçıklamanedeniyle çıktı. Söz konusu tanık, eşinin sağlık kartının sanık Gerlach’a verildiğine dair08.01.2014 tarihinde ifade vermişti. Müdahil avukatların açıklamalarında hem Scheidemantel çiftinin hem de sanık Gerlach’ın yalan söylemek için bir nedeninin olduğu detaylı olarak sunuldu.Çünkü, Alexander Scheidemantel ve belki de karısı kartın kimin için kullanılacağını kesin olarak biliyordu. Gerlach,arkadaşlarını korumak için bu şekilde yalan söylediği ölçüde, bu yalanlardan bir sonuca varılamayacağı, verdiği diğer bilgilerin de doğru olmadığı anlamı çıkar.

Bu açıklamalara, Zschäpe’nin avukatları tarafından kusurlu bulunduğu için itiraz edildi ve böylece açıklamalar kesintiye uğramış oldu. Bu ifadeler, tanığın ifadesine yönelik bir açıklama için çok genişti. Zschäpe’nin avukatları daha geçen hafta Gerlach’ın tüm açıklamalarının –malum olduğu üzere Zschäpe’ye yüklenen- inandırıcı ve ispatlanabilir olmadığını, çünkü O’nun sağlık kartının verilmesine yönelik gerçekleri söylemediğini belirtmişlerdi. Artık onların delil sunmasıdurumu ortaya çıktı. Mahkemenin, müdahil avukatların açıklamasının uygun olduğuna karar vermesinden sonra, bu açıklama kesintiye uğramadan sonuna kadar tamamlanabildi.

08.01.2014

Scheidemantel Çifti- Yalanlar ve Unutma

9 Ocak tarihindeki duruşma, tanık olarak çağrılan kişinin hasta olması nedeniyle yapılmadı. Bu nedenle, bu haftaki duruşma sadece 8 Ocak’ta görülen duruşma ile sınırlı kaldı. Duruşmada, Silvia Scheidemantel’in sağlık sigortası kartı ayrıntılı olarak konu edildi. Söz konusu sağlık kartı, sanık Gerlach ile arkadaşlığı olan Scheidemantel çifti tarafından 300 Avro karşılığında Gerlach’a verilmiş ve Beate Zschäpe’nin bir veya birçok kez doktora gidip muayene olmasını sağlamıştı. Bayan Scheidemantel 12 Kasım günü ifadesini bu yönde vermişti. Bu duruşmada ise, ilk olarak erkek eşin ifadesine başvurulacak ve bunu takiben kadın eşe olan sorularla devam edilecekti.

Alexander Scheidemantel, uzun yıllardır sanık Gerlach’ın arkadaşı ve yoldaşıdır. Kendisi yıllarca Gerlach ile Hannoveran Nazi grubunda aktifti ve bugüne kadar da arkadaşlığını sürdürdü. A. Scheidemantel en azından 2004’ün sonuna kadar aktif olduğunu sorular karşısında onayladı. Eskiden nasyonal sosyalistti; Holocaust’u reddediyor, Yahudileri kabul etmiyordu ve yabancı düşmanıydı. Gerlach’ı da böyle tanımıştı.

Tanık kendisi ve sanık Gerlach ile ilgili bilgi verirken, daha çok kazara Neonazilerin Alman devletine olan tutumu ve de bununla beraber dolaylı olarak Alman devletinin Neonazilere olan tutumuna yönelik bir şeyler açıkladı. İfadesine göre kendisi ve Gerlach (önceleri) toplumu nasyonal sosyalist bir toplum olması için değiştirmek istediler. Ancak kendisi devleti değiştirmeye asla kalkışmamıştı. Her ne kadar son ifadesiyle kendi faaliyetini elbette sadece tehlikesiz olarak göstermeye çalışsa da; buna rağmen anlaşılıyor ki, Nazi grupları ilk aşamada toplumsal ortamı kendi amaçlarınca oluşturmaya, yani örneğin göçmenlerin dışlanması konusunu daha da ileriye götürmeye çalışıyorlar. Nazi gruplarınca, devlet kurumlarını zor kullanarak ele geçirip iktidara geçmeleri ise daha az söz konusu. Bu tutum da sonrasında, Alman güvenlik birimlerince sistematik olarak militan Nazilerin oluşturduğu tehlikeli durumlarının hafife alınmasıyla devam ediyor. Çünkü onlar, tam da bu kurumları doğrudan doğruya sorgulamıyorlar.

Sağlık sigortası kartının (AOK-Kartı) verilmesiyle ilgili sorularda tanık daha az konuşkandı ve aynı zamanda kendini –sonunda başarıyla- saf gibi göstermeye çalıştı. Hiçbir şey hatırlamıyordu, kartın kullanımıyla ilgili herhangi bir konuşma yapmamış ve bu konu üzerine hiç kafa yormamıştı. Müdahil davacıların avukatlarından olan Av. Hoffmann’ın sorusu üzerine kendi ifadesinin şüphesiz ki dışına çıkıyordu; Gerlach ona gözaltından salındıktan sonra, kartın Beate Zschäpe tarafından bir doktor muayenesi için kullanılmış olduğunu haber vermişti. Bu ifadesini hemen geri almaya çalıştı; O, sadece bağlantı kurmuştu.

Sonuç olarak bu ifade, üçlünün evinde bir gözlük reçetesi, bir kütüphane kartı ve Silvia Scheidemantel’in doğum adının olduğu, sadece kendisinden veya eşinden gelebilecek özel verilerin girildiği başka belgelerin bulunduğu gerçeği ile çelişki içinde bulunuyor. Bu nedenle, bu görüşme daha yoğun bir görüşme olmalı. Mahkeme başkanı Götzl, bu çelişkileri ve bariz olan hafıza boşluğu taklitlerini yani tanığın hatırlamıyormuş gibi rol yapmasını olduğu gibi kabullendi ve tanığın üzerine gitmedi. Götzl için artık sağlık kartının verildiği sabitti ve bu O’nun için yeterli görünüyordu. Federal Savcı en azından tanığı yalan beyanda bulunması durumunda, hakkında cezai işlemin başlatılacağı yönünde ihtar etti.

Tanık olarak dinlenen kadın eşin diğer ifadeleri kısa ve aynen sonuçsuz oldu. Scheidemantel çiftinin ortadan kaybolan NSU üyelerinin korunmasında ne ölçüde işin içine karıştıkları belirsizliğini koruyor.

Tanıkların ifadesi alındıktan sonra, avukat Hoffman yeni bir tanığın dinlenmesi talebinde bulundu. Söz konusu tanık, 2004 yılında sanık Ralf Wohlleben’e VW transporterlerinin immobilizer sistemlerinin devre dışı bırakılması için bir aleti temin etmiş ve karşılığında bir tabanca teslim almıştı. NSU üyeleri işledikleri suçlar için VW transporterlerini kullanmış olup ve bugüne kadar NSU tarafından kullanılan araçların tümü tespit edilmiş değil. Şimdiye kadar Wohlleben sadece cinayet silahı olan Ceska’nın temini ile suçlanıyor; ancak, bu durumda tanığın ifadesinden sonra değişiklik olabilir. Bununla birlikte, mahkeme sadece tanığın ifadesine güvenmek zorunda kalmamalı; çünkü, onun beyanına göre silah hala bir yerde –onun yerini gösterebileceği- saklı bulunuyor.

19.12.2013

Bugün Uwe Mundlos’un babasının sorgulaması devam etti. Sorgulama sonuçlandığında Avukat Hoffman aynı zamanda avukatlar Clemm, Dr. Elberling, Fresenius, Kuhn, Lex, Lunnebach, Scharmer, Stolle adına açıklama yaptı:

Tanık Dr. Mundlos’un ifadesi, oğlunu işlediği suçlarla ilgili her türlü sorumluluktan aklama çabasını gösterdi. Dr. Mundlos geçen senelerde kendisi için bir hayal dünyası kurmuş gibi gözükmekte: oğlu başarısız polis calışmaları ve istihbarat ajanlarının günahsız kurbanı olmakla beraber, Uwe Böhnhardt ile Beate Zschäpe’yi yalnızca sadık bir dost olarak yer altına takip etmiş.

Oğlunu yetiştirirken başarısız kalması, Nazi ideolojisine gerekli şekilde karşılık verememiş olması, oğlunun ve ideolojisinin ne kadar tehlikeli olduğunu görememiş olması, Dr. Mundlos’un anlamakta zorluk çektiği bazı unsurlar. NSU terör örgütünün 12 kurbanından söz ediyorsa, yani oğlu ve Uwe Böhnhardt’ı mağdur olarak görmekteyse, gerçeklerle arasında her türlü bağları koparmıştır. Evladını yitirmiş bir babaya ne kadar anlayış gösterilirse gösterilsin, ifadenin değerlendirilmesinde kendisinin gerçeklere çarpık şeklide bakması göz önünde bulunmak zorundadır.

Ancak bunlar tanığın ifadelerinin önemsiz olduğu anlamına gelmez. Kendisinin istihbarat kuruluşlarının görevlileriyle ilgili yaptığı izlenimler mahkeme süreci için önemlidir. Ödenmiş ajanların rolü, “Thüringer Heimatschutz” örgütünün ajan Tino Brandt tarafından kurulması, ajan Starke tarafından patlayıcı madde sağlanması, ve Zschäpe, Mundlos ile Böhnhardt’ın yeraltına kaçmasından sonra kendilerinin en yakın çevresinde istihbarat ajanlarının oynadığı rol sanıkların suçlarını değerlendirirken önem taşımaktadır.

18.12.2013

Baba Mundlos – çaresiz inkar

Bu hafta duruşma Uwe Mundlos’un babası üzerine odaklanmakta. Ayrıca cuma günü Zschäpe tarafından ateşe verilen evde bulunan bir yaşlı kadın video yöntemiyle sorgulanacak. Aslında cuma günü THS örgüt üyesi Andre Kapke’nin 22.11.2013 te başlanan sorgulamasına devam edilecekti. Kendisi Zschäpe, Mundlos Böhnhardt, Gerlach ve Wohlleben’e en yakınlığıyla bilinmekte. Artık sorgusu önümüzdeki seneye ertelendi.

Son olarak Thüringen araştırma komisyonu önünde ifade veren Dr. Mundlos’und sorgulaması oldukça zorlu gerçekleşti. Heyet başkanı Götzl tanığın sadece sorulan sorulara cevap vermesini talep ettiği için, tanık ile kendisi çok erken sürtüştü. Baba Mundlos sonuçta mahkeme başkanına küfür bile etti.

Mundlos’un babası oğlu ve ailesinden her türlü sorumluluğu uzak tutmaya çalışmakta. Oğlu sadece istihbarat ajanlarının çabaları nedeniyle sağcı olmuş. Kendisi oğlunun bu yoldan dönmesi için elinden gelen her şeyi denemiş. Savcılık “üçlüyü” haksız yere takip etmiş, kendilerini yeraltına itmiş. Sonra olup bitenlerin sorumlusu devletmiş. Tanık savcılığı defalarca devletin uygulamalarını göz önünde bulundurmaya çağırıyor.

Tanık mağdurlara yönelik kendisininde herşeyin aydınlanmasını istediğini ve Alman halkının buna hakkı olduğunu söylemesi üzerini, sinirli gözüken heyet başkanı duruşmayı sona erdiriyor.

Sorgulama yarın devam edecek.

9.-11.12.2013

Bu duruşma haftasında, dava için önemli sonuçlar yoktu.

Bir bayan polis memuru, ‘Zschäpe’nin yanan evi terk etmesinden kendisini polise teslim edene kadar, bulunduğu yerin araştırmalarına dair, bilgi verdi. Bu turun detailı bilgileri daha direk şahit olanlardan verilecektir.

Ancak ‘Zwickau’un ‘Polenz’ sokağındaki bayan komşusunun ve oğlunun sorgulanması önemliydi. Belli ki bayan şahit ‘Zschäpe’yi bir dost olarak görmüş. ‘Zschäpe’ onun dertlerini dinliyormuş ve ‘Polenz’ sokağından taşındıktan sonra hala düzenli olarak ziyarete geliyormuş. ‘Zschäpe’ sadece anlayışlı dinleyici değildi, birde yanı sıra ekonomik olarak, örneğin alış verişini yaparak destekliyormuş. Bayan şahit poliste, bu para kanlı olduğuna dair şokunu bellirtti. Ana davada artık bundan bahs edilmedi. Orda daha çok, nerdeyse bayan şahit eski kız arkadaşıyla dayanışma atmosferi gelişti.

Bayan şahidin oğlu ‘Zschäpe’yle günlük birlikte yaşamına dahil çok nadır bilgi verebildi. Annesi gibi, ‘Zschäpe’ onu bir kere Nazi ağına girmemesi için uyarmış, diye iddia ediyor. Fakat Nazi ağının tanımlamaması, annesinin tanımlamamasından temel noktalarda çok ayrı olduğundan dolayı, anne ve oğulun tanıdığı ve dost oldukları ‘Zschäpe’yi positif tanımlamaya çalıştıkları tahmini gelişe biliyor.

Oğlunun ifadesine göre sağ politikayla ilişkisi yokmuş. Fakat ideolojisi Neonazilerin düşünceleriyle çok derin bir kökleşme olduğu anlaşılınca, ‘Zschäpe’ye yardım etme motifi daha çok netleşti. Önceden anonim verdiği bir röportajdan sitem edildiğinde, cevabı şuydu: “Çalışmayan ilticacılardan nefret ediyorum doğrusu.” NSU’nun kurbanlarına tazminat ödenilmesinä ”Çok asosyal buluyorum. Daha kötü şeyleri yaşayan insanlar var. … Onlarada tazminat ödenilmiyor.” Müdahil davacıların sitemi üzerine, Facebook’ta ‘Schneeberg’ şehirinde, ilticacıların barınağına karşı bir kampanya yürütüğünü ve sağ-rock ‘Endstufe’ adlı müzik grubunun reklamını yaptığını, itiraf etti. Onun ve bir sağ görüşlü insanın arasında ne farkı olduğunu sorsuna, sağcı biri düşüncesini açık belirtiyor ama ben bu düşüncemi açık belirtmiyorum, diye yanıtladı. Kelimeyi bu şekilde tanımladıktan sonra, bu davaya katılan diğer sağ şahitler, en az mahkemedeki ifadelerine göre apolitik olmaları lazım.

‘Üçünün’ diğer tatil arkadaşları sorgulandığında, bilinen tablo gürndü. Almanların nispi masraflı arasındaki tatilde üçü çocukları seven, şefkatlı karavan komşulardı ve onlarnan güzel zaman geçirilebiliniyordu. ‘Beate Zschäpe’ anne rolündeydi. Erkekler’ine’ bakıp ve ortak kasayı yönetiyordu.

5.12.2013

Daha fazla ‘Hessen’nin (bir eyalet) ana koruma dairesine – ve anlamsız bir önyargı dilekçesi

Bugünkü dava günü müdahil davacı temsilcilerin bir dilekçesiyle başladı: Eskiden ihbarcı ve ana koruma dairesinin memuru olan ‘Temme’nin yanında olan şahit kayyımını davadan çıkarmaktı. Bu avukat ilk soruşturmadan önce, federal kriminal dairesindeydi ve ana koruma dairesinden, şahit kayyımı olarak gitmesi için görevlendirildi. Suçlu olanların isteklerini temsil edeceğine, bugünki oturumda ‘Hessen’nin ana koruma dairesinin isteklerini temsil etti: Tüm, ana koruma dairesinin etkisi altında kalan şahit ifadelerine dair, gibi soruları, reddetti. Açıklaması şuydu: Şahidin bu sorulara cevap vermesi, ifade izinini aştıyor. Fakat öncedende, onun görüşüne göre şahidin ifade izinini aşabilecek bir sürü sorulara bir şey demedi, o sorularada cevap vermemeliydi. Sır ihaneti olduğunu yani bir suç işlediğini göz göre göre kabul etti. Kayyım şahidin isteklerini değilde, ya da bir nevi, ama aslında ‘Hessen’nin ana koruma dairesinin isteklerini koruduğunu gösteriyor. Mahkeme bu olayı farklı gördüğü için, müdahil davacıların dilekçesini reddetti.

Şahidin daha fazla sorgulanması baya katı geçtı. Çoğu zaman soruları anlamıyordu, devamında ya hatırlayamadı ya da hatırlamak istemedi. Kendi ifadelerinden sadece ilgi çeken şuydu: Eyalet ana koruma dairesinde çalışmadan önce, ana koruma dairesi için görevleri yerine getiren ‘Almanya’ federal silahlı kuvvetlerin istibaratında çalışmış.

Bu nedenlerden dolayı, ‘Temme’nin dosyalarını bu davaya eklenilmemesi hangi sorunlar oluştuğunu birdaha müdahil davacı temsilcisi bayan avukat ‘Von der Behren’ın sorgulamasında belli oluyor: Federal avukatlar birliğinde dosyaya bakabildi ve not aldıklarını, şahide şimdi sitem etti.’Wohlleben’nin savunmacıları, bunun yasak olduğunu bellirtti. Fakat mahkeme not alınan sitemlere izin verdi.

Tam da bu karara ‘Wohlleben’nin savunmacıları atıldı. Şimdiye kadar sorgulanana karşı olan sitemler doküman halinde önceden verilmesi lazımdı, açıklamasıyla baş hakime karşı önyargı dilekçesinde bulundular. Müdahil davacılar tarafından bu açıklama saçma. Müdahil davacı temsilcilerin açıklaması şuydu: Tabi bu tür sitem kabul edilir, çünkü elinde olmayan dokümanı nasıl gösterebilinsinki, ama aslında bunu kendileride düşünebilirlerdi.

Mahkeme, şahidin sorgulanması sonuna ermebilmesi için, kararı geri tuttu.