20.03.2014

Kapke’nin maskesi düştü

Thürinngen Vatan Koruma’nın kurucularından ve başından bu yana NSU destekçisi olan André Kapke’nin üçüncü tanık sorgusu, Thüringen Vatan Koruma’nın hem Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin ortadan kaybolmalarından önceki hem de sonraki ideolojik içyüzüne açıklık getirdi. TVK’nin faaliyetlerinde görülen Alman olmayanlara karşı ölümcül nefret ve Avrupa Yahudileri’nin katliamından duyulan heyecanı Zschäpe und Wohlleben de paylaşıyordu. Tanığın kısmen provoke edici cevapları bunu gösteriyordu.

Wohlleben’in hiçbir şekilde savunmasının telkin etmek istediği gibi “ılımlı bir ulusalcıya” dönüşmemiş olduğu, aksine tutuklanmasından kısa süre öncesine kadar aktif şekilde nasyonal sosyalist propagandayı sürdürdüğü de açıklık kazandı.

Kapke özellikle de kendisine “Fest der Völker”in (Halkların Festivali) fotoğrafları gösterildiğinde idelojisini masumlaştıramadı. Tüm Avrupa’dan müzik grupları, konuşmacılar ve ziyaretçilerin katıldığı bu politik festivali yıllarca Wohlleben ile birlikte organize etmişlerdi. Üzerinde Silahlı SS örgütü üyelerinin farklı Avrupa bayrakları altında geçit töreni yaptığı bir pankartın görüldüğü sahnenin fotoğraflarını görünce Avrupa’da barış zırvalıkları etmiş olsa da inkarını sürdüremedi.

Fest der Völker’de 2005 ile 2009 yılları arasında sahne almış olan grupların ve konuşmacıların listesi de herşeyi belli ediyordu: Avrupa’nın faşist ve nasyonal sosyalist kampında ünlü olan her şey festivalde mevcuttu, özellikle de “Blood and Honour” çevresinen sayısız grup. İsmini Hitler’in favori yönetmeni Leni Riefenstahl’ın faşist Almanya’daki Olimpiyatlar hakkındaki bir filminden alan festivalde, üyeleri Avrupa’nın tamamında göçmenlere, Yahudi inancına sahip kişilere ve gerçek ya da sözde politik karşıtlarına karşı nefreti körükleyen ve yandaşlarının sürekli saldırı ve cinayetlere karıştığı gruplaşmalar bir araya geliyordu. NSU’nun şu ana dek bilinen destekçileri de büyük oranda “Blood and Honour” çevresindendi.

Kapke’nin TVK’yı çevre dostu, sistemi eleştiren ve provokatif gençlerden kurulu bir grup olarak masum gösterma çabası bununla birlikte kesin şekilde boşa çıktı.

19.03.2014

Federal Savcılık Nazi bir tanığın kritik sorgulamasını yine engelledi: “Biz burada genç bir yargı değiliz!”

Bugünkü duruşmada, 1998’in ikinci yarısında Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe için Chemnitz’de bir daire kiralamış olan şahsın sorgusu esnasında ortam gerginleşti. Hatırlamadıklarını öne sürerek açıkça rol yapan ve kendini temize çıkaran tanığın sorgusu her zamanki yapıya göre ilerledi: Mahkeme Heyeti Başkanı Götzl tanığı yazılı iddianemede bilgisine sunulan noktalar “tamamlanana” kadar sorguladı, ardından ilgisini kaybetti. Müdahil davacılar tanığı köşeğe sıkıştırmayı denedi ve yine Federal Savcılık tarafından sözleri kesildi.

Takiben müdahil dava temsilcilerinin buna tepki olarak bildirdikleri bir görüş belgelendirildi.

En sonda isimleri tek tek anılan müdahil dava avukatları, Beate Zschäpe ve diğerlerinin ceza davası konusunda Federal Başsavcılık temsilcisi Dr. Diemer’in kuramsal itirazına dair aşağıdaki görüşü bildirdiler:

Tanık, müdahil dava avukatı Pınar’ın üçlünün ortadan kaybolma nedeninin 1998 yılında kendisi için “sınırsız derecede önemsiz” mi olduğu sorusu üzerine öyle olduğu cevabını verdi. Çikolata çalmış veya birini öldürmüş olmaları onun için farketmiyordu. Bunun ardından 2011 yılında üçlünün aslında muhtemelen çeşitli cinayetler işlemiş olduklarını medya aracılığıyla öğrendiğinde ne düşündüğü sorusu geldi.

Dr. Diemer bu sorgulamaya kritik bir anda söz hakkı olmadan müdahale ederek müdahil davacılar olayın bağlantısını açıklayamazsa soruya itiraz edeceğini bildirdi.

Kelimesi kelimesine şunları dedi:

“Biz burada genç bir yargı değiliz, tanığın görevi haklılığını ispatlama değil, algıları hakkında ifade vermek.”

Dr. Diemer bununla birlikte gerçekleri ortaya çıkarmanın kendi açısından burada bir rol oynaması gerekmediğini açık etti. Bu soruyla tanığın verdiği bilgilerin inanılırlığı toplu şekilde ve alenen test edilecekti, çünkü tüm cinayet serisinin kendisi için bugüne kadar “önemsiz” olduğunu ima etmişti.

Federal Savcılık bu denetlemeyi bu yerinde keserek engellemek istedi.

Federal Savcılık’ın ifadesi tanığa, itaatsiz ifade veriş şeklinin devlet tarafından güvenceye alındığını belli etti.

Bu arka plan göz önüne alındığında soru apaçık ve sorulmasına izin verilmesi gerekiyor. Ancak tanığın sorgulanmasına devam edilmesi Dr. Diemer’in ifadesi göz önüne alındığında anlamsız.

Av. Kienzle, Av. Pınar, Av. Hoffman, Av. Ilius, Av. v.d. Behrens

18.03.2014

Bugünkü duruşma günü müdahil davacıların iki tanıklık talebi dışında hiç bir sonuç vermedi. Tanık Enrico Theile uzun süren gelgitlerin ardından evine yollandı; bir vekil ile birikte bir kez daha gelmesi gerekecek. Mahkeme açıkça Bavyera geleneklerine uyarak Theile’de de diğer şüpheli tanıklarda olduğu gibi tanık vekili düzenlemesini reddetmişti, ama bu Theile’nin belki de ümit edildiği gibi kapsamlı şekilde ifade vermesi yerine sürüncemelere neden oldu. Tanık Ceska 83 tabanca ile susturucunun İsviçre’den Nazi dükkanı Madley’e iletilmesinde rol oynamakla suçlanıyor. Theile bugün ilginç şekilde dükkanın iki sahibinden birinin kendisine bir avukat önerdiği bilgisini verdi. Bu avukat tanık vekili olarak refakatine verilecek. Yani Nazi camiası da duruşmaya kendi tarzlarında hazırlanıyor gibi görünüyor.

Duruşmaya müdahil davacıların tanıklık talepleriyle devam edildi. Eski muhbir “Tarif”in, yani Michael von Dolsperg’in (doğum adı See) sorgulanması gerekecek. Artık İsveç’te yaşamakta olan Dolsperg kısa süre önce Spiegel’e verdiği bir röportajda André Kapke’nin üçlünün 1998 yılında ortadan kaybolmasından kısa süre önce kendisine onları yanında ağırlayabilir mi diye sorduğunu söylemişti. Bunu muhbir başı ile görüşmüş ve ardından reddetmişti. Deşifre olma tehlikesi Anayasayı Koruma Daires için üçlünün tutuklanmasından daha önemliydi. Dolpsberg “Tarif” adı altında, yeraltında hücre oluşturma ve yaşam hazırlıkları propagandası yaptığı bir gazete çıkarmıştı.

İkinci tanıklık talebi tanık Thomas Gerlach’ın sorgulanmasına yönelik. Gerlach Thüringen Vatan Koruma’nın üyesiydi ve 1998 yılından önce Zschäpe ile bir ilişkisi vardı. Multifonksiyoner olarak geçen 15 yıl içerisinde, NPD ile sıkı ilişki içerisinde olmayan militan camiada sanıklar Wohlleben ve Eminger ile yakın temas içerisinde çalışmıştı. Projelerinden biri lidersiz hücre denen oluşumların yapılandırılmasıydı. NSU destekçi ağından şu ana kadar bilinen hemen hemen herkesi tanıyordu. Thomas Gerlach’ın polis tarafından sorgusu gerçekleştirilmiş gibi görünse de böyle bir sorgu mahkeme heyeti ve dava katılımcılarının dosyaları arasında mevcut değil.

13.03.2014

Halit Yozgat’ın babasının üzücü açıklaması – Kışkırtıcı doğumgünü gazetesi yalnızca bir „ergen zırvalığı“ mı?

Ana duruşma Kassel’de öldürülen Halit Yozgat’ın babasının önceden bildirilmiş olan açıklaması ile başladı. Zschäpe’nin avukatıı Heer, Yozgat’ın müvekkilini haksız yere katil olarak tanımladığı ve açıklamasının yeteri oranda delile dayanmadığı görüşünde olduğundan açıklamayı bir kez kesintiye uğrattı. Bu sinik aranın ardından görüşün okunmasına bölünmeden devam edilebildi.

Yozgat ailesi daha önce olduğu gibi Alman toplumu ve temsilcileri tarafından kendilerini yarı yolda bırakılmış hissettiler. Şansölye Merkel’in geçtiğimiz yıl NSU’nun suçlarını aydınlatmak için her şeyi yapacağına söz vermesi de hiçbir ilerlemeye yol açmadı. Daha önce olduğu gibi mahkeme tüm dosyalara, özellikle de Anayasayı Koruma Dairesi çalışanı Temme’ye karşı açılan davanın dosyalarına delil olarak başvurmadı. Yozgat ailesinin ağırlıklı olarak ailenin çevresine yönelik polis soruşturmalarından dolayı çektiği acı göz ardı edildi.

Yozgat’ın babasının oğlu Halit’in sadece öldürülmekle kalmayıp doğmuş da olduğu Kassel’deki Holländische Straße’nin adının Halit Straße olarak değiştirilmesine yönelik içten dileği şu ana kadar yerine getirilmedi. Kassel’de bir meydana oğlunun adı verildi ama ailenin istediği bu değildi. Böylece baba açıklamasının sonunda çaresizlik içinde Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’ne dönerek, isim değişikliğinin yapılmasını şu sözlerle rica etti:

„Eğer Holländische Straße’nin adının Halit Straße olarak değiştirilmesine karar verirseniz, ben de Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın babalarını isim değiştirme törenine çağıracağım ve onlarla birlikte barış sembolü olarak havaya beyaz güvercin uçuracağım.“

NSU cinayetleri konusunda gerçekten uzlaşmayla ilgilenen biri, burada yanlış makama yöneltilmiş olsa bile bu dileği duymazdan gelmemeli.

Bu hüzün verici açıklamanın ardından 1996’dan 2000’e kadar NSU destekçisi André Kapke ile yakın arkadaşlığı vasıtasıyla Jena Nazi camiası ve bununla birlikte NSU üyeleriyle yakın bağları olan tanık Jana J.’nin sorgusuyla devam edildi. 1998 yılında sanık Wohlleben ile Kapke için Bild gazetesinin stilinde bir „doğumgünü gazetesi“ hazırlamışlardı. Kapke Güney Afrika’daydı ve o da orada üçlünün ortadan kaybolabilmesi için bir olanak arayışındaydı. Dönüşünün ardından hediye olarak „doğumgünü gazetesini“ almıştı.

Gazete Yahudi düşmanı, ırkçı sloganlar, cinayet çağrıları diğer çirkinliklerle doluydu. Tanık kendi el yazısını tanıdı, gazeteyi hazırlamış olduğunu da itiraf etti, ama ayrıntıları hatırlamıyordu. Gazete bugünkü bakış açısından mide bulandırıcıydı, bunu yaptığı için utanıyordu. Ama sağ camiadan 18 yaşındaki birinin bakış açısından gazete „ergen zırvalığı“ndan ibaretti ve o zamanlar düşündüğü üzere Nazi camiasının kriminalize edilmesine bir tepkiydi.

O zamanlar Jena’da hemen hemen herkes sağcı ve yabancı düşmanıydı, daha genç olanlar bunu sadece daha da abartılı olarak yaşıyordu. Jena’daki Nazi camiası çok da büyüktü. Eğer kendinizi sağ camiaya bir şekilde bağlı hissediyorsanız orada iyi yaşayabilirdiniz, Doğu Almanya’daki genel atmosfer buydu.“ Erkek arkadaşı André Kapke açık şekilde „ulusalcı, yabancı düşmanı, ırkçı“ idi. Genel olarak kimseyle ilgili kötü anıları yoktu.

Tanık Beate Zschäpe ile 1997 yılında Zschäpe’nin evinde gerçekleşen bir „kızlar akşamı“nı hatırlıyordu. Zschäpe’nin sevgi dolu şekilde Walli adını verdiği bir silahı vardı. Tanık bunun ne çeşit bir silah olduğunu ise hatırlayamıyordu. Ama Zschäpe’in silahı kazağının altında taşıyabilmek için bir omuz askısı vardı.

Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos, ortadan kaybolmalarının ardından eskisinden daha fazla ön plana çıkmıştılar. Herkes „Üçlü“den bahsediyordu, ancak açık şekilde değil. Bu dönemde polisle köşe kapmaca oynanmaya başlanmıştı. André Kapke’nin erkek kardeşi ortadan kaybolanlar için para toplamak amacıyla bir konser vermişti.

Tanık Jana J. örneğinde „normal“ toplumun büyük kesimlerinden kısmen onay alan, ama her ihtimalde kesinkes reddedilmeyen, gençliğin geniş kesimlerini kapsayabilen güçlü, dinamik bir Nazi hareketi olduğu açık şekilde anlaşılıyordu. Jana J. o zamanlar açık şekilde çevresindeki Nazi camiasına, en çok da çıkarcılık nedeniyle bağlanmış, ideoloji ve davranışlarını kabul etmiş ve bu şekilde toplumsal çevresinde kendini konumlandırmıştı. Bugün Berlin’de pedagog olarak yaşarken yeni yaşam dünyasına uygun şekilde o zamanlarki görüşünü açık şekilde reddediyor.

Tanığın sorgusuna 16 Nisan’da devam edilecek.

12.03.2014

Hessen Anayasayı Koruma Dairesi- Ana hedef: Kendi çalışmalarını korumak

Bugün Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin eski direktörü Lutz Irrgang’ın yanısıra bir kez daha eski çalışanı Temme sorgulandı. Hessen Anayasayı Koruma Dairesi Halil Yozgat cinayetinin ardından, o zaman olay yerinde bulunan Temme’yi korumak, Anayasayı Koruma Dairesi için çalıştığını gizli tutmak ve kaynaklarının anonim kalmasını sağlamak için büyük bir çaba göstermişti. Hessen İç İşleri Bakanlığı polisin soruşturmalarını büyük ölçüde engellemiş ve soruşturma sürecini yönlendirmişti.

Eski direktör Irrgang’ın, söylediğine göre böyle olaylardan haberi yoktu. Bu ya bugün yalan ifade verdiği ya da şefi olduğu görevlinin kendinden önemli bilgileri sakladığı ve bu sayede polisle Federal Savcılık’ın soruşturmalarını sabote ettiği anlamına geliyordu.

Her ihtimalde olayın gerçekleştiği sırada tatildeydi, ancak bir hafta sonra Temme’nin olay yerinde bulunduğunu öğrenmişti. Diğer devlet daireleriyle ilişkisini „Ben idari bir yetkiliydim“ şeklinde açıkladı. Eyalet Emniyet Müdürü’ne makamının „olaydan geri çekileceğini“ garanti etmişti.

Temme gözaltına alınıp olaylarla bağlantısı açığa çıktıktan sonra en önemli görevler Kassel Dış Şubesi’nin işleyişini bir şekilde ayakta tutmak, kaynak teslimi ve görev yerinin güvenliğini sağlamak olmuştu. „Polisin görev yerinin aldığı tedbirlere teknik önlemlerle eşlik etmiş olması“ da zorluklara neden olmuştu. Anayasayı Koruma Dairesi’nin telefonları da dinlenmişti. Gerçek şu ki Hessen Eyalet Dairesi’nin o dönemki tüm faaliyetleri, açıkça tamamen kendi çalışmalarını koruma altına almaya ve „kaynakların“, yani bilgi sağlayan kişiler ve muhbirlerin isimlerinin açığa çıkmasını önlemeye yoğunlaşmıştı.

Ancak ortaya çıkan durum Hessen Eyalet Dairesi’ndeki yapılarda değişikliğe gidilmesini beraberinde getirmemişti. Daire Temme’yi devre dışı bırakmakla yetinmiş ve bununla bütün problemleri çözüldü saymıştı.

Hessen Eyalet Dairesi’nin eski şefi bir yerde o zamanlar Kassel’deki olayın ne anlama geldiğini tamamen anladığını belli etti: „Anayasayı Koruma Dairesi’den bir görevlinin olay sırasında olay yerinde olduğu açıklandığı anda olayların açıklığa kavuşturulmasının zor olduğunu, çünkü suçluların kendilerini yeniden konumlandırmaları gerektiğini elle yazarak kayda geçirmiştim. (…) Temme’nin olay yerindeki mevcudiyetinin açıklanması olayların açığa çıkarılmasını senelerce engelledi. Bu benim şahsi görüşümdü.“

Bu tahmi, sadece kendi çıkarlarını göz önünde bulunduran bir emniyet kurumunun inanılmaz sinizmini ortaya koyuyordu. Kendi personellerini korumak ve cinayetlerin daha hızlı şekilde açığa çıkarılmasına dair muğlak bir umut adına Anayasayı Koruma Dairesi çalışanı Temme’nin kimliği gizli tutulmuştu. Anayasayı Koruma Dairesi çalışanının orada bulunmasına dair basın haberleri tanığın tahminine göre suçluların Anayasayı Koruma Dairesi’nin peşlerinde olduğuna inanmalarına ve bu yüzden faaliyet örgülerini değiştirmelerine yol açmıştı. İşin aslı Kassel’deki cinayet, göçmen bir serbest meslek sahibine yönelik son cinayetti. Bir Anayasayı Koruma Dairesi çalışanının orada bulunduğunun açığa çıkması bu teoriye göre cinayet serisinde kırılmaya yol açmış ve benzeri cinayetlerin devam etmesini önlemişti. Ama Hessen Eyalet Dairesi’nin eski şefi bugün hala Temme’nin kimliğinin gizli tutulmuş olmasını diliyor ve kendi teorisine göre benzeri diğer cinayetlerin devam etmiş olmasını göze almayı tercih ediyor. Irrgang’ın temsilcisi olduğu (Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nde de göçmenler, Türkler veya İslamcıların sorumlu tutulmuş olduğu) cinayetlerin bu şekilde daha erken aydınlatılması umudunun yanlış olduğu ortaya çıkmış sayılabilirdi. Ancak Irrgang’ın tezinin sadece daha o zamanlardan cinayetlerin politik bir arka plana sahip olduğu varsayıldığında anlamlı olacağının altını çizmek gerekiyor.

Tanık Temme ifadeleriyle ilgili mevcut çelişkilerin hiçbirine açıklama getiremedi. Yine bir şey hatırlamadığını iddia etti. Sorgusu yine sonlandırılamadı, en azından bir kez daha hakim önüne çıkması gerekiyor.

11.03.2014

Hessen Anayasayı Koruma Dairesi – Çelişkiler açıklığa kavuşturulmadı

Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi, bugün ve yarın bir kez daha duruşmanın merkezinde yer alıyor. Bugün Eyalet Dairesi çalışanı Temme’nin amirlerinden biri sorgulandı, yarınsa ilk olarak eski direktörü Irrgang ve ardından bir kez daha Temme sorgulanacak. Temme’nin eskiden bir üstü olan tanıksa şu anda hasta ve daha sonra sorgulanmak durumunda.

Ama ilk olarak soruşturmayı yürüten polisin, Temme’nin 2006 yılında Kassel’deki internet cafe’yi ziyaretini yeniden canlandırdığı bir video gösterildi. Özellikle Temme’nin kafeden ayrılmasının kısa süre öncesinde bir kez daha arkasını döndüğü, tezgaha parayı koyduğu ve bu esnada boyunun uzunluğundan dolayı görünür şekilde tezgaha eğildiği sahne anlamlıydı. Temme (bu filme göre de) tezgahın arkasında yatmakta olan ağır yaralı veya ölü Halil Yozgat’ı görmüş olmalıydı. Temme’nin tezgahın arkasını görmediğine dair tasviri böylece daha da inanılmaz bir hal aldı. İfadelerinin tutarsızlığı eski amirinin sorgusu sırasında daha da açıklık kazandı. Eski amiri cinayetin sonrasındaki pazartesi günü kendi amirinin emri üzerine Temme’ye Devlet Güvenliği Dairesi’nden cinayetle ilgili bilgi edinme görevini vermişti. Anayasayı Koruma Dairesi, öldürülen kişi “Kassel’de yaşayan bir Türk” olduğundan cinayetin İslamcı bir arka plana sahip olup olmadığını açıklığa kavuşturmak istiyordu. Temme amirine “Almanya çapında bir cinayet serisi” veya “bir seri katil cinayetinin” söz konusu olabileceğini söylemişti, ama amiri onun bunu ne zaman söylediğini ve bu bilgileri nereden edindiğini tam bilmiyordu. Her ihtimalde sorup öğrenmemişti.

Temme, internet kafede daha önce bulunmuş olduğundan bahsetmemişti. Internet kafeler zaten “çok sayıda yabancının da yaşadığı bölgelerde“ bulunduklarından çalıştığı dairenin çalışanları tarafından kullanılmamalıydı. Tanığın verdiği bu bilgiler, Hessen Eyalet Dairesi’nde çalışmaların ne derece düşük ve ırkçı önyargıların etkisindeki bir seviyede yürütüldüğünü ortaya koyuyordu.

Bunun yanında tanığın Temme’ye verdiği görevle ilgili ifadesi, Temme’nin haftasonunun ardından Emniyet Müdürlüğü’nde bulunduğu, ama cinayetten en fazla laf arasında söz ettiğine dair vermiş olduğu ifadeyle de taban tabana çelişiyordu. Temme buna ilaveten (yine tanığın ifadelerine ters olarak) sadece bu internet kafeye gitmeye izni olmadığını ve bunun somut sebebinin gözetlenen kişilerin gidip geldiği bir camiye yakınlığı olduğunu da iddia etmişti.

Tanığın ifadeleri aynı zamanda Eyalet Dairesi’nin diğer çalışanlarının da Temme ile yaptıkları konuşmalara dair verdikleri bilgilerle çelişiyordu. Anayasayı Koruma Dairesi halen aydınlatma yerine karışıklık yuvası olmayı sürdürüyor.

Eyalet Dairesi’nde kuşkusuz dikkat çekici ve karakteristik olansa uzun bir süre boyunca soruşturma görevlilerine yalan söylemiş olan ve bugün hala “bir şey görmediğini” öne süren Temme’nin mesleki anlamda nasıl değerlendirildiği: Hırslı ve çalışkandı biriydi, bu yönü amirleri tarafından takdir ediliyordu ve hatta kısmen örnek alınacak biri olarak bile görülüyordu.

27.02.2014

Yalanlar ve Masum Gösterme Çabaları IV 1/2: Mandy Struck kaçamak cevaplar vermeye devam ediyor; mahkemeyse onu sıkıştırıyor.

Bugün tanık Mandy Struck ifade vermeye devam etti. Struck mahkeme başkanının özgeçmişi, Chemnitz’deki Nazi camiası ve diğer konulara dair sorularına yanıt verdi. Yine görünür şekilde rolünü olduğundan azmış gibi göstermeye çalışıp üç „konuğunun“ kimlikleri ve geçmişleri hakkında bir fikri olmadığını, onları bir daha hiç görmediğini ve 2011/2012 yıllarında da Zschäpe, Mundlos und Böhnhardt’ı yeniden tanımadığını iddia etti.

Struck 2003 yılında önce kriminal polis, sonra da bir hakim tarafından sorguya çekilmişti, çünkü soruşturmalar „Üçlü“ ile bağlantısı olduğunu ortaya çıkarmıştı. Bugün inatla o zamanlar kimlerin söz konusu olduğundan haberi olmadığını iddia etti. Mahkeme Heyeti Başkanı Hakim Götzl, Struck’u iddiasının inanılmaz olmanın da ötesinde olduğu konusunda defalarca ve çok sert şekilde uyardı. Ne de olsa o zamanlarki tutanaklarda üçlünün isimleri geçiyordu, fotoğrafları vardı, sahte belgeler vs. söz konusuydu. Struck iddiasında diretmeye devam etti.

Başkanın Nazi camiasından tanıkların apaçık yalanlarını ve olayları hatırlamadıklarını öne sürmelerini daha fazla kabul etmemesi ve eleştirel şekilde sorgulaması müdahil davacılar açısından çok memnuniyet vericiydi. İlginç olan tam da ifade vermeyi reddetme şansına sahip olan ve mahkemede avukatıyla birlikte bulunan Struck’un, yalan ifade sebebiyle muhtemelen ceza alacak şekilde kendi kendini köşeye sıkıştırmasıydı.

Başkanın uzun süren sorgusunun ardından müdahil davacılar akşamüstü sorgularına başlayabildiler. Ama fazla ileri gidemediler, çünkü hem Struck buna yine engel oldu hem de Federal Savcılık ve savunma, örneğin Struck’un camiadaki rolüyle ilgili soruların konuyla ilgisi olmadığı iddiasıyla birçok kez araya girdi. Bu apaçık şekilde saçmalıktı, ama sorguyu ancak 16:30’a doğru sonlandırılacak kadar geciktirmeye yetti. Struck’un sorgulanmasına başka bir zaman devam edilecek.

26.02.2014

Yalanlar ve Masum Gösterme Çabaları IV – Mandy Struck

Bugün ilk olarak Federal Kriminal Dairesi’nden silah bilirkişisi Nennstiel yeniden dinlendi. Nennstiel Frühlingstraße’de bulunan Ceska ve Bruni tabancaları, NSU cinayet serisinin cinayet silahları olarak daha önce teşhis etmişti. Bugün Heilbronn’daki Michèle Kiesewetter cinayeti ve Michale Arnold’a cinayet teşebbüsünde kullanılan iki silahla ilgili kendi çalışmalarını anlattı. Silah bilirkişisi burada da Frühlingstraße’de bulunan iki silahı cinayet silahları olarak teşhis etti.

Nennstiel’den, Frühlingstraße’de bulunan Ceska ve Bruni tabancalarının NSU cinayet serisinin cinayet silahları olarak teşhis edişini bir kez daha anlatması da istendi. Çünkü bilirkişi Pfoser bir kaç hafta önce sözlü bir sunumunda, yazılı raporun netliği gözönüne alındığında kaçınılması mümkün görünen kimi karışıklıklara neden olmuştu (bkz. 04.02.2014 tarihli rapor). Nennstiel bir kez daha çok anlaşılır şekilde mermi izlerindeki uyuşmaları gösterdi. Bu uyuşmalar sayesinde iki silahı net şekilde cinayet silahları olarak teşhis etti ve bu sayede soruya açıklık kazandırdı.

Birden çok müdahil dava temsilcisi, Thüringen eyalet meclisinin NSU araştırma komisyonuna sunulan tanık Tino Brandt’la ilgili çeşitli belgelerin davada delil olarak kullanılması için dilekçe verdiler. Brandt, „Thüringen Vatan Koruma“nın başı ve Anayasayı Koruma Dairesi’nin muhbiriydi ve önümüzdeki haftalarda Münih’te tanık olarak ifade verecek. Diğer delil talepleri Zschäpe’nin olası saldırı hedeflerinin araştırılmasına ve „Pembe Panter“ itiraf videolarının hazırlanmasına katılımını kanıtlayan delillere yönelikti.

Akşamüstü tanık Mandy Struck ifadesine başladı. Kendisine karşı halen terörüst örgüt NSU’ya destek vermekten soruşturma yürütüldüğünden susma hakkına sahipi. Struck yine de ifade verdi, kendi hikayesini anlatmak istediği ortadaydı. Sorgu üç saatten fazla sürdü ve yarın devam edilecek. Bugünden açıklık kazanan, Mandy Struck’un da oynadığı rolü sistematik şekilde önemsiz göstermeye çalışması, her fırsatta hatırlamadığını öne sürmesi ve bu esnada inanılır olmadıkları ortada olan hikayeler anlatmasıydı.

1994 yılından itibaren en çok o zamanlarki erkek arkadaşı üzerinden, fazla politik olmayan Nazi dazlak camiasına girmiş ve onlara tamamen adapte olmuştu. Daha sonraları tüm Nazi çevresi politize olmuştu, örneğin konserlerin düzenlendiği yerler sadece gösterilere katılan kişilere haber veriliyordu. Ancak sağcı gösterilere ilk olarak 1999/2000 yıllarında katılmıştı.

Bir akşam bir „yoldaş“ kapısının önünde durup „işleri yüzlerine gözlerine bulaştıran“ üç „yoldaş“ geceyi orada geçirebilir mi diye sormuştu. Daha fazlasını bilmemesi gerekiyordu. Bu kişileri konaklamaları için Max Floarian Burkhardt’a götürmüştü, bu onun için „yoldaşlık yardımıydı“. Struck yine de üçünden sadece birini görünüşünden tanıdığını, isimlerinin kendine hiç söylenmediğini ve kendisinin de Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’u bu üçlü olarak teşhis etmediğini öne sürdü.

Ancak „yoldaşlık yardımı“ yüzünden hiç duraksamadan üçüne kalacak yer sağlanmasına ortak olmuş, yanlış resimle yeni bir kimlik başvurusu yapılmasına yardım edip bu kimliği nüfus dairesinden teslim almış ve Zschäpe’ye kendi sağlık sigortası kartını ödünç vermişti.

Bir kaç hafta sonra Chemnitz Nazi çevresinde Jena’lı Nazilerin Chemnitz’de saklandığına dair bir çok dedikodu dönmesine ve kadından Burkhardt’la olan ilişki kavgasına müdahale etmesini bile rica etmiş olmasına rağmen üç „konuğun“ isimlerini hiç öğrenmemişti. Birkaç hafta sonra Burkhardt’tan ayrılmış ve polis tarafından sorgulanana kadar üç konukla ilgili bir daha hiçbir şey duymamıştı.

Struck görünür şekilde kendi rolünü olabildiğince önemsiz göstermeye çabaladı. Ancak Chemnitz camiasında bütünüyle önemli bir rol oynadığı dosyalardan açıkça anlaşılıyordu. Mahkeme Heyeti Başkanı Götzl de anlattığı her şeye inanmadığını belirtti. Tanığın sorgusunun yarın nasıl devam edeceği merak uyandırıcı.

25.02.2014

„Lanet silahı onlara ben temin ettim“

Bugünkü duruşma gününün ana konusu tanık Andreas Schultz’un ifadesini almış olan iki polis memurunun sorgusuydu. Susturuculu Ceska’yı sanıklar Wohlleben ve Schultze için tedarik eden Nazi tanık Schultz, 28.01.2014 tarihli soruşturmada kendini suçlu çıkaracağı için ifade vermeyi reddetmişti. Şimdi zamanında vermiş olduğu bilgiler polis memurları tarafından aktarılıyordu. Wohlleben’in savunması buna mani olmaya çalışmadı.

Thüringen Eyalet Kriminal Dairesi’nden Kriminal Başkomiser Bernhard, Schultz’un ilk sorgusunda görev almıştı. Schultz o ifadesinde önce bir silah tedarik ettiğini tamamen inkar etmişti. Ancak daha sonra yeni işi, ilişkisi ve varlığı ile ilgili açıkça endişeye kapılmış ve „Lanet silahı onlara ben temin ettim“ diye ilan ederek inkarına son vermişti.

Daha sonraki sorgularda Wohlleben ve Schultze’nin aleyhine konuşmaya devam etmişti. Wohlleben Schultz’un kimliğini daha sonra Carsten Schultze olarak teşhis ettiği bir eşlikçiyle birlikte ona gelmiş ve bir silah istemişti. Schultze daha sonra 50 mermilik cephaneyle birlikte bu silahı teslim almıştı. Ancak bu sorguda Schultz hala silahı 2.500 Alman Markı karşılığında „bir Yugoslav’dan“ satın aldığını söylüyordu ve silahla birlikte sipariş edilen susturucudan bahsetmemişti. Wohlleben, Böhnhardt, Mundlos, Zschäpe, Kapke ve çevresini Thüringen Vatan Koruma’nın politik olarak aktif Nazileri olarak tanıyordu. Kendisiyse anlattığına göre daha çok „tecrübe peşindeydi“. Schultz’un verdiği diğer ifadeleri anlatacak olan bir polis memuru zaman darlığından geri gönderildi ve başka bir zaman dinlenecek.

Yarın, hakkında halen terörist bir örgütü desteklekten soruşturma yürütülen tanık Mandy Struck dinlenecek. Müdahil dava temsilcileri soruşturma dosyalarının sunulmasını talep etmişti. Federal Başsavcılık karşı çıkarak bunun yerine 2013 Mayıs’ından hiçbir şey ifade etmeyen ve ilave soruşturmalara yol açmayan bir soruşturma raporunu sunmuştu.

Bu rapora göre Struck’a karşı süren davaya 2013 Mayıs’ında bile son verilebilirdi. Mandy Struck’a ve destekçi olduklarından şüphelenilen diğer kişilere karşı yürütülen soruşturma sadece biçimsel olarak sürdürülüp herhangi bir zamanda sessiz sedasız şekilde sona mı erdirilecek yoksa yoğun şekilde soruşturulacak mı, dava katılımcıları için tamamen belirsizdi. Struck’un kimi somut destek faaliyetleri kanıtlanmıştı, ancak zaman aşımına uğramışlardı. Yani herşeyden önce NSU ile olan bağlantı ve onlara verilen desteğin ne kadar sürdüğü soruları önem taşıyordu. Federal Savcılık burada bir kez daha tüm dava katılımcılarını belirsizlik içerisinde bıraktı.

20.02.2014

Günün ilk tanığı Max-Florian B. oldu. B.’nin Mundlos’a bir pasaport için kimlik bilgilerini ve başka belgeleri vermek suretiyle NSU’yu desteklemiş olmasından şüpheleniliyor. Bu nedenle hakim karşısında bilgi vermeyi reddetme hakkına sahipti ki öyle yaptı. Buna rağmen daha önce polise kapsamlı bilgiler vermişti ve böylelikle onu sorgulamış olan polis memurlarının tanık olarak ifadeleri alındı.

7.11.2011’de, Mundlos ve Böhnhardt’ın ölümlerinin üç gün ardından gerçekleşen ilk sorguda Zschäpe und Mundlos’la tesadüfen tanışmış olduğunu, bir geceliğine evinde kaldıklarını ve belgeleri ondan çaldıklarını iddia etmişti.

İki hafta sonra Federal Kriminal Dairesi’nin gerçekleştirdiği bir sorgudaysa üçlüyü „yoldaşlar“ olarak ağırlamış olduğunu itiraf etmişti. Onu, Uwe Mundlos’a pasaportunu teslim etmeye de ikna etmişlerdi. Ama daha sonra da Mundlos’la düzenli olarak telefonlaşmıştı. 2009/2010’a kadar kendisine ziyarette bulunmuşlardı ve -daha çok bilinçsiz şekilde- başka kişisel bilgilerini de onlarla paylaşmıştı.

B., üçlünün işlediği suçlar hakkında bir bilgisi olmadığına yemin etti; kendisinin de daha sonraları sağ görüşle ilgisinin kalmadığınıı söyledi. NSU’nun suçlarını farkında olmadan desteklemiş olmaktan üzüntü duyuyor ve aydınlatma çabalarına yardımcı olmak istiyordu. B. gerçekten de yetkililerle defalarca buluşup bilgi vermişti, yine de çoğunlukla ancak kendisinden somut bilgiler istendiğinde yapıyordu bunu. Bunun sebebi aradan geçen uzun zaman ve hafızasındakileri bastırma mı, yoksa B. gerçekten daha fazla şey biliyordu, hala biliyor ve bu yüzden olayların aydınlatılmasına yardımcı olabilir mi, şu ana kadar açıklığa kavuşmadı. B.’nin sorgularından çoğunu yürüten memur önümüzdeki haftalarda sorgulanacak.

Her ihtimalde Max-Florian B.’nin şahsında ve Chemnitz’den çok sayıda başka Nazi’nin destek faaliyetleriyle ilgili anlattıklarından, NSU’nun güvenebileceği ne kadar çok destekçiye sahip olduğu yeniden açıklık kazandı. Bunun sadece üçlünün ortadan kaybolmasının sonrasındaki ilk zamanlar için değil, cinayetler sürecinde de geçerli olduğunu varsaymak mümkündü. B. özellikle André Eminger ile ilgili ifadeler vermiş ve bu kişinin „üçü“ ile daha uzun süre bağlantıda kaldığını ve ona 2010 sonlarında Nazi deyişleri içeren bir SMS gönderdiğini söylemişti.

Sonlara doğru müdahil davacılar Mandy Struck’a karşı dosyaların delil olarak kullanılabilmesi talebinde bulundular. Struck da NSU’yu desteklemekle suçlanıyor ve önümüzdeki hafta tanık olarak ifade verecek.