Yazar arşivleri: admin

11.12.2014

NSU’nun saldırı hedefleri hakkında nasıl gizlice bilgi topladığı hakkında

Bugün iki polis memuru sorgulandı. İlki, Zwickau’daki Frühlingstraße’deki NSU evinin enkazında bulunan resimli CD’nin değerlendirmesini yapmıştı. CD’de bisikletiyle Stuttgart’taki iki olası saldırı mekanının (bir Türk döner büfesi ve bir bakkal) önünde duran bir kişi (Uwe Böhnhardt olması çok olası) görünüyordu. Bir gözlemci için tüm bu olanlar sanki tatil fotoğrafları çekiliyor gibi görünmüş olmalıydı, ama asıl konu belli ki mekanların araç giriş yolu ve acil çıkışlarını tespit etme çabasıydı. Her iki hedef de NSU saldırılarının şemasına uyuyordu: Tren istasyonları ve anayolların yakınlarındaki, küçük ve Türk asıllı kişilerin sahibi olduğu dükkan ve büfeler.

Sonraki fotoğraflarda Hof/Bavyera’daki SPD şubesinin kapı zili görülüyordu, ardından yaklaşık 2 saat sonra çekilmiş ve Bohnhardt ile Zschäpe’yi bir evde gösteren bir resim vardı. Müdahil davacıların doğru olarak belirttiği gibi burada sözkonusu olan her ihtimalde Zschäpe’nin saldırı hedefleri hakkında gizlice bilgi toplanmasında katkısı olduğu yönünde önemli bir ipucuydu.

Dosyalardan ayrıca Federal Kriminal Dairesi’nin bu verilerle neler yaptığı da anlaşılıyordu. İlk soruşturma adımlarından biri, (özellikle de NSU’nun 2011 sonbaharında ortaya çıkarılmasının ardından) polisin saldırı hedeflerinde çalışanların aleyhine bilgilere sahip olup olmadığını denetlemekti. Ancak bugünkü tanık bu konuyla ilgilenmemişti, yani buna dair bilgi veremiyotdu.

Duruşma gününün sonunda Thüringen’den gelen ve 27.11.2014 tarihinde de ifade vermiş olan polis memurunun sorgusu tamamlandı. Tanık 1996 yılında Beate Zschäpe ve Ralf Wohlleben ‘i sanık olarak sorgulamıştı, ama artık bir şey hatırlamıyordu.

10.12.2014

İnkar ve Masumlaştırma Çabaları XI – Zschäpe’nin savunmasının azimli desteğiyle – Antje Probst’un sorgusunun devamı

Bugün eski “Blood& Honour” üyesi Antje Probst’un sorgusuna devam edildi. (İlk sorgu için 20.11.2014 tarihli blog girişine bakınız.) Tanık, katlanılmaz masum gösterme taktiğine devam ederek “Blood & Honour”un politik faaliyetlerinden hiç haberi olmadığını, örnek Nazi grubu “Skrewdriver”a sadece müzikal olarak ve baladlarından dolayı hayranlık duyduğunu vs. iddia etti. Farklı sorular ve başka bilgiler içeren yayınlardan ve tanık sorgularından hatırlatmalar yapılması üzerine de bu tavrında ısrar etti.

Tanık genel olarak yalan ifade vermekten olayı beklenen ceza davasını fazlasıyla haketti. Doruk noktası, sorgunun başlangıcında kendisinin de bir kez daha kısaca André Eminger konusuna değinmesi (bkz. 20.11.2014 tarihli blog girişi) ama bu fırsatı geçen sefer verdiği açık şekilde yalan ifadesini düzeltmek için kullanmamasıydı. Zschäpe’nin savunması bunun üzerine müdahil dava avukatı Hoffmann’ın bir sorusuna itiraz ederek uzunca bir tartışmaya yol açtı: Tanık kendisi ve kocasının çaldığı “AEG” grubunun “Blood & Honour” ile hiçbir ilgisinin olmadığını söylemişti. Hoffmann bunu sorgulayarak ona “AEG”nin müziğini kimin yaptığını sordu. Savunmaya göre bu sorunun davayla hiçbir ilgisi yoktu, oysa ki tanığın inanılırlığı için önemi besbeliydi. Besbelli olan diğer bir şey de tanığın dava için olan anlamıydı, çünkü diğer tanıklar Probst’un verdiği somut destekten ve camiayı militarize etme çabalarından bahsetmişlerdi. Ama tabii ki Zschäpe’nin savunması, üçlünün Chemnitz çevresinden tüm Nazi tanıkların uyguladığı inkar ve masum gösterme stratejisinin bozulması ve NSU’nun daha geniş Nazi çevreleri tarafından desteğine dair başka detayların gün ışığına çıkarılmasıyla ilgilenmiyordu. Benzer bir durum görünen o ki bugün yeniden savunmanın yardımına koşan Federal Başsavcılık ve maalesef onlara katılan kimi müdahil dava temsilcileri için de geçerliydi. Mahkeme heyeti soruya (tabii ki) izin verdi ve tanık soruyu cevapadı.

Zschäpe ve Wohlleben’in savunmaları buna benzer anlamsız itirazlarla duruşmanın devamında da NSU ve “Blood & Honour”ın yapısı için büyük önem taşıyan bu tanığın sorgusuna engel olmaya çalıştılar. Tanığın ifadesi, susma ve sanıkla birlik olma stratejisinin o zamanlarki çevreden kişilerde hala mevcut olduğunu bir kez daha gösterdi. Tanığın en azından burada söz konusu olan yıllarda tüm hayat şartlarında bütünüyle o zamanlarki Nazi camiasına bağlı olduğu da belli oldu: “Şahsen” konserler düzenliyor, mesleki olarak ilgili CD, video, kıyafet ve dergileri satıyordu ve çok kişisel bir şekilde çocuklarının “beyaz olmayan” çocuklarla oynamak durumunda kalmalarından korkuyordu. Tanık ve çevresi bir “ulusal kurtarılmış bölgede” yaşıyor ve yaşamlarını Nasyonal Sosyalizmi yücelten ilkel “beyaz egemenliği” ideolojisine göre şekillendiriyorlardı. Böyle bir dünyada, mültecilere karşı bir “ırk savaşı”ndan etkili bir savaş aracı olarak söz edilmesi nihayetinde şaşırtıcı değildi. Muhbir Szczepanski’nin Saksonya grubunun Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ı destekleme kararı aldığı, tanık Probst’un silahlı savaş propagandası yaptığı ve Zschäpe’ye pasaportunu vermek istediği ve Jan Werner’in silah tedarik etmeye çalıştığına dair verdiği bilgiler büyük önem kazandı.

Müdahil davacılar son olarak, polise Mundlos ve Böhnhardt’ı Zwickau’da erkek kardeşini ziyareti sırasında ve daha sonra Halit Yozgat’un cinayetiyle doğrudan zamansal bir bağlantı içerisinde Kassel’de gördüğü ve bu destekçi ağından bağlantı kurulabilecek kişiler tanıdığı bilgisini veren bir Neonazi ile ilgili tamamlayıcı bir delil tespiti talebinde bulundular.

09.12.2014

Saksonya “Blood & Honour“ ve diğer konular hakkında daha fazlası

Bugünkü duruşmada delilerin toplanmasının bazen ne kadar titizlik gerektirebilen ve de gerektirmesi lazım gelen bir iş olduğu anlaşıldı. Yapılan parmak izi incelemeleriyle ilgili soruşturma raporlarının okunması tüm akşamüstünü aldı. Verilecek hükümde göz önünde bulundurulabilmeleri için tüm bu delillerin usülüne uygun şekilde sunulmaları gerek ve tespitlerden kimileri içerikleri açısından çok önemli.

Ama öncelikle 2011 yılında Saksonya “Blood and Honour” şefi Jan Werner’i suçlu olarak sorgulamış olan iki Federal Kriminal Dairesi sorgu memuru ifade verdi. Werner sorgu sırasunda konuyla ilgili bilgi vermemiş ama bir sigara molası sırasında şunu anlatmışıt: 1990’larda kimin Nazi camiasına silah tedarik ettiği zaten biliniyordu, daha sonra muhbir olduğu da ortaya çıkmıştı. Kendisi o zamanlar sürekli gözetim altındaydı. Werner bunun dşında kısaca yine bir Saksonya “B&H” üyesi ve Nazi müzik grubu “Noie Werte”den olan Andreas Graupner ile olan tanışıklığından bahsetmiş, ama onunla artık bağlantısı olmadığını öne sürmüştü.

Ardından İsviçreli tanığın İsviçre Savcılığı tarafından cinayet silahı Ceska hakkında sorgulanmasında mevcut bulunan Federal Başsavcılık’ın bir araştırma görevlisi geldi ve kısaca sorgu sırasındaki durumu anlattı.

Mahkeme, duruşma gününün sonunda Zwickau Frühlingstraße’de yıkılan binanın enkazında bulunan çeşitli nesnelerin değerlendirilmesine başladı. Bugün parmak izleriyle ilgili kimi bilirkişi raporları okundu. Bulunanlar arasında sanık Eminger’e ait ve kendi parmak izleriyle “Üçlü”nün parmak izlerinin olduğu belgeler vardı. NSU’nun işlediği cinayetlere dair çeşitli gazete haberlerinin üzerinde Zschäpe’nin parmak izleri bulunmuştu. Bu da Zschäpe’nin, savunmasının göstermeye çalıştığı gibi “yeraltındaki ev kadını” olmayıp NSU’nun işlediği suçlara faal olarak dahil olduğunun başka bir kanıtıydı.

03.12.2014

Muhbir Carsten Szczepanski’nin sorgusunun ilk bölümü

Bugün, eskiden Nazi dazlak ve müzik camiasının özel kadrosundan ve ayrıca Brandenburg Anayasayı Koruma Dairesi’nin muhbiri olan Carsten Szczepanski tanık olarak sorgulandı. Szczepanski 2000 yılında muhbir olduğunun ortaya çıkmasından bu yana tanık koruma programı kapsamında bulunuyor. Mahkeme karşısına perukla çıkıyor ve yanında tanık vekili olarak bir avukat bulunuyor.

Szczepanski Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ı kişisel olarak tanımadığını, ama Saksonya “Blood & Honour” ile, özellikle de Probst çifti ile bağlantıları olduğunu öne sürdü. Örgütlerini sadece “müzik dostlarının” kurduğu bir konser organizasyonu olarak göstermeye çalışan “B&H” tanıklarının aksine Szczepanski “B&H”yi yerinde bir şekilde “tamamen sabit fikirli” olarak tanımladı: “Orada Nasyonal Sosyalist, Neonasyonal Sosyalist olan ve bunu inkar etmeyen kişiler toplanıyordu.”

Silah satışlarıyla ilgili olarak camiadaki herkesin o zamanlar silahlar üzerine konuştuğunu ve silah almak istediklerini, ama net olarak hatırladığı br şey olmadığını söyledi. Kendisiyle de somut bir şey konuşulmamıştı – öte yandan silah kanununa karşı gelmekten hüküm giymişti ki bu Saksonya “B&H” çevresinden başka kişilerle yaptığı silah alışverişinden dolayıydı.
Tanıdığın Saksonya “B&H”, Jan Werner ve Antje Probst ile ilgili raporlarının tüm ayrıntılarını hatırlamaması veya hatırlamak istememesi bir sorundu. Ama Brandenburg Anayasayı Koruma Dairesi’ne edindiği bilgiler ile ilgili olarak düzenli olarak rapor verdiğini anlattı. Bu raporlardaki bilgilerin geçerli olduğunu varsayıyordu.

Soruşturmaya heyet başkanı ve savunmanın sorgusunun ardından akşamüstü ara verildi. Szczepanski’nin bir kez daha Münih’e gelmesi gerekecek ve geldiğinde Antje Probst ve eski eşinin sorgusuna devam edilmesinin ardından çelişkili ifadeleri karşılaştırma olanağı doğacak.
Wohlleben’in savunması bunun ardından müvekkillerinin tutuklama emrinin kaldırılması veya durdurulması için bir dilekçe daha verdi. Tutukluluk halinin devam ettirilmesi onlara göre uygun değildi, çünkü hem kuvvetli bir şüphe mevcut değildi, hem de tutukluluk hali orantılı değildi. Suçluluk konusunda kuvvetli bir şüpheye dair (heyetin de nihayetinde bir kararla [http://www.nsu-nebenklage.de/blog/2014/07/01/01-07-2014/] kesin şekilde onayladığı) makul bir kuşku açıklanmamıştı, özellikle de Ceska’nın teslim zincirinin eksiksiz şekilde kanıtlanmış olduğu doğru değildi. NSU cinayetlerinde kullanılan cinayet silahının İsviçre’deki silah satıcısına teslim edilmiş olduğu biliniyordu. İsviçre’den Thüringen’e giden teslimat yolu makul ve inandırıcı şekilde soruşturulmuştu. Nihayetinde sanık Schultze, susturuculu bir silahı teslim alıp Wohlleben’e ilettiğini inandırıcı şekilde anlatmıştı. Kuvvetli suç şüphesi şu ana kadar bu temele dayanarak kabul edilmişti ve bu konuda görünür başka bir şüphe yoktu.

Wohlleben’in savunmasına göre tutukluluk hali orantısızdı çünkü heyet müdahil davacıların “gereksiz” dilekçeleriyle çok fazla zaman harcamıştı. Son olarak toplanan deliller, şu anda susan tanıkların göçmenlere yönelik cinayet ve saldırıları destekleyip desteklemediğini tespit etmek amacını taşıdığından, Wohlleben’in cinayete kastının tespiti için de bilhassa gerekliydiler. Bu nedenle davanın sürüncemede bırakılmasına kesinlikle yol açmıyorlardı. Savunma, görünen o ki tutuklama talebiyle bir gerçeğin daha açıklığa kavuşturulmasını egellemek istiyordu.

02.12.2014

Anayasayı Koruma Dairesi muhbirleri: “Sadece rapor vermekle kalmayıp birşeyler yapan ve sonra bunun hakkında rapor veren kişiler.”

Bugün ilk olarak İsviçre’den iki emekli kriminal polis ifade verdi. Wohlleben’in savunması onların çağrılması için dilekçe vermişti. Memurlar 1996 yılında İsviçre’de yasadışı olarak satın aldığı silahlarla ticaret yapan bir Almana karşı bir ceza davası yürütmüşlerdi. Bu esnada davanın kıyısında köşesinde İsviçreli Hans-Ulrich Müller’in cinayet silahı Ceska’yı satın alması da bir rol oynamıştı. Daha önce anlatıldığı gibi, savunma Ceska’nın izlediği yol hakkında şüphe uyandırmak için olduka ümitsiz denemelerde bulunuyor. Bugün buna iki memurun silahın satışıyla doğrudan hiç bir bağlantıları olmaması da eklendi.

Bir sonraki tanık geçen hafta Sachsen “Blood & Honour” ve onların “Üçlü”yü desteklemeleri hakkında ifade vermiş olan Antje Probst’un (bkz. 20.11.2014 tarihli blog) eski kocasıydı.
Probst da kendisini büyük ölçüde apolitikmiş gibi ve özel kadrodan diğer kişilerle, örneğin “B&H”den Jan Werner ie olan ilişkisini “tamamen komşuluk ilişkisi”ymiş gibi göstermeye çalıştı. “Politik ahmaklarla” arasına her zaman net bir mesafe koymuştu. Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’u hiç tanımıyordu, ortadan kaybolan Thüringenlilerle ilgili olarak “kendisiyle “gevezelik edildiği” olmuştu, ama konuşanların kimler olduğunu bilmiyordu, bu konu onu ilgilendirmemişti. Polise açıkça daha fazla detay anlatmıştı, bunu bugün polis memurlarının üzerlerindeki “başarı baskısının ağırlığı” nedeniyle kendisini “çok manipülatif” şekilde sorgulamış olmalarıyla açıklamaya çalıştı.

Bu masalların ardına saklanan Probst yine de Nazi camiası hakkında, gerçeğe Nazi tanıkların bugüne kadar anlattıkları çoğu şeyden daha yakın olabilecek izlenimler aktardı: Kendisinin tanıdığı muhbirleri “aktif-özel kadro” olarak, “sadece rapor vermekle kalmayıp bir şeyler yapan ve daha sonra bunun hakkında rapor veren kişiler” olarak tanımladı.

Örneğin Thomas Starke: “Onun olmadığı yerde olay çıkmıyordu.” Bu Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’un başlangıçta desteklenmesi için de geçerli olabilirdi. “Thüringen Vatan Koruma”nın “savaşçı” ve “korkutucu” duruşunun tarifine de davanın katılımcılarından bir çoğu katılabilirdi.
Probst eski karısı hakkında öncelikle hiç bir şey söylemek istemedi. İfadesi kendi aleyhine olabileceğinden böyle yapması tavsiye edilmişti. “Onun olayla bir ilgisi olması mümkün olabilir.” Mahkeme bunun üzerine sorgusuna ara verdi. Probst iki hafta sonra bir tanık vekilinin eşliğinde tekrar sorgulanacak.

27.11.2014

Savunmadan anlamsız bir hakimin reddi dilekçesi daha

Bugün ilk olarak Federal Kriminal Dairesi’nden bir dilbilimci bilirkişi raporunu sundu. Örgütün diğer Nazi yapılarına yollamış olduğu NSU mektubunu Beate Zschäpe’nin yazısıyla karşılaştırmıştı. Vardığı sonuç: NSU mektubunun sahibinin Zschäpe olması mümkün, ama kesin değil.

Bunun ardından 1990’lı yılarda Beate Zschäpe ve Ralf Wohlleben’i sorgulamış olan bir polis memurunun ifade vermesi gerekti. Hatırladığı bir şey yoktu. Heyet başkanı Götzl ona her zaman olduğu gibi sorgu tutanaklarından hatırlatmada bulunup onları paragraf paragraf okuyarak her soruda hafızasının canlanıp canlanmadığını sormak istediğinde Zschäpe’nin savunması müdahalede bulundu.

Tüm bunlar Zschäpe’nin savunmasının verdiği ve Wohlleben’in savunmasının dahil olduğu bir diğer hakimin reddi talebiyle sonlandı. Heyet başkanı duruşmaya ara verdi; dilekçeyle ilgili olarak bir sonraki duruşma günü olan önümüzdeki Salı gününe kadar karar verilecek. Reddedileceği kesin, çünkü hiç bir temeli yok.

Savunmanın, müvekkiline karşı güçlü ve aktif rolü yapmak istediği açık. Bu belki de önümüzdeki hafta için bir sinyal. Haftaya muhtemel bir Chemnitzli destekçi olan, kısa süre önce sorgulanmış Antje Probst’un o zamanlarki eşi ile muhbir Carsten Szczepanski sorgulanacak.

26.11.2014

İnkar ve Masum Gösterme Çabaları X – „Federal Ordu’dan bilinen yoldaşlık hissi camiada biraz daha yaşatıldı.”

“Nasyonal Sosyalist Yeraltı”nın üyeleri ve destekçilerine karşı süren davada dayanılması da özetlemesi de güç günler oluyor. 26.11.2014 de böyle bir gündü. Tanık olarak çağrılan Ralph Hofmann’ın 1999 yılında Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe ‘ye, bir daire kiralanması ve çeşitli eşyaların sipariş edilmesi için kimliğini verdiğinden şüpheleniliyor. Kimlik, Zwickau Frühlingstraße’deki binanın enkazında bulundu. Onun adına kiralanmış olan Chemnitz’deki başka bir eve teslim edilen ve parası asla ödenmeyen diğer eşyalar da (gündelik şeylerin yanında bir gece görüş aleti, yani yeraltından saldırıların gerçekleştirilmesi için gerekli olan bir alet) orada bulunmuştu.

Hofmann polise verdiği ifadede kimliğini 1999 yılında bir alışveriş merkezine kaybettiğini iddia etmişti. Thomas Starke kendisine bir keresinde, iki “yoldaşı” evinde ağırlayabilir mi diye sormuştu. Bu akşam saatlerinde bir barın önündeki br sokakta olmuştu, Starke’nin yanında kim olduklarını anlamadığı kapşonlu iki adam vardı. Başka bir Nazi tanık, 19.03.2014’te mahkemeye verdiği ifade de Hofmann’ın Starke ve üçlüyü kendisine yönlendirdiği, onun da bunun üzerine onlara kalacak bir yer sağladığını anlatmıştı. Hofmann ise polise böyle bir olay anlatmamıştı.

Hofmann’ın kendisi “Blood & Honour” ağına hiç bir zaman dahil olmamıştı, parti politikasına daha çok yönelmiş gruplarda faaliyet gösteriyordu, “Chemnitz Vatan Koruma”da fonksiyonerdi ve kısa süre öncesine kadar, henüz bu sene yasaklanan “Chemnitz Nasyonal Sosyalistler”in etkinliklerine düzenli olarak konuk oluyordu.

Hofmann, kendinden önceki birçok kişi gibi, kendini tehlikesiz ve sadece çok az politik olarak göstermeye çalıştı. “Paylaştığım çeşitli görüşler oldu. Gençtik ve kimi şeylerle kendimizi özdeşleştirebiliyorduk. Federal Ordudaki zaman sonrasında insan kendini biraz daha geliştiriyordu ve askeri olan vasıtasıyla daha çok elitist olana yöneliniyordu.”

Heyet başkanı tanığı önce çok net ve sabırlı bir şekilde sorguladı, verdiği yanlış bilgilere dikkat çekti, ama onu konuşmaya zorlamadı. Hofmann önce Starke’nin kendisiyle “iki adama” kalacak yer bulunması nedeniyle bir kez daha konuşmuş olduğunu, ama daha sonra onları bir tanıdığına gönderdiğini anlattı. Bu anının kendi lehine olması, mahkemenin aracılık ettiğinden haberi olması nedeniyle olası, ama kesin değildi. Heyet başkanı bunun ardından tanığın ifadesinin tüm çelişkilerini belirttikten sonra sorguyu yarıda kesti, ama ona baskı uygulamak için tek bir denemede bile bulunmadı.

Savunmanın tanığa doğal olarak bir sorusu yoktu. NSU’nun desteklenmesi hakkında başka bilgilerin ortaya çıkması onların çıkarına değil. Federal Savcılık da tek bir soru bile sormadı, olayları aydınlatacak her şeyi reddediyorlar gibi görünüyor.

Müdahil davacılar tanığa baskı uygulamaya devam etmeyi denediler, ama bunun için bir kez daha mahkemenin sorularıyla bağlantı kurmaları gerekti. Mahkemenin sabrı çoğu akşamüstü olduğu gibi tükenmek üzere olduğundan bu çabalar geçersiz tekrar soruları olarak geri çevrildi.

Sorgu, Wohlleben’in savunması ve bir müdahil dava temsilcisi arasındaki bir yüzleşmeyle sona erdi. Müdahil dava avukatı tanığa NSU tarafından öldürülenlerin isimlerini hatırlatmak istedi, ama buna itiraz edildi.

Sonuç olarak Nazi camiasının NSU’yu sadece cinayetlerinde desteklemekle kalmayıp tüm aydınlatma çabalarını bugüne kadar engellemiş olduğu bir kez daha açıklık kazandı. Bunun yanısıra NSU’yu sadece “Blood and Honour” çevresinin desteklemediği, dazlak camiasının dışından aktivistlerin de destek verdiği belli oldu. Bu diğer çevrenin desteği, Blood and Honour’un 2000 yılında yasaklanmasının ardından gelen yıllarda “B&H” üyeleri üzerindeki takip baskısı artarken de söz konusu olmuştu. Hofmann’ın André Eminger’in telefonunda “Ralph Jäger” adı altında kayıtlı olması da buna işaret ediyor olabilirdi. Bu tanım onun ordu tutkusuyla ilgili olabilirdi, Hofmann ordudaki zamanını bir avcı birliğinde geçirmişti. Yani Eminger onu bu kadar iyi tanıyor olmalıydı.

25.11.2014

Ve bir kez daha: Ceska 83’ün tedarik kanalı ve muhbir ifadelerinin değeri

İlk olarak tanık Hans-Ulrich Müller’in 24.06.2014 tarihinde İsviçre’de Başsavcılık tarafından adli yardım talebi kapsamında gerçekleştirilen sorgusunun tutanağı okundu. Müller bu sorguda gerçeği söyleme yükümlülüğü altında eski kız arkadaşı veya başka birinin olası suçlarıyla ilgili bilgi vermedi. Ceska 83’ü Müller’in İsviçreli arkadaşının silah ruhsatıyla almış olduğuna yine itiraz etti. Ama Müller’in arkadaşı bunu sorgusunda bu şekilde anlatmıştı.

Ardından sanık Carsten Schultze bir kez daha muhbir Brandt ve onun muhbir yöneticisi Wießner’in verdiği bilgilerle ilgili sorgulandı. Heyet başkanının niyetinin Brandt’ın ifadelelerinin güvenilirliğini sorgulamak olduğu açıktı. Brandt’ın anlattıkları arasında Schultze’nin ortadan kaybolan üçlü için para transferinde bulunduğu da vardı. Carsten Schultze, Brandt’ın verdiği ve onu Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’ye daha da yaklaştıran bilgilere itiraz etti. Schultze, diğer bilgiler söz konusu olduğunda hatırlamadığını öne sürdü, oysa ki Brandt’ın anlattıkları tamamen doğru olabilirdi.

Son olarak davada sanık temilcisi olarak bulunan Başsavcı Weingarten tanık olarak sorgulandı. Sorguda tanık Enrico Theile’nin hazırlık soruşturmasındaki sorgusu konu oldu. Theile o sorguda, “silahların” hepsinin “Müller”den geldiğini iddia etmişti. Orada mevcut olan polis memurlarının Weingarten’ın o esnada sesini yükselttiğini ifadelerinde söylemiş olmaları nedeniyle Wohlleben’in savunması yasak olan sorgu yöntemlerinin kullanıldığını öne sürmüştü. Weingarten o zaman gerçekleşen sorguyu tutanakta kayıtlı olduğu şekilde anlatmıştı. Tanık Theile haklı olarak “polis konusunda deneyimli” olarak tanımlanabilirdi; bağıran bir başsavcının onu bir şekilde etki altında bırakması sürpriz olurdu. Theile’nin de imzalamadığı sorgu tutanağından da bu açıkça anlaşılıyordu.

Son olarak savunma ve müdahil davacılar, muhbir Kai Dalek’in sorgusuyla ilgili açıklamalarda bulundular. Müdahil davacılar açıklamalarında Dalek’in Anayasayı Koruma Dairesi görevlileriyle yapılan pazarlıklara dair verdiği bilgilerden hangi sonuçların çıkarılabileceğini ortaya koydular:

“Dalek’in ücret karşılığında fiilen Anayasayı Koruma Dairesi çalışanı olarak kendisini göreviyle tamamen özdeşleştirdiği açıktı. Kendisi ve bununla birlikte Bavyera Anayasayı Koruma Dairesi’nin silahlardan, patlayıcı maddeden, genelde Thüringen Neonazi camiasında artan bir askerileşme ve radikalleşme ile özelde “Thüringen Vatan Koruma”nın varlığından (gerekli önlemler alınmadan) haberleri olması hakkındaki bir itirafı kendisinin ve Bavyera Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin çalışmalarına gölge düşürürdü. Tanık Dalek’in polis tarafından gerçekleştirilen sorgusunda Thüringen Vatan Koruma’nın askeri bir kolunun kurulması, atış talimleri ve silahlarla patlayıcıların varlığı ile ilgili tüm somut sorular ve hatırlatmalardan kaçması ve o zaman verdiği cevapları göreceleştirmeye çalışması da bu arka plan göz önünde tutularak değerlendirilmeliydi.

Dalek buna karşılık Brandt’ın Anayasayı Koruma Dairesi’nin ilgili bölümlerinin çalışanlarını ve muhbirlerini ceza takibinden koruduğunu doğruladı. Dalek de muhbir yöneticisinin onu Bavyera’da soruşturma önlemlerinden koruyabileceğini, ama Thüringen’de bir etkisi olmadığını söylediğini ifadesinde belirtmişti.

Tanık Neonazi camiasındaki faaliyetinin Bavyera’daki muhbir yöneticileriyle yakın ilişki içerisinde koordine edildiğini anlattı. Görevleri arasında Thüringen Vatan Koruma’nın Frankonya’ya doğru genişlemesini engellemek vardı ki bunu gerçekleştirmişti. Brandt’ın da politik faaliyetlerini ve askerileşmeyi Thüringen Dairesi ile ortaklaşa kararlaştırdığını varsaymıştı.

İfadesinin iç yüzü gözönüne alındığında Bavyera Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nde Thüringen Vatan Koruma’nın faaliyetlerine dair kapsamlı raporlar olduğu, örgütün içerisinde şiddet, askerileşme ve eylemlerle ilgili taktik tartışmalarının yürütüldüğü anlaşılıyordu.”

20.11.2014

İnkar ve Masum Gösterme Çabaları IX – Sachsen’ın müzik dostları

Duruşma günü 2012 Şubat ayında gerçekleşen ve sanık Schultze’nin kendisine gösterilen susturuculu silahlar arasından cinayet silahı Ceska 83’ü tipi açısından teşhis etmesi gereken “silah örnekleri sunumu”nun anlatılmasıyla başladı. Federal Kriminal Dairesi’nin “koleksiyonundan” silahların gösterildiği bu tuhaf teşebbüs beklendiği üzere delil değerine sahip bir sonuç ortaya çıkarmadı.

Bunun ardından, muhbir Carsten Szczepanski’nin ifadelerine göre ortadan kaybolan Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ın desteklenmesinde rolü olan tanık Antje Probst sorgulandı. Probst iddialara göre Zschäpe’ye ülkeyi terketmesi için bir pasaport sağlamıştı.

Tanığın sorgusuna heyet başkanının saatler süren sorgusunun ardından ara verildi ve 10.12.2014’te devam edilecek. Probst faaliyetlerini artık kaldırılamayacak derecede inkar etti. Özellikle sanık Eminger ve kardeşini tanıdığını inkar ederken düştüğü durum anlamlıydı. Götzl’ün polise tanığın Eminger kardeşleri tanıdığını itiraf etmiş olduğunu hatırlatması üzerine “Ah kahretsin! Şimdi tabii ki tüm inanılırlığım şüphe altında.” diyerek tepki verdi.

Probst mahkemeye yalan söylemeye devam etti. “Blood & Honour” onun için politik bir faaliyet değildi. “Bir barda oturup kimi müzik etkinlikleri düzenlemek güzel olurdu diye düşünüyorduk…” dedi. Gruptan diğerlerinin belki de politik hedefleri vardı: “Belki beyaz bir dünya, derisinin rengi beyaz insanlar, bunun belki bazıları için bir rol oynamış olduğunu düşünebiliyorum.” O zamanlar birlikte ayda bir iki konser düzenliyorlardı. Seyirci sayısı 40 ve 400 arasında değişiyordu.

Kendisine bir parti veya konserde Uwe Mundlos ve Beate Zschäpe’nin yanında göründüğü bir fotoğraf gösterilmesine rağmen, ortadan kaybolan üçlünün hiç farkına varmamış veya onlarla hiç görüşmemiş olduğunu iddia etti. Üçlünün Chemnitz’de kaldığından da; silahlar, üçlünün desteklenmesi veya bağış toplanması konularından da haberi olmadığını öne sürdü.

İlginç olan, 1997 veya 1998 yılında bir ara Carsten Szczepanski’nin konser gelirlerinden 20.000 markın eksik olduğunu belirttiği bilgisiydi. O zaman parayı onun kendisinin şahsi amaçlarla kullandığını tahmin ediyordu. Ama yakın arkadaşı (ve yine B&H’den) Jan Werner, “kafayı yedin, kimsenin para çaldığı yok” demişti ve “çeneni kapa” sözleriyle bunu daha fazla tartışmalarını engellemişti. Şiddeti yücelten konserler anlaşılan o ki örgütün kasasına çok fazla para getiriyordu. Bu daha sonraki NSU’ya verilen desteğin temeli olmalıydı.

Probst’un sorgusuna devam edilmeden önce, o zamanlar kendi de Nazi müzik çevrelerinde aktif olan eski kocası ve muhbir Carsten Szczepanski sorgulanacak. Bu, yüzleştici bir sorguya yol açacak.

19.11.2014

„Yönetici yoldaş“ Dalek ile ilgili daha fazla bilgi

Bugün muhbir Kai Dalek’in sorgusuna devam edildi. İlk olarak müdahil davacılara soru sorma hakkı verildi. Gergin olduğu görülen heyet başkanı Götzl sürekli araya girerek, müdahil davacıların sorularına itiraz etti ve sorguyu kesintiye uğrattı.

Bavyera İçişleri Bakanlığı’ndan daha önce gelen kısıtlı ifade verme izninin ardından, bugün okunan bir mektupla tanığın muhbir yöneticilerinin isimlerini vermesine bile izin verildi.

Eski muhbir sözü fazla uzatsa da bugün net bilgiler vermeye hazır gibi görünüyordu. İki yıldan fazla süre çok düzenli şekilde “Thüringen Vatan Koruma”nın “Çarşamba toplantılarına” katılmıştı. Toplantıların ertesi günü, tüm faaliyetleri ve bilgileri hakkında önce telefonla sonra yazılı olarak Eyalet Dairesi’ne rapor veriyordu. Bu ifade önemliydi, çünkü -şu ana kadar sunulmayan- bu raporlar Anayasayı Koruma Dairesi’ne Thüringenli “tek” kaynak Tino Brandt’ın verdiği bilgileri daha önce kontrol etme imkanını vermişti.

Ardından halihazırda bilinmekte olan ve 1992 yılında Erfurt’ta yapılan bir “askeri spor” talimi hakkındaki Spiegel TV filmi gösterildi. Burada öncelikle TVK üyeleri bir şehir gerilla savaşı talimi yaparken görülüyordu, ardındansa muhbir Thomas Dienel berbat bir kışkırtma konuşması yapıyordu. Dalek bu etkinlikte bulunduğunu itiraf etti, ama muhbir arkadaşının şiddet çağrısını alkollü olmasına bağlamak istedi. Heyet başkanının ısrarla sorması üzerine iddia ettiği bu alkollü olma durumunu nasıl tespit ettiği hakkında bilgi veremedi. Her ihtimalde bu filmde Dienel’in kendinden geçtiği görülmüyor.
Ama Dalek (polise verdiği ve Brandt’ın TVK’nın silahlı bir kolunu kurduğu bilgisiyle açık şekilde çelişerek) örgütle ilgilendiği tüm bu süre içerisinde tek bir silah görmediği ifedesinde ısrar etti. Ama bir yandan Brandt’ın çevresini tehlikeli şekilde radikalleştirdiği konusunda hep uyarıda bulunduğunu söyledi.

Anayasayı Koruma Dairesi’nin Nazi camiasının daha da gelişmesine ne derece hizmet ettiği, Dalek müdahil davacıların sorusu üzerine Nazi faaliyetlerine 1987 yılında Eyalet Dairesi’nden aldığı görevle başladığını ve yine bu yetkiyle Brandt ve TVK ile bağlantı kurduğunu anlattığında belli oldu. Eyalet Dairesi’nden aldığı yetkiyle Thule ağının yapılanmasını yürüttü mü sorusuna olumsuz cevap vermek yerine sınırlı ifade iznine işaret ederek cevap vermemeyi reddetti. Ama Thule ağı üzerinden Brandt ve şartlara bağlı olarak diğer TVK üyeleriyle de iletişim kurabildiğini, şifreli bir iletişimin de mümkün olduğunu anlattı. Uwe Mundlos veya diğer TVK’cılar için de başka bir Thule ağı operatörü üzerinden örneğin Erlangen’a erişim sağlama imkanı vardı.
Dalek, Bavyera Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’ne Thule ağının tüm kayıtlı kullanıcılarının kimliğini teşhis etmek ve veri trafiğini kopyalamak ve kaydetmek için teknik imkan sağlayıp sağlamadığı sorusu üzerine de ifade vermeyi reddetti. Eksik bir ifade iznine işaret ederek Bavyera’ya taşınmasından önce yaşadığı Belrin’de de devlet için çalışıp çalışmadığı sorusuna cevap vermeyi de reddetti.

Bu sorulara, özellikle de Brandt gerçekten de TVK’nın kimi kısımlarını NSU’nun oluşmasına yol açacak kadar güçlü şekilde radikalleştirdi mi ve NSU muhbir Dalek’in yönettiği Thule ağını yeraltında iletişim kurmak amacıyla kullandı mı sorularına ancak Bavyera Anayasayı Koruma Dairesi’nde bulunan Dalek ile ilgili dosyaların cevap vereceği muhakkak.