11.06.2013

Davalı olan Schultze NSU´nun diğer bir bombalı saldırısına dair ipucu verdi.

Carsten Schultze NSU´nun Nürnberg´deki bir dükkana yapılan, henüz bilinmeyen bir bomba saldırırsına dair bügünki sorgulamasında somut ipuçları verdi. 5.6.2013´teki sorgulamasında hafıza boşluklarını bahane ederken, bugün daha önceki sorgulamalarında ödün vermediği detayları açıkladı. Can alıcı bir ifade verdi: Kendisi, Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe ile 2000´nin ilk yarısında görüşmüştü. Sözde orada iki erkek ona, Nürnberg´deki bir lokalda ‘cepfeneri’ depoladıklarını anlatmışlar. Yanı sıra ona anlayamadığı sinyaller vermişler. Beate Zschäpe yanlarına geldiğinde ise konuşmayı kesmişler. Hemen ardından bu üçüne, kendisi tarafından alınan susturuculu Ceska silahını ve 50 kurşunu teslim etmiş. İkisi ona bir patlıyıcı madde saldırısıdan bahsetmişler ve bu konuşma onu korkutmuş.

‘Stern’ Gazetesinin, Nürnberg haberlerinden aldığı ipuçlarına dayanarak bildirdiği gibi, gerçektende 1999 Haziran´ında bir patlıyıcı madde saldırısı uygulandı. Bir Türk lokalde, bir erkek temizlikçi tarafından, ‘cepfenerine’ benzeyen bir obje bulundu. Bu onun ellerinde patladı ve yanıklara sebeb oldu. Federal Avukatlar Birliği bir basın açıklamasında, şu an böyle bir saldırı hakkında hiçbir bilgi veremeyeceğini belirtti. NSU tarafından yapılmış olduğu sanılan saldırılara dair, somut bulgular olmasa da, bir çok araştırma olayları meydana geldi. Nürnberg´de böyle bir saldırı araştırılmış olmasaydı, araştırma dairelerinden yeniden şüphelenirdi.

Schultze´nin dedikleri gerçekten doğru ise, kendi inandırıcılığı artar. Bu, muhtemel bir cezanın basıkısının onu, tamamen ifade vermeye ve hafıza boşluklarını kapatmaya yöneltiğinin bir göstergesi olabilir.

Carsten Schultze önceki anlatıklarında, yani Nürnberg´teki olayda Zschäpe geldikten sonra kendisi, Böhnhardt ve Mundlos konuşmayı kesmişlerdi. Bu ifade, Beate Zschäpe´yi suçluluktan çıkarmıyor. Schultze gibi bir yardımcıya, sık ziyaret edilen bir lokalde böyle bir saldırıdan bahsetmek, ilegaliteye kaçan bir grubun emniyet kurallarına aykırıdır. Yani tabi ki, bundan dolayı Zschäpe´ye böbürlenmekten saklanılır. Eğer Zschäpe, 1999 yılındaki böyle bir saldırıdan kendi haberi olmasaydı bile, sonraki yıllarda grubun içinde önemli bir rol oynadı, ki onsuz sonraki aksiyonlar düşünülemezdi. Zschäpe´ye yöneltilen cinayet ortaklığı suçlaması, 2000 yılından sonraki süreç için geçerlidir.

Devam eden sorgulamalarında suçlu olan Wohlleben´i ağır suçladı. Wohlleben buna, mümkünatı varsa alman üretimi olan, yarı otomatik silah ve yeterli kurşun için, sipariş vermiş. Bir görüşmede Böhnhardt ve Mundlos buna, herzaman silahlı olduklarını ve üzerlerinde makineli tüfekle, yani Uzi ile gezdiklerini anlatmışlar. Onlardan aldığı paralar sarılıydı, ona göre bunlar banka soygunundan geliyordu. Üstelik Wohlleben ona, bu üçlü grubla telefonlaştığını söylemişti. Sonra onlar ise Wohlleben´e bir kişiyi yaraladıklarını anlatmışlar. Wohlleben hakkında anlatmaya devam etti: O bir dövüşmeden sonra, bir kurbanın yüzünün üzerinde atlamasıyla böbürlendiğini anlatmış.

Ayrıca bu ifadelerin de araştırılması lazım. Bunların Wohlleben´i ağır suçladığı belli. Bu ifadeye göre, suçlamadaki gibi onun sadece bir cinayet ortağı olmadığını gösteriyor. İfadesi kendisi için de ağırdı. Bu demek ki: Ceska´yı üç ilegaliteye kaçan kişiye vermeden önce, patlayıcı madde saldırısı olduğunu biliyordu. Geçen haftaki çelişkili ifadelerinden sonra şimdi Schultze için, baş şahit belirleme uygulamasından dolayı, daha hafifletirilmiş ceza alma ihtimali var. Aynı zamanda Schultze bugün mahkemeye, Ceska ile işlenen cinayetlere olan yardımından dolayı kendi suçluluğunu da kanıtladı. Bu ifadeden sonra, bu yardımdan dolayı yargılama uygulanacaktır. Dava gününün başlangıcında öncelikle müdahil davacılar ve bir anda bilgi veren Federal Avukatlar Birliği arasında bir tartışma olmuştu. NSU´nun etrafında olanları kapsayan ‘129 kişilik liste’ şuan 400 kişiye, hatta tartışmadan sonra 500 kişiye çıktı. Bu tartışmadan dolayı, Federal Avukat ‘Diemer’ haftaya tüm listeyi ortaya koymak için söz vermeye mecbur kaldı.

06.06.2013

Davalı olan Gerlach kurbanlardan özür diliyor,  ama sözde olanlardan haberi yokmuş

Davalı Carsten Schultze´nin sorgusunun devamı, onun isteği üzerine önümüzdeki haftaya ertelendi. Nedeni, haftaya uzman izleyici Prof. Leygraf´ın tekrar mahkeme salonunda olmasıdır.  Bunun yerine suçlama açıklamasına davalı Holger Gerlach çıktı. Ona karşı olan suçlama, iİlegaliteye giren NSU-üyelerine kendi passaportunu ve ehliyetini vererek desteklemiş olmasıdır. Ayrıca 2001´de yanı sıra davalı olan Ralf Wohlleben´in ricası üzerine bir silahı ‘bu üçüne’ ulaştırmış olmasidır. Bu silahın cinayetler için kullanılıp kullanılmadığı bilinmediği için, Gerlach´ın bu cinayet suçu zaten zaman aşımına uğradı.

Gerlach bütün bu suçları itiraf etti. Ayrıca tüm NSU kurbanlarından Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe tarafından onlara yaşatılan acı için özür diledi. Şunu vurguladı ki: Kendisinin illegaliteye giren üç kişiye yalnızca dost yardımı dokundu, fakat bunların şiddet suçu işleyeceklerini  hesaba katmadı. Kendisi de bir çok  Almanya Polisi ve Anayasal Koruma Daireleri gibi, olanlardan habersizdi diye defalarca vurguladı. Gerlach hazırlamış olduğu bir açıklamayı okudu, fakat şu sıralar bunula ilgili soruları cevablandırmak istemiyor.

Önceden öz geçmişine dair bilgi vermişti ve baş hakimin sorularını cevablandırmıştı. Yanı sıra davalı olan Schultze´yle kıyasla hiç değilse, kendisinin eskiden Neonazi  ve yabancı düşmanı olduğunu itraf etti. Şunu belirtti ki: Kendisi ve arkadaşları politik bir değişim istiyorlardı. Amaçları yalnızca ‘Skins’ ler gibi ‘vurup kırmak’ değildi. 2004 yılında çıkış yaptı, fakat bugüne kadar hala bazı Nazi arkadaşlarıyla ilişkisini sürdürdü.

Yalnızca özür dilemesi değil, daha önceki Nazi arkadaşlarının yaptığı cinayetlerden sözde habersiz oluşu da pek inandırıcı değil. Gerlach bugün bir kez daha, zaten 2001´de  ‘bu üçüne’ silahı verdiğini kabul etti. Eski sorgulamaların birinde dedi ki: Kendisi de daha önce “beş kişiyle dünyayı kurtarmaya kalkışmanın akla uygun olmadığını” söylemişti. Bu açıklamasını şimdi duruma uydurmak istiyor. Fakat kendisini neredeyse, Wohlleben ve diğer üç kişiyi ile bir birleşik grup olarak gördü. Zani üç illegal ve olaylara uygun gruba yardım yapan iki legal üye. Bu, NSU nun beklenen olaylarından habersiz olduğu iddiasıyla açık bir çelişki içindedir. Bir çelişki daha ise: Gerlach´ın uzun zamandan beri farklı düşünenlere ve Alman olmayanlara karşı, Jena ve Hannover´de aktif propaganda yapan Nazi safları militanlarının içinde olduğuydu.

Suçlama açıklaması girişimiyle  illgili temel sorusuya Gerlach yanıt vermedi. Bugün yeniden 2001 de ‘bu üçüne’ silah vermiş olmayı ve yanı sıra  duruma uygun olarak söylediğini “beş kişiyle dünyayı kurtarmaya kalkışmanın akla uygun olmaması”, itraf etti.  Tabiki bu iddası, NSU nun beklenen olaylarından habersiz olduğuyla açık bir çelişki içindedir. Bunun yanı sıra çıkışına dair verdiği bilgiler bir daha incelenmelidir. Kendisinin 2005 yılında defalarca Nazi yürüyüşlerine katıldı, ama belirttiğine göre bu yanlızca dost yardımıydı.

Bir müdahil davacı, Gerlach´ın açıklamasına yönelik konuşmak için söz hakkı istedi. Baş hakim bunu reddetti.

05.06.2013

Carsten Schultze´nin hafıza boşlukları

 ‘Dün saflardan çıkışınızı dile getirdiniz. Kendime soruyorum, nereden çıkış’. Baş Hakim Götzl´in suçlu olan Carsten Schultzeye karşı olan bu tavrı, bugün 6. NSU-dava gününde dediklerinine uyuyor.

Schultze dün yanında davalı olanlarla birlikte, susturuculu Ceska-silahını temin ettiğini itiraf etti. NSU bu silahla dokuz göçmeni öldürmüştü. Bugün, 2001´e kadar Jena´da Neonazi saflarında aktif olan Schultze, geçmişte yaptığı diğer eylemlerini de rapor etti. Ayrıca Nazi arkadaşlarıyla birlikte bir dönerci dükanını dağıttı ve bir diğer dükanın defalarca pencerelerini kırdı. Diğer iki insanı da sebebsiz yere dövdü, tekmeledi ve ağır yaraladı.

Kendi görüşünü doğrusu belirtmedi. Maddi hasarının sebebi olarak coşku, hareket ve alkolu saydı. Birkaç sorgulama üzerine, eğer alman sosisçi dükanı olsaydı böyle yapmazdım diye ititraf etti. Sözde geçmişteki sağ görüşüyle yüzleştiğini idda eden biri olarak, burda belli bir düşmanlığın rolü olduğunu, mesela ırkçılık ya da yabancı düşmanlığı gibi, dile getirmedi. Zaten Schultze Nazi geçmişiyle ilgili olanı zararsız gösterme eğlimindedir. Sanki geçmişte kendine dair düşüncesi ve politik görüşü yokmuş gibi göstermeye yönelik tarzı müdahil davacıları hoşnutsuzluk, baş hakimde de fark edilen sabırsızlık yarattı.

Ceska-silahıyla ilgili olan esas soru, huzursuzluğu yükseltti. Schultze´ye sorulan şey: Böyle susturuculu ve mermili hakiki bir silahı temin etmekle ne düşündüğüydü, bununla ne yapılması gerektiğiydi. Bu soru defalarca sorulduktan sonra iddası, zamanında ne düşünüdüğünü hatırlamamasıydı.

Öğlenden sonraya doğru davalının isteği üzerine, sorguya ara verildi. Yarın Schultze´nin sorgulamasına devam edileceği mi, yoksa öncelikle yan davalı olan Holger Gerlach´ın mı sırada olduğu henüz belirsiz. Schultze´nin savunmacısın edişesi şuydu: Schultze´yi izleyen Uzman Prof. Leygraf yoktu.

Yanı sıra dava izleyecileri tekrar söz konusuydu. Baş hakim, bir önceki gün müdahil davacı temsilcilerin dilekçesi üzerine, Polisten veya Anayasal Koruma Dairesinden davada izleyici olarak mevcutlar mı diye sordu. Bugün de ve genel olarak dairelerde gözlemcilerin hangi vekaletlerleri sahip olduklarıyla ilgili sorulan dilekçe, mahkeme tarafından reddedildi. Dava izleyicilerinin, şahitleri etkilemesinden kaygınlanmanın hiçbir sebebi olmadığı bellirtildi. Bu açıklama fazla inandırıcı değil. Belirtildiği gibi, bir çok müdahil davacı temsilcisi, başka davalarda da böyle etkilerin olduğuna dair çok açık örneklere dikkat çekmişlerdi. 

04.06.2013

Davalı Carsten Schultze´nin dava suçlamasının açıklaması

NSU-davasının 5 ci günü, ilk etapta çeşitli prosedür dilekçelerle ve danışma molalarıyla geçti. Mahkeme, savunma tarafından davanın kapatılması ya da davanın durdurulaması için verilen dilekçeleri ret ettikten sonra, Zschäpenin savunmacısı tarafından davanın kapatılması için tekrar dilekçe verildi. Kendisi üç noktaya deyindi: Federal Avukatlar Birliği ve politikacılar tarafından müvekkile karşı yapılan açıklamalar dolayısıyla gerçekleşen önyargılamalar; davadaki ihbarcı kişilerin (V-Leute) açıklanmamış rolleri;

Anayasal Koruma Daireleri içindeki NSU çevresine değin dosyalarının yok edilmesi. Müdahil davacı temsilcileri ve Federal Avukatlar Birliği bu dilekçenin reddedilmesini talep ettiller. Mahkemenin, NSU´nun içindeki ve etrafındaki ihbarcı kişilerin rolleri üzerine, elbetteki kanıt sunmak zorunda olduğunu, bellirttiler. Önümüzdeki günler içinde mahkemenin dilekçe üzerine bir karar vermesi bekleniyor.

Ardından, müdahil davacılar ve savunma tarafından genel olarak onaylanan, bir dilekçe vardı: Bir müdahil davacı temsilcisi , hiçbir polis ve anayasal koruma dairesi dava gözlemcisinin davada izleyici olarak kabul edilmemesi talebinde bulundu. Federal Kriminal Dairesi (BKA), yeni bulgular keşfetmek için izleyicilerin gönderileceğini duyurdu. Federal Anayasal Koruma Dairesi (Bundesamt für Verfassungsschutz) de ilgisini bellirtti. Belli ki ortada bir tehlike var: Bu gözlemciler, muhtemelen daha sonra mahkemede tanık olarak ifade verecek olan iş ortaklarını etkileyeceklerdir, ki davanın sonucunu kendi dairelerinin tarafına etkilemek yönünde. Zschäpe´in ve Wohlleben´in savunmacıları dilekçeyi onayladılar. Mahkeme bunu reddetti. Nedeni: Baskın bir etkiye dair somut bir bilgi yoktur. Halbuki bu bilgi Federal Kriminal Dairesi´nin (BKA) duyurusunda gayet net bir şekilde verildi. Ayrıca benzer etkilerin örnekleri NSU üzerine olan Meclis Araştırma Komitelerinden de bilinmektedir.

Zschäpe´nin savunmacısı tarafından, davalı Schultze´nin dava suçlamasının açıklamasını, sözlü tutanağa geçirilmesini talep etti. Mahkeme bu dilekçeyi reddettikten sonra, dava nihayet öğlenden sonra başlayabildi. Schultze ilk başta öz geçmişinde, 16 ve 17 yaş civarında, Jena´daki Neonazi saflarına girişini, 20 yaşındaki çıkışını belirtiyor. NPD (Nasyonal Sosyalist Partisi) deki ve JN (NPD´nin Gençlik Kolu) deki parti görevlerini de saydı. Bunların arasında Gençlik Kolunun, Federal Genel Yöneticisi´nin temsilcisiydi. Ama o bu görevleri isteyerek yapmadığını, hatta başkaları tarafından bu görevi atfedildiğini iddia etti.

Sonra Schultze olayla ilgili suçlamalara yanıt verdi. Yanında davalı olan Wohlleben ile birlikte susturucu Ceska-silahını, ki bununla dokuz Türk ve bir Yunan kökenli insan öldürüldü, temin etmekle, Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt´a teslim etmekle suçlandı.

Araştırma davasında bu suçu kabulleniyor ve dava boyunca bunda ısrar ediyor. Yanı sıra şunuda belirtiyor: Silahı açık bir şekilde cinayet silahı yapan susturucuyu, önceden ısmarlamadığında ısrar ediyor. Satıcısının yanlızca başka silahı yoktu. Sözde Mundlos, Böhnhardt ve Zschäpe´nin silaha dair planlarıyla ilgili bir şey düşünmemiş. Konuşmalarının geri kalanına karşıt olarak, konuşmasının bu kısmı pek inandırıcı gözükmüyor. Müdahil davacıların bununla ilgili eleştirisel sorgulamaları bekleniliyor.

Yarın davayla ilgili olanlar Schultze´ye soru yöneltecekler. İlk sırada Federal Avukatlar Birliği var. Bundan sonra başkanın, sözü öncelikle suçluların savunmacılarına mı vereceği, ki Schultze Wohlleben´e ağır yükleniyor, yoksa ilk olarak müdahil davacılara mı soru yönelteceği, beklemede kalıyor.

16.05.2013

“Mahkeme danışma görüşmesinden sonra, şimdilik Keup caddesinde uygulanan bombalı suikast, Davadan ayırılmayacaktır.

Dava gününün detailı tanımlanması en kısa süre sonra eklenilecektir.”

15.05.2013

NSU Davası: Keupstrasse’ye Yapılan Bombalama Saldırısını Başlayan NSU (Nasyonal Sosyalist Yeraltı) Davasından Ayırma Girişimi

14 Mayıs 2013 tarihinde gerçekleşen duruşmada Mahkeme Başkanı Hakim Götzl Keupstrasse’de gerçekleşen bombalama eylemini yürüyen bu davadan ayırmayı düşündüğünü açıkladı. Davayı ayırmak, Keupstrasse’deki bombalama saldırısına dair yeni bir davanın bir ihtimal 2 ya da 3 yıl sonra hatta büyük bir olasılıkla hiç açılmaması anlamına gelir. Eğer Beate Zschäpe bu davada ömür boyu hapis cezasına mahkum edilir ve kusurun ağırlığı tespit edilirse Keupstrasse’deki bombalamaya dair dava, Alman Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 154. Maddesi gereği durdurulabilir. Çünkü bu durumda bombalamadan dolayı verilebilecek bir mahkumiyet alınan ceza karşısında önemli bir sonuca yol açmaz.

Mahkeme Başkanı’nın bu açıklamasına neden olan gelişme, sanık avukatlarının mahkeme salonunun küçük olduğuna dair itirazda bulunmaları ve özellikle Keupstrasse’deki bombalamanın kurbanlarının bu davaya müdahil olma talebinde bulunmaları karşısında mahkeme salonunun tamamen yetersiz kalacağını belirtmeleriydi.

Bizler açısından, bu davayı ayırmanın herhangi bir maddi nedeni yoktur. Davayı ayırma nedeni ancak Keupstrasse’deki bombalamanın kurbanlarını ve müdahilleri başlarından savmak olabilir. Dava ayrılsa dahi Keupstrasse’deki bombalamayla ilgili delil ikamesi yapılmak zorundadır. Dortmund şehrinde öldürülen Mehmet Kubaşık’ın eşi Elif Kubaşık’ın avukatı Carsten İlius: Bombalama saldırısı, şu an dava konusu olan diğer fiiller özellikle de işlenen 10 cinayet açısından önemlidir ve genel karakter olarak NSU’nun işlediği suçların ırkçı suçlar olduğunu gözler önüne sermesi bakımından çok önemlidir.” Ayrıca duruşma salonu şu haliyle yeterlidir, müdahillerin sıralarında daha birçok sıra boştur. Mahkeme Heyeti Başkanı’nın duruşma salonunun Keupstrasse’den katılabilecek olası müdahillerin katılımıyla çok küçük olacağı düşüncesi spekülasyondan öte bir şey değildir. Ve davaya yeni müdahillerin katılması ve daha büyük bir duruşma salonunun gerekli olması durumunda Münih’teki yargının görevi, müdahilleri davadan uzaklaştırmak yerine daha büyük bir duruşma salonu temin etmektir.

Bundan dolayı kurbanlar ve müdahil avukatları dava eğer ayrılırsa bunu yüzlerine bir kez daha vurulan bir tokat olarak kabul ederler. Ayrıca böylesi bir karar Nazi terörünün tüm kurbanlarının çıkarlarının Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi tarafından ayaklar altına alındığının göstergesi olur.

9 Haziran 2004 tarihinde gerçekleşen çivili bomba saldırısında ağırlıklı Türkiye kökenli insanların oturduğu Köln’deki Keupstrasse’de 22 insan kısmen hayati tehlike oluşturacak şekilde ve 70 insan bombanın etki etki alanda bulundukları için yaralanmıştır. Keupstrasse’ye yapılan bombalı saldırı NSU örgütünün en büyük propaganda eylemiydi. Örgütün hedefi bu eylemle özellikle Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli insanlar arasında korku ve dehşet yaratmaktı ve bunu yarattılar da. Çünkü bu sokakta yaşayan insanların çoğu bu saldırının ırkçı bir terör saldırısı olduğunu düşünmek zorundaydı. Bunun karşısında siyasiler ve kovuşturmayı yürüten makamlar yıllarca bu gerçeği inkar ettiler.

Hatta tersine soruşturma Keupstrasse’de yaşayan insanlar hakkında yürütüldü.

Kurbanlar, olası suçluların soruşturulması ve mahkeme karşısına çıkarılmasını yıllarca beklemek zorunda kaldılar. Tam da bundan dolayıdır ki tekrar yıllarca davanın açılmasını beklemek hatta davanın durdurulması kararı katlanılabilir bir durum değildir.

Bugün öğlen saatlerinde mahkeme davanın ayrılmasına dair görüşlerini bildirmek üzere davaya katılanlara söz hakkı verdi. Davanın tüm katılımcıları, müdahil avukatları, Federal Savcılık ve sanık avukatları davanın ayrılmasına karşı olduklarını açıkladılar.

München, 15.05.2013

Müdahil avukatı Carsten Ilius (Türkçe konuşur), Antonia von der Behrens, Sebastian Scharmer, Peer Stolle, Christina Clemm, Edith Lunnebach, Berthold Fresenius, Stephan Kuhn, Angelika Lex, Alexander Hoffmann.

14.05.2013

Nihayet: İddianame okunuldu
Başkanın Tehditi: Köln Keup(straße) caddesindeki uygulanan bombalı suikast ayırılabilinir

Geçen hafta Ana Davayı yeniden erteledikten sonra, öncelikle bugün savunma tarafından, durdurulma ve ara verme dilekçesinde bulundu. Aşırı eleştirilen noktalar: Salonun büyüklüğü, kamoyunun kısıtlı giriş imkanları, Mahkeme salonunun dar olması ve basının ikinci kez seçilme dosyalarına göz geçirmesidir. Bu dilekçelerinin çoğu red edildi. Son dilekçenin kararı sonradan verilecektir.

Saat 15.37 den 16.41 e kadar nihayet suçlama okunuldu. Yani federal Avukat “Diemer“, 35 sayfalık suçlamayı ancak 1 saaten fazla da okuyabildi. Toplam 488 sayfalık iddianamenin, ağırlık olan araştırmaların sonucu, okunulumak mecburiyettinde değildir.

Ardından, Mahkeme elemanlara karşı 2 tane itiraz edildi, fakat bunun kararı yarın verilecektir.

Ve yeniden Dava gününün sonuna varmadan kısa süre önce, sürpriz yapıldı. Nerdeyse yanı sıra Başkan, Savunmacıların argümanlarını, bunuda ayrıca 1 müdahil Davacının dilekçesinden alıntı olarak, belirtti: Hala Köln, Keup caddesinde yaşayan insanlar, müdahil Davacı olarak katılıyorlar ve bundan dolayı yer sorunu büyüyebilir. Bunun tepkisi, Davanın bu bölümünü ayırması olabilir. Anlamı bu: 2004 yıllında, Köln Keup caddesindeki uygulanan bombalı suikastın ayriyeten bir Dava olması gerektirir. Çok netki: O tür bir Dava, ancak Münih Davası bitince, başlayabilir. Bu Davayı gömmek için, durdurulmasıdır muhtemelen.

Davanın ayırılması, sadece Kölndeki tüm kurbanlarin yüzüne vurmak değil, devamı – Münih Temyiz Mahkemesi, çok net bir duruşla, Nazi-Terörün kurbanları olan kişilerinin isteklerini, ayaklarıyla tekmelemesi, anlamına geliyor.

Ana Dava yarın, yani 15 mayısta devam edecektir. Keup caddesindeki suikastın Davadan ayırılması, Ana Davada dile getirilecektir. Bu konu raporlamanın merkezinde yer alacaktır.

06.05.2013

Bugün Dava başladı ve yeniden bir hafta ara verildi

Münih Temyiz Mahkemesindeki başlanmış olan ceza Davası beklenildiği gibi yavaşca sürüyordu. Sadece Dava gününün sonunda bir sürpriz oldu. Yargıç Başkanı Götzl Davayı böldü ve haftaya, yani 2013, 5 ci ayın 14 üne, erteledi. Bu nedenle 2013, 5 ci ayın 7 sinde ve 8 indeki olan Dava tarihler yapılmayacaktır.

Feri Davacıların bakış açısında, Yargıç Başkanı Götzlinin kararı sadece sürpriz değil, birde ceza prosedür olarak gereksidi. Davanın başlangıcı için gelen 30 dan fazla ferı Davacılar için Dava tarihlerinin yapılmaması çok eziyetli.

Halburki Mahkemeye ve yargıç Başkanına davanın ilk gününde olacak sürpriz bu değildi. Ayrıca çok eziyette istemezdi. Savunmanın verdikleri dilekçeleri gayet net, önceden uzun zamandır mahkemeynen yazılmada bulundukları belli ediyordu yazılar. Yargılı olan Beate Zschäpe nin savunması geçen cumartesi Mahkemeye bir ön yargı dilekçesini yolladı. Başkana korunma karar konusunda ağır eleştiride bulundu: Savunmacılar ve feri Davacılar girişte üstleri aranıldı, fakat almanya genel avokatlar ve mahkemenin üyeleri aranması talimatı vermedi. Bu aranmalardan dolayı, savunmacılardan sanki bir tehlike bekleniliyor anlamına geliyor, diye söyleniliyordu o dilekçede. Hem Savunmacılar hemde feri Davacılar tarafından bu konu önceden şikayet edilmiştir. Çeşitli benzeri Davalardaki gibi, savunmacılar bu ön yargı dilekçenin üstünde duracakları belliydi. Dava devam etsin diye, ilk etapta ön yargı dilekçenin kararını arka pilana attı.

Hemen ardından bir ön yargı dilekçesi daha verildi. Bukez yargılı olan Ralf Wohlleben in savunmacısıydı. Avukat Klemke 40 dakika boyunca uzun bir dilekçede, nedenenini anlatmaya çalıştı. Onun müvekkili, Hakim Başkanı Götzl, Hakim Lang ve Hakim Kuchenbauer i neyden dolayı müvekkıle karşı ön yargılı olduğunu belirtti:

Suçlama izini kabul olmadan, münihte mahkeme salonun dönüşüm önlemleri kararlandı. Ve üç reddedilen Hakimler birkaç kere Wohlleben in mektubları haciz edildiğini onayladılar.O mektublarda harfler stilize halinde “gamalı haç – nazilerin işareti” (Hakenkreuz) sıralamalıydı. Bundan dolayı Wohlleben istençli haksızlığa uğrandığını söyliyor. Zschäpe ile kıyasladınıldığında. Wohllebene sadece iki ve Zschäpeye üç Avukat verildi diye. Şimdiye kadar başarısız olan, üçüncü savunma olarak eski “wiking-gençliğinin” görevlisini Avukat Nahrath ın olmasını talebinde bulunmuştu. Ayrıca Zschäpe nin savunmacısın ettiği dilekçeyede katıldı.

Bunun ötesinde Avukat Klemke bir rol dağıtım itirazıynan saldırıya geçeceğini belirtti. Devamında bu Davaya katılan Hakimler, seçilirken bir hata yapıldığını söyelmişti.

Bu dilekçede bulunamadan, saat 17 den kısa bir süre evvelden başkan Hakim Götzl tarafından ana Davaya ara verdi. Gelecek hafta salı gününe erteledi. Tüm Hükümet bugüne kadar Başkan Hakimin tüm kararlarını onaylıyor. Tüm ön yargı dilekçelerini her reddelmiş olan Hakimlerden, çıkarılmış resmi açıklamalarını okumak ve ön yargı dilekçeler üzerine karar verebilmesi için, mecburiyetten bir hafta ara verilmesini gerektiğini belirtti.

Bu karar, her ilgili olan bireyler için yani hem savunmacılar, hemde feri Davacılar için şaşırtırıcı bir durumdu. Genelde bu durumda, farklı ceza Davalarından tanılmış bir olay, ilk başta savunma tarafından gelen ön yargı dilekçeler tecil edilip, önceden Dava devam ediliyor. En azından rol dağıtım itirazın kararı verilmesi ve suçlama okunması için. Sadece Davanın başlangıç tarihi çoktandır belli olması değil, üstelik bu ön yargı dilekçelerinin olacağı gayet netti. Bu ön yargı dilekçelerine yetkili olan Hakimler, Götzl in Hükümetinde yer alan Hakimler hazırda bekleyebilirlerdi. Üstelik çoğuda Mahkeme binasındaydılar o zamanda. Ondan dolayı salı günü öğlene karşı veya en geç çarşamba sabaha doğru bir karar verilebilirdi. Hiç değilse Dava bu hafta içinde devam edebilirdi ve yoldan gelen feri Davacılar birdaha geri yollanılmazlardı.

Ara vermelerinin sonucu almanya genelinde, ve özellikle enternasyonal Basının ilerde Davanın tarihlerinde azalmasıdır. Büyük bir ihtimal olarak feri Davacılar, yani kurbanlar ve onların aile üyeleride azalır bu Davada. Çoğu feri Davacılar asıl Davanın başlangıcı için, zamanlarını ayırmışlardı ve ayrıca büyük korkularla karşı karşıyaydılar. Şimdi ise gelen yolcular yeniden geri çeviriliyorlar. Kendi bakış açılarından, bütün pilanlar istençli bir şekilde dağıtıldığı belli oluyor. Feri Davacılar, bu tarz ağır duygu baskısından dolayı, büyük ihtimalnen kendilerini böyle bir duruma birdaha kendilerini atmazlar. Mahkemeye gelen sanık cinayetlerin Kurbanları ve onların aile üyeleri sayısı azaldıkça, tabi Mahkemenin bakış açısından aynı zamanda ahlâk baskısıda azalır.

Bu noktada Başkanın kararı asıl nedeni nedir diye bir soru oluşuyor. Götzl in herzaman yeniden ertelemesi ve ara vermesi. İlk başta Basının girişi için ara vermesi, ayrıca bundan dolayı eleştirilmiştir. Basın ve feri Davacıların ilgisi azalması, Davanın kamoyunun ve ahlâki baskısından çıkmak ve Davayı “rahat” bir şekilde sürdürmek için, diye bir tahmin gelişiyor. Öyle veya böyle Başkanın kanıt kayıtı için hedeflediği zaman pilanı feri Davacıları şüphelendirmesi lazım. Şahitlerin ve Uzmanların zaman kısıtlığı, şu sonuca vardırıyor: Davayla ilgili olan kişiler, kimseyi sorguya çekemiyecekler, Başkan tarafından. ilk etapta sadece ve sadece o yada Mahkeme sorgulayabilir. Bir şahit başına asıl zaman süreci, düzenli olarak 45 dakika veya biraz daha az zaman süreci. Sorgulamak için yeterli bir zaman değildir. Bu vesileyle acaba Davanın ertelenmesi stratejinin bir bölümümüdür. Kamoyu ve feri Davacıları Davadan uzaklaştırma ve sonradan Mahkeme açısından “zametsiz“ bir Ana Dava sürdürmek içinmidir acaba. Başkanın Davanın ilk günündeki hareketleri bize başka bir açıklama imkanı sunmuyor.

17.04.2013

Beate Zschäpe ve diğer şüpheli suçlulara karşıki olan Dava 6 mayıs 2013´e ertelenmiştir.

Hatalı basın resmi kayıtlardan sonra, yetkili olan Münih Temyiz Mahkemesinde, Devlet koruma hükümetinin Başkanı Ana Davayı, beklenmediği taktirde, erteletti. Önceden haftalar boyunca Davaya basının girişi için ileriye geriye adımlar attıldı.

İlgisi olan medyalar sırayla Mahkemeye katılma dilekçesini yazıktan sonra, Davaya o sıralamada katılma izini verilmişti. Bu yöntemi Başkanları talimat etmişti. Bu “tazı yarışmadan” dolayı salonda türk medyaya garantili yer kalmamıştı. Türk, yünan ve iran medyaya özel yer ayırmayı pilanlamamıştı. NSU-suikastından dolayı öldürülen kişilerinin kökeni çoğu o ülkedenlerdi.

Buna karşı protestolar düzenlendi. Türkçe dilinden olan “Sabah“ gazetesi, Federal Anayasa Mahkemesine (Bundesverfassungsgericht) acil dilekçede bulundu ve başarılı oldu. Ana yasa mahkemesi, 2013 yılın Nisanın 12 sinde, başkana direktif verdi (BVerfG´nin kararı).

Suikastın kurbanlarına özel bağlantı olan göçmen medyalar için, uygun bir sayıda koltuk yeri verilmesi direktifi, verildi.

Başkan, tamamen yeni bir resmi giriş için Dava olacağını bildirdi ve bundan dolayı Ana Davayı Mayısın 6 sına erteledi. En kolay yolu tercih etmedi. 3 veya 5 oturma yerinden pay alıp kamuoyuna, yani türk, yünan ve iran medyası için dağıta bilirdi. Bu yöntemi seçmemesi büyük bir ihtimal, belki şimdiye kadarki hatalı koltuk dağıtma endişesiydi. Asıl koltuk dağıtımında farklı hatalar olmuştu. Özellikle ilgisi olan tüm medya temsilcilere, aynı zamanda, koltuk dağıtma Davası başlayacağını, bildirilmedi.

Ana Davanın üç hafta ertelenmesi özellikle müdahil davacılar için çok sıkıntılı bir durumdur. Bir yandan manevi yönü. Suçlularının karşılarına geçme hazırlıkları ve bu aynı zamanda piskolojikmen çok büyük bir yüktür. Diğeride maddi yönü. Münih´e gitme pilanları, oraya yolculuk ve orda kalma sorunu. Mahkemenin son yargısı, hatalı basın resmi kayıttan dolayı, geçersiz olmayacağı için, başkanın Davayı ertelemesi hıç anlaşılmıyor. Bu Davanın hedefi, konuyu son noktasına kadar aydınlatma denemesi değilde, ilk etapta Davanın formalitelere uyma çabaları olacağından, endişelenebilinir. Bilgilere göre ilk belirtisi bu.